Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde yağan son yağmur tenimize bir serinliği ulaştırdığında ben de sizlere birkaç satır ile ulaşmak istedim.
Daha önce Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi'nin (TODİ) olarak yürütmüş olduğunuz anlamlı ve değerli çalışmaları basın yoluyla takip edebiliyordum. Son süreçlerde aşırı derecede öğrenci tutuklanınca TODİ'ye de epey zorlu işler düştü.
Fırça tutan eller
Artık fırça tutan ellere dahi terörist muamelesi yapan bir devlette neyin demokrasisinden bahsedilebilir. Dördüncü sınıfa kadar okuduğum Resim Öğretmenliği bölümünde ders veren öğretim görevlilerinin ayın 15'indeki maaşlarını düşünmekten başka bir yoğunlaşmaları olduğunu görmedim.
Sanattan hiçbir şey anlamadıklarını da söyleyebilirim. En büyük sanatın da toplumun isyan sesi, rengi olmak olduğunu belirtebilirim.
Yaşım 26
1986 Mardin/Derik nüfusuna kayıtlıyım. Yaşım 26 oluyor. Ailem 40 yıldır Diyarbakır'da yaşıyor. İlkokul, lise ve üniversite sürecim Diyarbakır'da geçti. Halen Dicle Üniversitesi Resim (Görsel Sanatlar) Öğretmenliği'nde okuyorum.
Son sene bir, iki dersten kaynaklı uzattım. Cezaevi de araya girince öylece kaldı. Yani doğumum ve tüm okul yaşamım Diyarbakır'da geçti.
En son Nisan ayında Mardin Derik'te bulunan bir arkadaşımı ziyarete gittim. O tarihlerde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) vetoları çerçevesinde yapılan eylemlerden ötürü birçok kişiyi tutuklanıyordu.
Mahalleden dönerken
Arkadaşımın bulunduğu mahalleden dönerken sokakta eylemden kaçıp aralara sıvışan birçok çocuk polislerce alındı ve ben de polislerin fiziki saldırısına maruz kalarak 21 Nisan 2011'de gözaltına alındım.
Emniyette de psikolojik ve fiziki saldırıya maruz kaldım. Mahkemeye çıktıktan sonra 24 Nisan 2011'de tutuklanma kararım verildi ve tam 13 aydır buradayım.
"Suçlarım"
Örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet, patlayıcı madde kullanmak, örgüt propagandası yapmak, polise mukavemette bulunmak, halkı korkutmak, direnmek. Böyle suçlamalardan yargılanıyorum.
İddialar polislerin tuttuğu tutanaklara dayandırılıyor. İşte ben havai fişek kullanmışım, molotof kullanmışım vs. Yani tam bir savaş makinesi yapmışlar beni. Eylemden kaçarken uzaklaşan bir çocuğun "Heval yüzünü kapat" deyip bana verdiği bir bez ve (sonradan anladım) eldivenleri kullanmışım.
Avukatım somut delil peşinde
Tam beş duruşmadır avukatım somut delil istiyor, bekliyor. İşin ilginç yanı benimle aynı suçlamalar temelinde yargılanan ve görüntü vb. delillerle somutlananlar bırakıldılar. Pişmanız falan dediler, zaten tarafsız denilen cezaevi koğuşlarında kalıyorlardı.
Uzun lafın kısası artık bu devletin her şeyi yapacağına dair düşüncem pekişti. Dışarıdaki durumu görünce zindandan çıkmanın çok bir anlamının kalmadığını da düşünüyorum.
Her şeyi inkâr edilmiş, bombalarla darmadağın edilmiş bir coğrafya ve reddedilmiş bir dilin insanı nasıl özgür olacaktır?
"Yaşam ya özgür olacak ya da yaşanmayacaktır." (HA/BA)
* Hamit Aydın'ın mektubu 20 Mayıs 2012'de yazıldı.
** Meçhul Öğrenci Postası mektuplarını okumak için tıklayın.