Dipnot Yayınları'ndan çıkan "Kaktüsler Susuz da Yaşar" 12 Eylül döneminde Ankara Mamak Askeri Cezaevi'nde kalan 55 kadın mahkumun cezaevi anılarını kendi kalemlerinden okuyucuyla buluşturuyor.
12 Eylül darbesinden 30 yıl sonra "Mamaklı Kadınlar Kitap Grubu" olarak bir araya gelen 120 eski mahkum, kitap çalışması sırasında yaşanan bazı sıkıntılar nedeniyle 55 kişiye düşmüş.
Her şeye rağmen bir yazışma gurubu kuran Mamak'ın eski "sakinleri", Mamak Askeri Cezaevi'nde yaşadıkları baskı, zulüm ve işkenceleri, tüm zorluklara rağmen, en olumsuz koşullarda hayata tutunma çabalarını, şarkılarını, türkülerini, üretimlerini, kısaca Mamak'ta tanıklık ettiklerini ve bu tanıklıklar karşısında gösterdikleri direnci, "Kaktüsler Susuz da Yaşar"da bir araya getirmiş.
"Acıdan kahkaha çıkaranların hikayesi"
"Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi'ndeyken bir güvercin ürkekliğindeydik önceleri... Ürktük, çekindik, korktuk, kaygılandık ve de suskun kaldık. Anlamaya çalıştık. Sonra toparlandık. İnsanlığımızı, kişiliğimizi, devrimci değerlerimizi savunmak üzere güçlerimizi birleştirdik. Suya atılan taş misali başladı bu başkaldırı... Önce küçük bir halka, sonra giderek büyüyen, çoğalan ve tüm suya yayılan halkalar gibi... Orada büyüdük... Orada tanıdık kendimizi ve birbirimizi... İnsanı, insanlığı, dostluğu, dayanışmayı... Sevmenin gerçekten ne demek olduğunu... Ve de birbirimizi farklılıklarımızla sevmeyi... Sırt sırta, omuz omuza vermeyi... Konuşmadan, sessiz yüreklerin sesiyle iletişim kurabilmeyi..." sözleriyle başlayan "Kaktüsler Susuz da Yaşar" 12 Eylül darbesinin ardından, Türkiye'nin her tarafını sarsıcı bir şekilde etkileyen günlerde, Mamak'ta ayakta kalmaya, direnmeye çalışan kadınların, direnirken her acıdan bir kahkaha çıkaran kadınların hikayesi.
"İnsanın En Çirkin ve En Güzel Yüzü"
"Kaktüsler Susuz da Yaşar"da Mamak Askeri Cezaevi'nde yaşadığı anılarını paylaşan Gülşat Aygen, yazısında, sadece "Cunta" dediği için kendileriyle kalan 14 yaşındaki Funda'dan bahsediyor.
Funda'nın yaşına rağmen cezaevinin ağır koşullarında kendisine yaşatılanları ti'ye alan üslubunu "İnsanın En Çirkin ve En Güzel Yüzü" adlı anısında anlatan Gülşat Aygün'ün yazısı şöyle:
"İnsanın en çirkin ve en güzel yüzünü Derin Araştırma Laboratuvarı'nda (DAL) iki yıllık eğitimde ve Mamak'ta, daha sonra da Metris'te gördüm. Devletten aldığı maaş karşılığında sabahları evinden belki de eşini ve çocuklarını öpüp çıkan, sonra DAL'a gelip bizlere öldüresiye işkence yapanların çirkin yüzlerini... Mamak'ta toplama kamplarını andıran koğuşların ürkütücülüğüne avaz avaz bağıran askerlerin seslerinin karıştığı, insana neredeyse gerçekdışı gelen havalandırmada, askerleri üstümüze saldırtan acımasız subayların çirkin yüzlerini; Kafes'te bir hayvan gibi bekletilirken saldıran komandoların acımasız yüzlerini.
Ancak nice yaşamların ya da yaşam sevinçlerinin katledildiği DAL'da Gönül Sevindir'in en insan ve en güzel yüzünü de gördüm; Mamak'ta onun yüreğini daha da yakından tanıdım. Derste "Cunta" dedi diye bizlerle Mamak'a atılan on dört yaşındaki Funda'nın melek yüzünü ve yüreğini, beş ay sonra ilk kez hakim karşısına çıkarıldığında "Kullandığım cunta kelimesinin her harfi için bir ay yattım", dedirten mizah gücünü de orada gördüm. Beni coplayan askerin bir yandan da "Kusura bakma bacım!" deyip aynı anda gözyaşları döken insan yüzlerini de Mamak'ta gördüm. Coptan bilim kurgu yaratıktan gibi şişen ellerimi kullanamadığım için, daha önce adını bile bilmediğim, başka davalardan Mamaklı dostlarımın saçlarımı taramalarını, hatta benimle tuvalete yardıma gelmelerini de Mamak'ta yaşadım.
Mamak'tan Metris'e transfer edilirken, askeri araçtan C Blok'a a son kez baktığımda gözyaşları içindeydim; bu insanlık dışı ortamdan başka bir insanlık dışı ortama gideceğim için değil, Gönül, Sezgin, Nezaket ve adlarını anımsamakta güçlük çektiğim, insanlığın en güzel yüzünü gösteren dostlarımdan ayrıldığım için...
DAL'dan defalarca geçmek zorunda kalmış, 12 Eylül'den hemen sonra cuntanın en vahşi saldırılarına ilk maruz kalan Mamak'ta beş buçuk yıllık hapisliğinin ilk altı ayını geçirmiş, kimi zaman dost sandığı yüzlere karışmış çirkinlikleri de yaşamış biri olarak, öncelikle insanlığın güzel yüzlerini anımsamakta inat edeceğim. Anılarımın ortasında, tarihe insanın en çirkin yüzünü gösterenlerin değil, onurundan taviz vermemiş, en zor koşullarda bile her tür farklılığı aşarak dayanışmayı bilmiş Mamaklı kadınların yüzleri var." (EKN/IC)
* Kaktüsler Susuz da Yaşar/ Kadınlar Mamak Cezaevi'nin Anlatıyor, Kolektif, Dipnot Yayınları, Ankara, Eylül 2011, 422 sayfa