Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, BM tarafından tanınan ülkeler arasında yalnızca birinin (Amerika Birleşik Devletleri) taraf olmadığı ve kısa sürede en çok sayıda taraf devletin benimsediği sözleşme olma özelliği taşıyor.[1]
Ancak sözleşmenin taraf devlet sayısının çokluğu, tüm bu devletlerin sözleşmeye tam uyum içinde olduğu anlamına gelmiyor. Örneğin, sözleşme, çocuklara verilecek ölüm cezaları ve ömür boyu hapis cezalarını yasaklarken, dünyada hala çocukların idam edildiği ülkeler bulunuyor. Ya da bir çocuğun hapsedilmesinin başvurulacak son yöntem olması gerekirken, ülkelerin yerel ceza adalet sistemlerinde bu durumu güvence altına alacak düzenlemeler getirilmemiştir.
Türkiye’deki çocuk mahpus sayısının çok yüksek olması, bu maddenin ülkemizde etkin bir şekilde uygulanmadığını göstermektedir. Çocuklar hem tutuklu yargılanma ile sıkça karşı karşıya kalmakta hem de suçla ilk kez ilişkilendirildikleri anda yeterli koruyucu ve önleyici tedbirler alınmadığı için kısa sürede ceza adaleti sisteminin bir parçası haline gelmektedir.
Adalet Bakanlığı’nın strateji planlarında çocuk ceza adaleti ile ilgili birtakım adımlar atılsa da bunların uzun senelere rağmen standart bir uygulama haline geldiği söylenemez.
Örneğin kural, çocukların çocuk mahkemesinde yargılanması iken 2005’te yayınlanan Çocuk Koruma Kanunu ile düzenlenen çocuk mahkemeleri hala her yargı bölgesinde yoktur[2]. Yani hala pek çok çocuk, çocuk hakları konusunda ihtisaslaşmamış ve dosya kalabalığı olan genel mahkemelerde yargılanmakta, tutuklanmakta ve hapis cezasına çarptırılmaktadır. Kaldı ki çocuk mahkemelerinde yargılananlar dahi verilen karara itiraz etmek istediklerinde, istinaf ve temyiz mahkemelerinde çocuk yargılamalarına özgü daireler yoktur. Bu durum, tutuklu çocukların uzun sürelerle hapsedilmelerine yol açmaktadır.
Diğer yandan, Türkiye’de çocuklara ömür boyu hapis cezası verilmemekle birlikte, birden fazla hapis cezasının birleşmesi sonucunda çocuklar, toplamda bir ömür boyu sürebilecek hapis cezaları alabilmektedir.[3] Bir çocuk hapis cezası aldığında yaş küçüklüğü ve çocuklara özgü koşullu salıverilme süreleri ile maksimum 28 yıl sonra koşullu salıverilmeden faydalanabilir ancak bu, 17 yaşında hapse giren birinin 45 yaşında tahliye olabileceği anlamına gelmektedir. Bir çocuğun 28 yıllık hapis cezasının ardından topluma geri dönmesinin, hem toplum hem de artık yetişkin olan birey için taşıdığı anlam ve sonuçlar tartışılmalıdır.
Dünyada çocukların maksimum tutulma sürelerine baktığımzda ABD’de çocuklara tahliye umudu olmayan ömür boyu hapis cezaları verilebildiğini; Uganda’da 3 yıl, Tayland’da 50 yıl, Almanya’da 10 yıl olduğunu görüyoruz.[4]
Türkiye’de mevzuattaki bazı düzenlemeler çocukların tutuklu yargılanmasına alternatifler üretmektedir ancak mevcut durumdan hareketle, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 37. maddesinin uygulanmadığını söyleyebiliriz. Uzun süreli hapsedilmeler, çocukların çok kısa süreler içinde tahliye olup tekrar hapishaneye dönmesi ya da tutuklama sebeplerinin çocukların içinde bulundukları şartlar değerlendirilmeden peşinen kabul edilmesi, bu sözleşmeye uyulmadığını göstermektedir. Hatta Anayasa Mahkemesi, 2015’te hapishanede ölen bir çocuk için tutuklamaya son yöntem olarak başvurulmadığından bahisle, kişi hürriyetinin ve güvenliğinin ihlal edildiğine karar vermiştir.[5]
Çocukların hapsedilmesi, toplumsal açıdan suçla mücadeleye bir fayda sağlamadığı gibi çocuk özelinde suç tekrarlarının önüne geçebilecek koruyucu ve önleyici bir mekanizma da değildir. Bu yüzden hapsetmenin alternatiflerini tartışmak ve hakimlerin takdirine bırakmayacak şekilde uygulamaya sokmak gerekir.
Çocukların hapsedilmemesi, çocuk suçluluğuyla mücadele için de bir anlam ifade ettiğine göre tartışmayı, sadece hapishaneyi ya da cezayı konuşmaktan öte bir yere taşımalıyız. Eğitim, spor, aile, sosyal hizmetler ve sağlık alanlarının da çözümün bir parçası olması kaçınılmazdır. Çocuklar, ceza adaleti sistemine fail olarak girmeden önce risk altında olup olmadıklarının tespit edilmesi ve önleyici destek mekanizmaları kurulması, ceza adaleti sistemine girdikten sonra da çözümün hapishanede değil, onarıcı adaleti tesis edecek alternatiflerde aranması üzerine düşünülmeli ve bunlar uygulamaya geçirilmelidir. Bunlar üzerine konuşurken de daima çocuğun katılım hakkı sağlanarak ve üstün yararı gözetilerek ilerlenmelidir.
Modern ceza adaletinde tartıştığımız ve onarıcı adaletin bir tezahürü olarak gördüğümüz hapsetmenin alternatiflerine Michel Foucault daha temkinli yaklaşır. Foucault’ya göre, hapsetmenin alternatifleri ile hapishaneye özgü iktidar biçimleri kanserli bir doku gibi hapishane duvarlarının ötesine yayılır.[6]
Dipnotlar:
[1] https://www.unicef.org/child-rights-convention/frequently-asked-questions#:~:text=Only%20the%20United%20States%20of,has%20yet%20to%20do%20so.
[2] Adalet Bakanlığı’nın 2023 yılı faaliyet raporuna göre 113 çocuk mahkemesi, 22 çocuk ağır ceza mahkemesi bulunmaktadır.
[3] https://www.istiklal.com.tr/16-yasindaki-suc-makinesi-cocuk-107-yil-hapisle-araniyordu
[4] https://archive.crin.org/en/home/campaigns/inhuman-sentencing/life-imprisonment.html
[5] https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2015/19167
[6] Michel Foucault, Hapishaneye “Alternatifler” (Çev. Murat Erşen), Ayrıntı Yayınları, 80 sayfa, 2023.
Çocuk Mahpus Olmak
- İyi çocuk, kötü çocuk, hapisteki çocuk (16 Kasım 2024)
- Nedir bu hapishane? Çocuklar hangi hapishanelerde tutulurlar? (17 Kasım 2024)
- Hapishanedeki çocukların tutulma şartlarına kısa bir bakış (18 Kasım 2024)
- Hapisteki çocuklar ve Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (20 Kasım 2024)
(CŞ/VC)