Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye göre “18 yaşın altındaki herkes” çocuktur ama ne çocuk kavramı insan kavramı kadar nettir ne de çocukluğun tarihi insanlık tarihi kadar eski. Çocuklar Orta Çağ’da minyatür bir yetişkin olarak kabul edilmiştir, Sanayi Devrimi’nde ise yetişkinlerle aynı şartlarda çalışan birer işçi. İlk zamanlarından beri çocukluk algısı organik yönünü muhafaza ederek değişim geçirmeye devam eder.
Çocukluk sadece biyolojik bir kategori değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal bir imgedir.[1] “Çocuk nedir?” sorusuna bugün verilecek yanıt ile Victoria İngilteresi’nde verilecek yanıt aynı değildir, der Bob Franklin.[2] Yanıtın değişmesi için, dönemin değişmesine de gerek yoktur üstelik. Kırk yaşındaki bir insan hala bir çocuk olarak imgelenerek ailesinden harçlık alabilir. Dokuz yaşındaki başka bir insan ise eve para getirmek üzere akşama kadar pazarda dilenebilir, tezgahta çalışabilir ya da yankesicilik yapabilir.
15 yaşında iki sayfa suç kaydı olan bir çocuk “suç makinesi”, çalışan bir çocuk “ucuz işçi”, biri “paşa ya da prenses”, diğeri “sosyal medya etkileşimi”, bir diğeri “evin ekmek getireni”… Çöpleri karıştırırken bulduğu yiyeceği sokak köpeğine veren çocuğu sosyal medyada gören biri için dünya bu çocuğun hatrına döner bir anda, sokakta bu çocukla karşılaşan başka biri ise kendisini tehlikede hissedebilir. Otobüste bir yaşlıya yer vermediği için bir lise öğrencisi her an terbiyesiz ve saygısız ilan edilebilir. Öldürülen dört yaşındaki çocuk ile 17 yaşındaki çocuk da toplumun gözünde aynı değildir. Hangi çocuktan bahsettiğimize göre hislerimiz ve dilimiz de değişir. Çocuğun neye maruz bırakıldığına ve bu çocuğun varlığından nasıl haberdar olunduğuna bağlı olarak, bu çocuğun kim ve ne olduğuna yetişkinler karar verir. Bu esnada çocuklar, makbul olanlar ve makbul olmayanlar diye ikiye ayrılır. Ama aslında makbul olanı da olmayanı da her yerde ve bir aradadır ve her an bu sıfatları değişebilir.
BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin ayrım gözetmeme ilkesi:
Madde 2
1. Taraf Devletler, bu Sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tabi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemi alırlar.
2023 verilerine göre dünya nüfusunun %29,8’i, Türkiye nüfusunun %26’sı çocuktur[3]. İhtiyaçları bakımından biricik ve hakları bakımından eşit kabul edilen bu çocukların eşit bir dünyada yaşaması ise her geçen gün daha zorlaşır. Her çocuk sağlıklı bir çevrede, güvenli bir yaşam alanında değildir. Bazısı tarlada çalışmaktadır, bazısı çatışma altındadır, bazısı refakatsiz kalmıştır, bazısı hapistedir.
Asgari cezalandırma yaşı, bir çocuğun eylemi dolayısıyla cezalandırılıp cezalandırılamayacağını belirleyen bir sınırdır. Çocuklar Almanya’da 14, Arjantin’de 16, İran’da 9, Finlandiya’da 15 yaşından itibaren eylemleri dolayısıyla cezalandırılabilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde böyle bir yaş sınırı yoktur. Türkiye’de ise bu sınır 12 yaştır ve hapsedilme yaşı ile ilgili ayrı bir düzenleme de yoktur. Dolayısıyla çocuklar 12 yaşından itibaren eylemleri dolayısıyla hapsedilebilir.
Hapishanelerdeki diğer çocuk grubu ise annelerinin yargılama dosyaları dolayısıyla hapsedilen çocuklardır. Bu çocuklar Hollanda’da 4, İrlanda’da 1, İtalya’da 6 yaşına kadar tutulabilir. Norveç’te çocuklar anneleriyle birlikte hapishaneye konulamaz. Türkiye’de ise bu yaş sınırı 6’dır. Bu çocuklar annenin bakımına ihtiyaç duyması ve/veya dışarıda bakacak kimsesi olmamasına dayanarak anne hakkında verilen tutuklama kararı ya da hapis cezaları dolayısıyla hapishaneye gönderilir.
Türkiye hapishanelerinde 1 Kasım 2024 itibarıyla 12-18 yaş arasında 3 bin 690, 2 Eylül 2024 tarihi itibarıyla 0-6 yaş arasında 759 çocuk bulunuyor.[5]
Hapishanedeki çocuklar da makbul olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılır. Suç tipi, etnik kökeni, kendisini ifade etme biçimi, talepleri; 0-6 yaş arası bir çocuksa tuvaletini tutup tutamaması, çok ağlayıp ağlamaması, annesinin suç tipi… Yani hapishane gibi sıkı kurallar içeren ve toplumun görmezden gelmeyi en kolay kabullenebildiği kapalı kurumlarda bir çocuğun iyi mi kötü mü olduğuna karar veren ve buna çocuğun üzerinde doğrudan etki edecek bir sonuç atfeden yetişkin dünyası, düzeni sağlama yetkisini ve araçlarını tek başına elinde bulundururken bağımsız denetime de alan açmaz. Dolayısıyla hangi çocuğun neye maruz kaldığı ve nasıl tanımlandığı hapishanedeki çocuklar bakımından başka bir tartışma alanına ihtiyaç duyar.
Dipnotlar:
[1] Türkiye’de Çocukluğun Politik İnşası, Güven Gürkan Öztan, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2019.
[2] Çocuk Hakları, Der: Bob Frankin, Ayrıntı Yayınları, 1993.
[3] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=World-Population-Day-2024-53680&dil=2#:~:text=World%20average%20of%20the%20proportion,the%20world%20child%20population%20average.
[4] https://documents.un.org/doc/undoc/gen/g23/111/99/pdf/g2311199.pdf
[5] Güncel istatistikleri kaynakları ile birlikte cisst.org.tr’den takip edebilirsiniz.