2009'da sakat bir vatandaş İçişleri Bakanlığı'na başvuru yapıyor ve aracının plakasında bulunan sakat damgasının kaldırılmasını talep ediyor. Talep reddedilince, konu mahkemeye taşınıyor ve plakada damga bulunmasını zorunlu hale getiren mevzuatın iptali isteniyor.
Başvuruya temel teşkil eden argümanlar gayet sağlam (vurgular bana ait): Mevzuat, "özel hayatın gizliliğine ve ayrımcılığın yasaklanmasına ilişkin Anayasanın 10. ve 20. maddelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. ve 14. maddelerine, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin 2. ve 17. maddelerine, Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 'mahremiyete saygı' başlıklı 21. maddesine, taraf olunan sözleşmelere aykırı olması nedeniyle Anayasanın 90. maddesine aykırıdır. 'Sakatlara mahsus' işaretin plakada belirtilmesi özürlü vatandaşların kişilik hak ve hürriyetini zedelemektedir, rencide etmektedir". Kısacası, trafikte herkesle eşit olmayı talep eden bir başvuru!
Bu başvuru üzerine Danıştay 8. Dairesi mevzuatın iptali talebini reddediyor ve Türkiye'de yaşayan sakatları damgalı plakaya mahkûm ediyor (Esas No: 2008/130 Karar No: 2009/1905). Bu kısa yazıda Sayın hâkimlerin ne kadar yanlış, ayrımcı ve hakkaniyetten uzak bir karar verdiğini göstermek istiyorum.
Danıştay hâkimlerine göre sakatların kullandıkları araçların plakasında sakat damgası olmalıymış! Çünkü (Tırnak içinde italik olarak alıntıladığım ifadeler ilgili karardan aktarılmıştır):
1- "malûl ve engellilerin bu Yönetmelik uyarınca, edinebildikleri araçların Vergi Mevzuatı yönünden Özel Tüketim Vergisinden muaf tutulduğundan takiplerinin yapılması," gerekmektedir.
Bir defa, bahsi geçen ÖTV istisnası her sakata uygulanmıyor. Hatta, belki de yüzde 90'dan fazlasına uygulanmıyor! Yani, ÖTV istisnasından yararlananlara damgalı plaka, vergisini verene damgasız plak gibi bir durum söz konusu değil. İnsanlar herkes gibi ÖTV ödese dahi damgalı plakaya mahkûm edilmiş durumda.
İkincisi, bir şekilde vergiden istisna tutulan kişilerin "takiplerinin yapılması" da ne demek? Bu haktan yararlananlara potansiyel sahtekâr muamelesine yapmaya kimin hakkı var?
Devletten bir şekilde vergi istisnası alanlar bir tek sakatlar mı? Çeşitli vergilerden istisna olan kim bilir kaç grup ve kurum var bu ülkede; bunların damgalanarak takibi yapılıyor mu da sakatlara damga şart koşuluyor? "Bu arabanın vergi borcu var, şu arabanın banka borcu var, şu kişinin kredi borcu var, öbürünün telefon borcu var, şu dükkân vergi ödemiyor" diyerek onları "takip için" damgalıyor musunuz?
Üçüncüsü, aracı mevzuatta öngörülen kişilerin kullanıp kullanmadığını kontrol etmekse amaç, bunun yolu bu mudur? İnsanların kişilik haklarını yok sayarak ve sürüş keyiflerini terörize ederek mi bu kontrolü sağlayacaksınız?
Hem, bunun pratik karşılığı olması mümkün mü sahiden?
Sakat biri trafikte seyrederken plakayı gören trafik kontrol görevlisi arabayı durdurup "sen sakat mısın" diye bakıyor da bizim mi haberimiz yok?
Lütfen trafik akışını hayal edin... Binlerce araç her an bir o yana bir bu yana dolanıyor. Kim kadın, kim erkek, kimin vergi borcu var, kim vergi istisnası, kim teşvik almış devletten, kim kaç yaşında, kim Türk, kim bilmem ne diye anlaşılıyor mu? Tabii ki hayır. Peki, sakatlar neden kabak gibi sergileniyor?
Başkalarını plakasını damgalayarak takip etmeyen devlet, neden sakatları takip edilmesi ve deşifre edilmesi gereken potansiyel sahtekâr/beleşçi olarak görüyor ve sergiliyor? Hem en tepede böyle bir muamele olduğunda bunun aşağıya yansımasını düşünebiliyor musunuz? Bunun hukukla, hakkaniyetle bağdaşır bir yanı olabilir mi?
2- "trafikte seyir halinde iken, diğer sürücüler tarafından fark edilerek güvenli bir şekilde seyretmelerine imkân tanınması," amaçlanmaktadır.
Kusura bakmayın ama, bu argümana ancak gülünebilir. Ciddiye alınacak hiçbir yanı yok. Gören de sakatlar trafik kurallarından muaflar sanır; sakat sürücülerin güvenli olmayan işler yapmaya hakları var, potansiyel olarak kötü sürücüler, zaten sürücü belgelerini de şişe kapağı toplayarak bakkaldan aldılar, trafikte ipini koparan öküzler gibi ne yapacakları belli olmaz, ille de sakat olmayan muhteşem sürücüler tarafından fark edilmeliler ve onların o muhteşem hoşgörülerine muhatap olmalılar...
