Bir petshop işletmecisinin verdiği bilgiye göre, 2 bini aşkın petshop'un bulunduğu İstanbul'da, petshop'ların yüzde 80'i belirlenen hayvan satış kriterlerini karşılamıyor.
Belli kriterleri karşılayanlar ise daha fazla kâr elde edebilmek için gelincik, yılan, papağan, maymun gibi satışı yasak olan hayvanları kafeslere hapsediyorlar.
Bu dükkanlardan hayvan alırken, onların henüz sütten kesilmeden annelerinden ayrıldıklarını, kaçak yollarla ülkeye sokulduklarını, pek çoğunun sağlıklı görünseler bile kalıcı hastalığının olduğunu, az çiş ve kaka yapmaları için günde bir kap yemek ve su verildiğini aklımızda tutmamız gerektiğini söyleyen uzmanlar, hayvan edinmek isteyenler için hayvan barınaklarını öneriyor.
"Nerden gelirse gelsin; isterse uzaydan gelsin"
Eminönü'ne yolu düşenler bilirler; Mısır Çarşısı'nın sol tarafındaki daracık yolda sülükten kedi-köpeğe kadar her türlü hayvanı bulmak mümkün. Dükkânlara girip daracık merdivenlerden alçak tavanlı üst katlara çıktığınız zaman petshop gerçeği ile karşılaşıyorsunuz. Annesinin yanından çok küçükken ayrılan ve İstanbul ikliminde sağlıklı şekilde yaşaması mümkün olmayan Sibirya kurtlarından tutun da büyüdüğü zaman 2 metre boya ulaşan Alabay'dan, Çin aslanı olarak bilinen Çovçov'a kadar pek çok cins hayvanı burada kafes içinde görmek mümkün. Mağaza yetkilisine köpeklerin nereden geldiğini sorduğumuz zaman da aldığımız yanıt oldukça net:
"...Nerden bileyim geldiği yeri, nerden gelirse gelsin, isterse uzaydan gelsin!" Yetkiliye hayvan almak istesek hayvanın nereden geldiği, aşı ve sağlık durumunu gösteren resmi belge gösterip gösteremeyeceklerini sorduğumuzda ise önceki sorumuzla tezatlık oluşturacak bir yanıt alıyoruz: "Tabii ki tüm belgeleri tam, müşterilerimize hayvan aldıkları zaman belgelerini de veriyoruz".
Hastalık kaçınılmaz
Kedi, köpek, kaz, hindi, balık, kuş, tavuk ve daha pek çok hayvanın birarada satıldığı böyle bir ortamda tabii ki hastalık da kaçınılmaz oluyor. Biz içeride köpeklerle ilgilenirken daha önce aynı dükkândan alınmış olan ve hastalığı nedeniyle sorun yaşayan bir müşteri giriyor içeri. Dükkân yetkilisiyle aralarında geçen konuşmadan anladığımız kadarıyla yakın bir zaman önce bu dükkândan alınan kaniş cinsi köpek yavrusu hastalanmış ve müşteri hastalanan hayvanı dükkâna geri getirmiş. Bir süre dükkânda bakımı yapılan hayvanın iyileştiğine kanaat getiren satıcılar da köpeği sahibine geri verip göndermeyi uygun görüyorlar.
"Hadi başka kapıya"
Eminönü'nden ayrılıp Kadıköy'e vardığımızda da karşılaştığımız manzara çok farklı olmuyor. Kadıköy çarşı içinde uğradığımız bir petshop'a hayvan satılan dükkânlarla ilgili bir çalışma yaptığımızı ve bize yardımcı olup olamayacaklarını sorduğumuzda "Hadi arkadaşım, başka kapıya" diyerek yol gösteriyorlar.
Kötü bir niyetimizin olmadığını, çekim yapmayacağımızı, sadece bir-iki sorumuz olduğunu söyleyince patronun orada olmadığını ve kendisinin bu gibi soruları çok sıcak karşılamadığını ifade eden satıcı, patronun neden sıcak karşılamadığını sorduğumuzda ise gayet açıklayıcı bir cevap veriyor: "Sizce sıcak karşılaması için bir neden var mı, neden sıcak karşılasın?"
Bu konuşma geçerken önümüzde duran küçük bir kafes içindeki beş-altı köpek yavrusunun bakışları patronun neyi neden sıcak karşılamayacağını gayet iyi açıklıyor...
Sadece kedi, köpek satılmıyor
Göztepe'de gittiğimiz bir petshop'da ise diğer dükkânlara oranla daha az kedi, köpek göze çarpıyordu. Ayrıca kedi ve köpeklerin bulunduğu kafesler önceki örneklere göre daha hijyenik ve büyüktü.
İşletme sahibi, burada bulunan 10 civarı kedi köpeğin bir kısmının sokakta zor durumda olan hayvanlardan seçildiğini ve bu hayvanların bedelsiz olarak bakabilecek kişilere verildiğini söylüyor.
Ancak iş sadece kedi-köpek ile bitmiyor. Vahşi doğada olması gereken gelinciklerin küçük kafeslerde yaşama savaşı vermesi, tropikal iklim canlısı olan küçüklü büyüklü papağanların bileklerinden bağlı şekilde alıcı bekliyor olması madalyonun öteki yüzünü karartıyor.
