Kapitalizmin ayartıcılığı ne kadının kalçasına ne erkeğin tok sesine benzer. Baki olduğu tesirini, bir dağ başına kaçsanız bile iç sesinizde "bangır bangır" duyarsınız. Günün Aslı ile Keremleri ise bir alışveriş merkezini tavaf edebilecek kadar birliktelik sürdürebilirler.
İstiklali baştan sona iki kez yürürlerse ne ala! Kaldı ki her daim -en azından hep aynı kişiye- tahrik, tetikte bekleyen hormonlarla ömür eksiltmek, insanın fıtratına aykırı.
"Aşk gitti, sevgi kaldı."cümlesinin yanına iliştirilen "Ehhh bi de alışkanlık" da bunun bilvasıta anlatımı. Herkesin bildiğini bilmediği ya da bilip de zamana bıraktığı, sessiz bir haberdarlıktır bu. Diyeceksiniz; bilmem kim akrabanız, tanıdığınız, duyduğunuz bilmem kaç yaşında hala el ele, göz göze.
Diyeceğim bu münasebetin oluştuğu sene ne? Şimdi herkes herkese aç gezmekte, bu da çok seçenek demek. Ne acıdır bırakın sahip olduklarımızı, sahip olmadıklarımızı bile tüketebiliyoruz. İster meta ister insan kullanımı hemen hemen aynı şey. Birbirimizi kaldırıp kaldırıp çöpe atıyoruz.
Gelelim meselemize... Birçok acizliğimizden istifade eden kapitalizm seçmiş olduğu muayyen günleriyle, hatıralarımızın ekonomik gelirini kendi payesine taksim etmiştir. Ümitsiz aşk istikametimizden de faydalanmak isteyen kapitalizm, takvimdeki bu günü alev kırmızısı bir ışıklandırmayla hale içerisine almıştır. Alın size "14 Şubat, Sevgililer Günü." Mimli günlerin cereyanında kalmama mücadelesi tek başına yürütülemeyeceği için ilgili tarafın-ların- "hediye alma" hoşnutluğundan feragat etmesi gerekir.
Yok efendim, bir kere ayartıldınız. İlla bir değişiklik yapacaksınız. Hiçbir dilbazlığa gerek duymadan sadece "Seni Seviyorum"lu susma hakkınızı kullanabilirsiniz. Korkmayın, kapitalist istifadeler her yere uzanabilmiş değil. Seks için tabletler icat edilmiş olabilir ama tutkulu bir sevişme hediyesi sadece hislerinizin tekelinde.
Yetmedi, şairleri "şairliklerinden" küstürecek berbat bir şiir yazın, çok da beter okuyun. Saklı bir gülümsemenin "Son olsun bu!" ricasına itaat edin ya da etmeyin. Doyumsuzca sohbete tutulun, sahne sahne ezberinizde olan filmleri konuşun. Huzurlu, "anı" yakalayan öpüşmelere musallat olun. Lüzumlu- lüzumsuz iddialara tutuşun.
Birazdan geçecek kibrinizle omuz silkin. Sonra gün içerisinde ne kadar sıklıkla saçmaladığınızı itiraf edin. Sabırsızca, en güzel kapris çeşidi küsmelerin, "gönül alma" ilacını bekleyin. Şımarık şımarık sevişmelerle güne uyanın. Bir yalan, bir şaka uydurun. Sonra herkesten çok siz inanın uydurduklarınıza. Gecenin bir vakti "Buldum!" diye uyanın. Sessizce sevgilinin kulağına fısıldayın: "Aşk"ı. İster lezbiyen ister gay ister başka başka sevme biçimleri nasılsa mutlu oluşunuz, yaka paça sevin birbirinizi. Çok da beter sevin hem de. Dünya âlem konuşsun sizi.
Aslına bakarsanız bugün aşk dolaylarındaki her şeye küsüm. Yazının başı 1 saat öncem. Sonrasında yoldan çıktım. İhtiyata riayet olsun diye bu anıma uzak şeyleri çok da ele güne deşifre etmeyeyim. Gerçi yattı balık yan gider bir de. Ama güzeldir aşk, çok hem de. (FG/EÖ)