Sakat olmayanlar o kadar iyi sürücü ve o kadar hoşgörülü insanlardır ki, yanlarına sakat damgalı plakaya sahip bir araç yanaştığında, hemen fark edip, güler yüzlü bir şekilde selamlayarak hemen yol veriyorlar; hatta, "Allah aşkına sen park et, ne olur bu sefer benzinin parası benden" diye sakatlara jest yapan yapana... Allah biz sakat sürücülerin şerrinden sizi korusun, siz sağlam sürücülerin iyiliğiyle de bizi ödüllendirsin inşallah!
3- "ayrıca, park etme durumlarında kendilerine kolaylıkların sağlanması" amaçlanmaktadır.
Bu da bir efsanedir... Hem otoparklarda sakatlar için ayrılan yerler çok azdır, hem de bu alanlar çoğunlukla sakat olmayan kişilerin araçları tarafından işgal edilmiştir. Ayrıca park etmekte kolaylık sağlamaksa amaç, bu, tüm Avrupa'da olduğu gibi bir kartla pekâlâ yapılabilir. Ayda yılda bir kere sakatlar için ayrılan park alanı bulup park edeceğiz diye, tüm sürüş boyunca damgalı gezmek tercih edilir bir şey olabilir mi?
4- "getirilen düzenlemede, hizmet gereklerine, kanun yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
Bu damgalama hizmetin gereği de değildir, sakatların yararına da değildir. Özgürlüğü, adaleti ve eşitliği sağlamayı vadeden hukuka ise hiç uygun değildir. Bu damgalamanın mantıklı hiçbir açıklaması olamaz.
5- "Özel ihtimam gösterilmesi gereken sakat, malul ve engellilerin bazı ayrıcalıklardan yararlanmaları, hayatlarının kolaylaştırılması amacıyla düzenlenen davaya konu Yönetmelik maddesinin ve buna dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu"
Diyorsunuz ki, "Siz bilmezsiniz, siz kırılgan sakatların özel ihtimama gereksiniminiz var, biz o ihtimamı göstermezsek, maazallah, mümkün değil trafikte ya da yaşamda var olamazsınız. Sizi damgalayan yönetmelik de işte bizim bu sizi koruma bilinciyle yaptığımız bir şey. Sizi yolda fark edelim ki, yardım etmek için koştur koştur yanınıza gelebilelim!"
Bize söz hakkı düşmüyor değil mi? Bizlere "bazı ayrıcalıklar" bahşeden devletlü bunun karşılığında kapıkulları olan bizleri damgalamış, çok mu! Değil değil... Bence tekerlekli sandalyelerimize de bir damga koyalım. Hatta bastonlarımıza, işitme cihazlarımıza, ortezlerimize de barkot koyalım. Herkes bilsin tescilli sakat olduğumuzu. Devletlü istediğinde o barkodu dıt-dıt okutarak kayıt dışı olup olmadığımızı da kontrol etsin, "özel ihtimama" ihtiyacımız varsa, anında göstersin. Çok şükür.
6- Danıştay Savası Hüseyin Yıldız da mealen şöyle demiş: Anayasanın 124 maddesine göre kurumların yönetmelik çıkartma hakkı vardır. İçişleri Bakanlığı da bu doğrultuda Karayolları Trafik Yönetmeliği çıkartmıştır. Yönetmeliğe göre de sakatlara, sakatlara mahsus işaret bulunan plakalardan verilir. Ortada hukuken bir sorun bulunmamaktadır.
"Yaptım oldu, bu da mevzuata uygun" diyorsunuz yani. Ne diyelim, Allah selamet versin...
Bu faslı, geçtiğimiz 12 Eylül tarihinde Anayasanın 10. Maddesine eklenen ibare ile bitireyim: "Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz."
Tabii, Sayın hâkimler çok daha iyi bilir ama, "pozitif hak verdik, o nedenle damgalama hakkımız var" demek, trafikte eşit olmak isteyen insanları damgalayarak eşitsiz hale getirmek bu maddeye pek uymuyor gibi. Ne dersiniz?
***
Son olarak şunu da söylemek lazım. Tabii ki sakatım ve bu halimle bırakın sorunumun olmasını, sakatlığımın bana kattığı her şeyi çok kıymetli buluyorum ve tekerlekli sandalyemin beni ben yapan en önemli özelliklerimden biri olduğunu düşünüyorum. Ama konu bu değil.
Konu, devletin anlamsız ve hukuksuz bir şekilde bana bu damgayı dayatması... O bana "damgalı gezeceksin" dedikçe, ben ona dönüp "gezmeyeceğim" diyeceğim. O benim -damgasız şekilde- herkesle eşit sürücü olma hakkımı elimden aldıkça, ben onun bu despotluğunu deşifre edeceğim. O, gün gelip de bana "damga yasak" derse, ben, "Sana ne!" deyip damgalı gezeceğim!
Ben yetişkin bir adamım-kadınım, kendi kararlarımı kendim verebilirim. Kimse beni damgaya mahkûm edemez, kimse bana sormadan benim adıma kararlar veremez ve kimse bana yardıma muhtaç nesne muamelesi yapamaz. Bu kadar basit. (BK/BB)
* Bülent Küçükaslan, Engelliler.Biz Platformu (www.engelliler.biz)