"Ölene kadar damızlık olarak kullanılan hayvanlar var"
Türkiye'de Petshop'larda hayvan satılmaması için mücadele veren tek sivil toplum kuruluşu, Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP). Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, petshop'larda satılan hayvanlara yaşatılan zulme dikkat çekiyor ve petshop'lardan hayvan alınmaması çağrısı yapıyor.
Petshop'larla ilgili çalışma yapmaya ne zaman başladınız? Bu konuyla ilgili rahatsızlığınız nereden kaynaklandı?
Türkiye'deki sokak hayvanlarının sorunlarıyla içli dışlı olmaya başlayınca bu sorunla da ilgilenmeye otomatik olarak başladık. Çünkü fark ettik ki, petshop'larda satılmak üzere Türkiye'ye sokulan hayvanlar sokak hayvanlarının sayısının artmasına yol açıyor. Hayvanı aldıktan sonra sıkılıp sokağa bırakanlar, petshop'larda büyüdüğü için satılamayıp sokağa bırakılanlar sokak hayvanı popülasyonunu ciddi şekilde artırıyor.
Bu sorunun önüne geçmek için ne yapılmalı?
Petshop'lara gittiğiniz zaman görüyorsunuz ki, bu hayvanlar resmi üretim çiftliklerinden gelmiyor ve kaçak yollarla Türkiye'ye giriyor. En çok da doğu bloğu ülkelerinden bu hayvanlar ülkeye sokuluyor.
Türkiye'de petshop açmak için ne gibi kriterler var? Her önüne gelen petshop açabilir mi?
İl Çevre Müdürlüğü'nden ya da belediyelerden iki saatlik bir seminer alan, cebinde de belli bir sermaye olan kişi bir dükkâna koyuyor 5-10 köpeği ve petshop sahibi olmuş oluyor. Buradan da çok güzel kazanç elde ediyorlar. Biz bu nedenle petshop'larda hayvan satışından elde edilen gelire "kanlı para" diyoruz. Bu dükkânların bu kadar kolay açılmalarını engellemek lazım. Ayrıca açılan dükkânların İl Çevre Müdürlüğü ve Belediye Veteriner İşleri Müdürlüğü yetkilileri tarafından sıklıkla denetlenmesi, 5199 sayılı yasadan kaynaklanan yetkilerini kullanıp petshop'lara ceza vermesi hatta pek çoğunu kapatması gerekir.
Petshop'larda ne gibi hak ihlalleri uygulanıyor?
Dükkânların çok büyük kısmı hayvanlar için belirlenen kafes ölçülerine uymuyor. Özellikle biraz büyüyen hayvanlar kafeslerinde ayağa dahi kalkamıyorlar; bunlar satılmıyor diye ya sokağa bırakılıyor, ya da maalesef öldürülüyor. Hayvanların fazla çiş, kaka yapmaması için yemek ve su çok az veriliyor. Ayrıca bazı petshop'larda hayvanların enerjik görünmelerini sağlamak için zararlı bazı iğneler yapılıyor. Bunlar sadece bizim bildiklerimiz.
Bu dükkânlara karşı insanların ne yapmaları gerekiyor?
İnsanların petshop'lardan hayvan satın almamaları için bilinçlendirilmeleri lazım. Bunun için de insanlara petshop'ların "mutfağını" göstermek gerekiyor. Mesela bazı hayvanlar damızlık olarak kullanılıyor. Ölene kadar doğum yaptırılan hayvanlar var maalesef. Satılan hayvanların hiçbirinin menşe-i şahadetnamesi bile yok. Yani bu hayvan nerede üretildi, anası-babası nedir, nerden geliyor gibi bilgilerin olduğu belgeleri olması lazım. Ancak kaçak yollarla ülkeye sokuldukları için bu belge de olmuyor.
Petshop'lardan alınmış olan gayet sağlıklı hayvanlar da yok değil. Bunlar şanslı azınlık mı?
Tabii. Biz 10 taneden birini görüyoruz. Diğer dokuz tanesi ya annesinden ayrılınca, ya poşet içinde ülkeye sokulurken, ya petshop'da, ya da satıldıktan sonra ölüyor veya sahibi tarafından terk ediliyor. O sahilde sahibiyle koşan mutlu köpekler ancak 10 taneden bir tanesi.
Avrupa ve ABD'de nasıl yürüyor sistem?
ABD'nin de bizden farkı yok. Hatta daha da beter diyebiliriz. Orada korkunç bir pazar var. Hollanda, İsviçre ve Almanya'da petshop'larda hayvan satışı yasaklandı. Orada resmi üretim çiftliklerinden hayvan alabiliyorsunuz. Ancak satın almakla iş bitmiyor. Size hayvanı satan yetkililer her üç ayda bir evinize gelip hayvan sağlıklı koşullarda mı, sağlığı yerinde mi diye denetleme yapıyor. Zaten evinizin koşullarına göre hayvan alabiliyorsunuz. (EKN)