Bir öğretmen Twitter hesabından; “Bunlarda büyüse terörist olacaklardı zaten, öldükleri iyi olmuş, 2 kişi 2 kişidir yani, Acımam bana silah çekene, ne kendine ve evladına” diye yazarak paylaşmış!
Bu duygularını paylaşmasına neden olan ise, geçtiğimiz günlerde, Meriç nehrini geçerek Yunanistan’a gitmeye çalışanların bindikleri botun devrilmesi sonucu ölmeleri!
Meriç nehrini geçmeye çalışırken yaşamlarını kaybedenler için dökmüş içindeki nefreti, kini, öfkeyi!
Yaşamlarını kaybedenler arasında kimlikleri tespit edilen Ayşe Söyler Abdurrezzak da öğretmen.
Ayşe Söyler Abdurrezak’ın Edremit Anadolu İmam Hatip Lisesi ve ardından Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünden mezun olmuş, 2005’te öğretmen Uğur Abdurrezzak ile evlenmiş.
Ayşe öğretmenin 8 Şubat 2017 tarihinde kanun hükmünde kararname (KHK) ile eşiyle birlikte meslekten atılmış!
KHK ile işten atılanlara, yurt içindeki kurumlarda çalışma yasağı da koyuluyor. Diplomaları, ehliyet ve pasaportları yok sayılıyor. Yurt dışına çıkış yasağı koyuluyor. Ülke onlar için açık cezaevi haline getiriliyor ve açlıktan ölmeleri bekleniyor.
KHK ile işten atılmış, çalışma yasağı olan, aldığı tüm belgeleri iptal edilen, kazanılmış hakları yok sayılan ve yurt dışına çıkış yasağı olan birisi, yaşamak için ne yapabilir? Onlar da bunu yapmaya çalışmış, ölmemek, iş bulup çalışarak çocuklarına bakabilmek için “kaçak yolla” yurt dışına gitmeye çalışmış ama başaramamışlar!
Hem kendileri hem de çocukları, 37 yaşındaki öğretmen Ayşe (Söyler) Abdurrezzak, eşi Uğur, oğulları Halil Münir (3) ve Abdülkadir Enes (11) yaşamlarını kaybetmiş, bir aile böylece yok olmuş. (1-2)
Sadece yaşamaya çalışan bir aile.
Aslında bu bir katliam.
Ölüme sürüklenen insanlar, çaresiz bırakılanlar.
Ve bu yok oluşa, bu katliama sevinen insanlar da var.
Neredeyse kalkıp halay çekecekler.
İnsana bu kin, bu öfke, bu insana yakışmayan duygular nasıl yerleşir?
Kimler yerleştiriyor insanın içine bu insanlık dışı duyguları?
Yıllardır uygulanan politikalar, yöneticilerin kullandığı dil ve söylemleri, ayrıştırıcı ve kışkırtıcı açıklamaları, insanları birbirine düşman edip, içlerine öfke, nefret ve kini doldurdu.
“Ne istediler de vermedik” noktasından “FETÖ terör örgütü” noktasına savrulan iç siyasetin insanları birbirine öldüresiye düşman eden söylemleri nedeniyle Sunni Alevi’ye, sağ sola, Türk Kürt’e, Müslüman Gayrimüslime, erkek kadına öldüresiye düşman oldu.
***
Nurhayat Yıldız.
28 yaşında.
29 Ağustos 2016’da Cemaat üyesi olmak suçlamasıyla tutuklandı. Tutuklandığında 3 yıllık evli ve 3 aylık da hamileydi. İkiz bebek bekliyordu. Ağır gözaltı koşulları, stres ve üzüntü yüzünden cezaevinde bebeklerini kaybetti.
Bebeklerin cenazeleri aileye verilmedi.
Tutuklamanın nedeni FETÖ terör örgütü üyesi olmaktı. Gerekçesi ise Bylock kullanıcısı olmak.
Mahkeme süreci içinde, bylock ile ilgili kurum ve kuruluşlardan istenen belgelerin hiç birisi gelmedi. Mahkeme heyeti istenen belgelerin gelmesini beklemeyi de uygun ve gerekli görmedi. Kanaat oluşmuştu.
Sinop Ağır Ceza mahkemesi Nurhayat Yıldız’a FETÖ terör örgütü üyesi olma suçuna karşılık 7 yıl 6 ay ağır hapis cezası verdi. Delil olmadan, delilin var olup olmadığı bilinmeden ve beklenmeden.
Nurhayat Yıldız’a verilen ceza sadece bu değildi.
Üç yıl boyunca istedikleri ve tam da bu isteklerine kavuşacakları anda tutuklanıp olumsuz koşullar yaşatılarak bebeklerini kaybetmesini sağlamak, verilen en büyük cezaydı. Hamileliği tutuklanmasına engel olamadı.
Bir de bebeklerinin cenazesi aileye verilmeyerek tüm aileye ağır bir ceza daha verilmiş oldu.
Hamile ve ikiz bebek bekliyor, o sıralarda çalışmıyor. FETÖ terör örgütü adına ne yapmış olabilir? Bilinmiyor. Delile gerek duyulmuyor!
Hamile olmasına bakılmadan tutuklanıyor. Uygun koşullarda tutulmuyor ve bebeklerinin ölmelerine göz yumuluyor. Bebeklerinin cenazeleri verilmiyor. Üstüne de delilsiz 7 yıl 6 ay ceza.
15 Temmuz’dan beri insanlar gerek KHK’larla ve yargılamaksızın işten çıkarılıyor, yasal tüm hakları ellerinden alınıyor, çalışmalarına müsaade edilmiyor ve açlığa mahkum ediliyor, gerekse de Bylock kullanıcısı olma delili ile. FETÖ terör örgütüne ya da konuşma veya beyanları esas alınarak PKK/PYD/THKP-C terör örgütlerine üye olma suçlamalarıyla, kanunlara uymadan yargılanarak cezaevlerinde ömür tükettiriliyorlar.
Gazetecilerden akademisyenlere, politikacılardan öğrencilere, çalışanlardan ev kadınlarına, iktidar yanlısı olmayan her insan potansiyel terörist olarak görülüp ona göre muameleye tabi tutuluyor.
Yargılama olmadan aylarca cezaevlerinde tutulup yargısız ceza veriliyor.
Açlığa mahkûm olanlar, yaşayabilmek için ülke dışına kaçmaya çalışıyor, başaramayan ölüyor!
Burada da kalsa nasıl olsa ölecekti, denedi, başaramadı, öldü.
“İyi ki öldü, nasıl olsa teröristlerdi”
“İyi ki öldü, nasıl olsa büyüdüklerinde terörist olacaklardı”
Bunları görünce, ölümlere ve çaresizliklere üzüldükçe, barış istediğim için, yüreğim acıdığı için, vicdanım olduğu için seviniyor, iyi ki insanım diyebildiğim için olağan üstü mutluluk duyuyorum ki biliyorum, benim gibi yüz binler var… (NT/HK)
* Fotoğraf: Cihan Demirci - Edirne/AA