Trafik denetimi özel sektöre devredilecekmiş.
Bu haber dün gazetelere yansıdı. Habertürk'ten Deniz Çiçek yapmış haberi. Haberde “Maliye Bakanı Naci Ağbal, bazı illerde belediyeler tarafından verilen elektronik trafik denetimi işinin, ülke genelinde ya da bölgesel olarak özel sektör tarafından yapılabileceğini söyledi. Ağbal, böylece bu işin bir standarda dayalı olarak ülke genelinde eşit şartlarda verilebileceğini kaydetti” deniyor.
Bu devir de köprü ve otoyol yapımları gibi, belirli kotalarla özel sektöre devredilirse işte o zaman varın, halimizi seyredin.
Günden en az bin adet kırmızı ışık ihlali veya en az beş yüz kemer takmama cezası!
Araç kullanıcılarına yağacak cezaları düşünemiyorum. Ya da kota verilmiş ve kotaya razı olunmuşsa, trafik ihlallerinin gözden kaçırılması, göz yumulması da söz konusu olabilir.
Haberin bu kısmı biraz trajikomik gibi.
Asıl önemli açıklama ise haberin devamı ve detaylarında gizli.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, özetle “kamuda çok fazla özelleştirilebilir varlık kalmadığını” ve “Özelleştirme İdaresi’nin de artık farklı proje işlerine odaklanacağını” söylüyor.
“Kamuda çok fazla özelleştirilebilir varlık kalmadı”…
Yetkili bir ağızdan çıkan bu cümle, basite alınamayacak kadar önemli.
Türkiye’nin devlet olarak kuruluşundan bu yana yapılan birikimler, fabrikalar, işletmeler, limanlar, tesisler, barajlar ve taşınmazların neredeyse tamamı satılmış!
Bizim ödediğimiz vergilerle yapılan, birçok sıkıntı yaşayarak oluşturulan toplumsal sermaye sayılabilecek kamu malları elden çıkarılmış ve satacak varlığımız kalmamış!
Oturup ağlayalım mı yoksa zil takıp oynayalım mı?
Daha önce, Cumhurbaşkanı’nın Kayseri Sanayi Odasının düzenlediği ödül töreninde yapmış olduğu uzun konuşmasının dikkati çeken bölümü de benzer bir açıklamayla sonuçlanıyordu. Cumhurbaşkanı, yatırımlar konusunda açıklama yaparken, “Yani şu anda tulumbada su yok. Tulumbaya şöyle bir su doldurmak lazım” diyerek, devletin kasasının boşaldığına işaret ediyordu!
Verilere göre, 125’i büyük işletme olmak üzere binden fazla kamu malı satılmış. Satılan kamu mallarını liste halinde sunmaya kalksak, açıklamalarıyla birlikte 10 sayfayı geçer. Neredeyse tamamı yabancı kuruluşlara satılan varlıklarımızda elde edildiği söylenen miktar, asgari sayılabilecek değerlerle satıldıkları için çok düşük.
Elimizde ne kadar varlık kaldığını bilmek çok zor. Bildiklerimiz, son günlerde Varlık Fonuna devredilen işletme, banka, kıymetli arsa ve tesisler. Bundan sonra da devredilen varlık olursa onlar da özelleştirme denilen satışlardan kurtulmuş olan varlıklar olacak.
AKP’nin kendi sitesinde özelleştirme verileri bulunuyor:
“Özelleştirme gelirleri AK Parti iktidarında ciddi artış göstermiştir. 1986-2002 döneminde toplam 8 Milyar dolar özelleştirme geliri elde edilirken, 2003-2015 döneminde bu tutar 61,8 Milyar Dolar’a erişmiştir. Cumhuriyet tarihi boyunca elde edilen özelleştirme gelirlerinin yüzde 90’ı AK Parti döneminde elde edilmiştir.”
Bunca kamu varlığı satılmasına rağmen, 2002 tarihinde yaklaşık 200 milyar dolar olan dış borç 500 milyar dolara dayandı.
İktidarın, yapılan büyük yatırımların hiçbiri için devletin kasasından para harcanmadığını söylemesini de dikkate alırsak, satılan kamusal varlıkların ve alınan dış borçların nereye gittiğini sorma hakkımız doğuyor!
Bu güne kadar para harcanarak yapılan en büyük yatırım, duble yollar ki toplam harcamasının 60 milyar lira seviyesinde olduğu söyleniyor.
Yapımının kalitesiz ve 2 -3 yıl dayanabilecek malzemeden yapıldığı, bizzat bakan tarafından açıklanan duble yolların yapımından çok, onarımına para harcanıyor!
Büyük yatırımlar için devletin kasasından harcama yapılmadığına, duble yolların maliyetini de özelleştirme denilen kamusal varlıkların satışı karşıladığına göre, fazladan alınan dış borç ne için kullanıldı?
Cumhurbaşkanlığı sarayının yapımı ve kullanım maliyeti, alınan özel araçların çokluğu, “tulumbada su kalmadı” denmesine rağmen özel uçak alımı, toplantı ve gösteri maliyetleri gibi maliyetlerin çokluğuna bakıp aldanmamak lazım. Bunlarla da para bitmez.
Mal ve hizmet alımları ve örtülü ödenekten harcanan aylık 164 milyon lira ile de bu para bitmez!
Her yıl vergilerden ve vergi dışı kalemlerden toplanan bütçemiz de var, devlet adına yapılacak harcamalar için.
Devletin kasasından tek kuruş çıkmadan yapılan büyük yatırımlar için ihale zamanı verilen geçiş kotaları doldurulamadığı/kotalar yüksek gösterildiği için ödenen miktarlar da bu paraları bitiremez!
Bu paraların bitmesi için çok daha büyük ve önlenemez giderlerin olması gerekir.
Bu tür giderlerden birisi savaş giderleridir ki Suriye’de yaşadıklarımıza bakıldığında, özellikle örtülü harcamaların çok fazla olduğu hissedilebiliyor.
Bir diğeri ise yolsuzluklardır.
Yolsuzlukların bu kadar büyük rakamlara ulaşabilme olasılığı mevcut!
Özellikle Sayıştay denetiminin ciddi bir şekilde yapılamadığı için, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin üzerine gidilmediğinden, miktarların ne olduğunu bilmek imkânsız gibi. Elimizde sadece, geçmişte yaşadığımız 17 – 25 Aralık operasyonlarında ortaya dökülen miktarlar vardı ki eğer gerçek iseler, yapılan dış borçlanma ve satılan kamu varlıklarından elde edilen gelirlerin bu çukura girdiğini söyleyebiliriz!
Satılacak kamu varlığı da kalmadığına göre, elimizde kalan son değerlerin içerisine koyulduğu çeyiz sandığımız, Varlık Fonu’na gözümüz gibi bakıp korumamız gerekecek.
Nasıl koruyacağımız ise meçhul… (NT/HK)