Şiddet içeren görüntülerle içimizi sızlatan, öğrenci eylemlerin de, ağzı burnu kırılan tanınmaz hale gelen öğrencilerin yanı sıra, bebeğini düşüren genç kadına yöneltilen " ne işin vardı? " diye eleştirilerin yanında emniyet teşkilatının uyguladığı orantısız güç masum kaldı.
Hamileysen hak mücadelesi yapamazsın düşüncesinde olan yazarları okudukça, siyasileri dinledikçe hayretler içinde kaldım. O yaşta hamile olması, öğrenci eyleminde bulunması garipsendiği kadar genç yaşta zorla evlendirilen genç yaşta çocuk sahibi olanlar niye benimseniyor.
Bu çiftte standart niye...
Eyleme katılan genç hanım kendi iradesiyle eylemde, genç yaşta evlenmeye zorlananlar ise aileleri istediği için evde...
Hamileysen saatlerce tarlada çalışabilirsin... Hamileysen erkeğine karşı sorumluluklarını yerine getirebilirsin... Bunlar yasal kanıksanmış kadınlardan beklenilen davranışlar. Hamileysen eyleme gidemezsin... Eylem yapmak, mücadele etmek yasadışı, toplum tarafından henüz öğrenilememiş davranışlar...
Genç kadının neden orada olduğuna, ne istediğine, bakılmaksızın 19 yaşında ve hamile olmasına takılıp kaldılar. Öğrenci eyleminin içinden cımbızla çekip çıkarılan suçlanan kişi oldu. Kadın toplumsal hayatın her alanında bu ayrımcılığı yaşıyor. Bu ayrımcılık aslında bir çeşit psikolojik şiddet; kadını suçlayan cinsiyetinden ve doğurganlığından dolayı ötekileştiren bir şiddet...
Biz toplum olarak bu şiddeti öyle kanıksamışız ki tepki bile vermiyoruz. Hatta uyum sağlıyoruz. Toplumsal hayat cinsiyet eşitsizliğini dayattığından olmalı bugün ulusal medyanın ağır topları, bir takım siyasiler hamileysen eylemde ne işin var olacağı buydu serzenişlerinde bulunabiliyorlar.
En trajik olan olaya bu açıdan bakmalarıdır. Şimdi hamilesin, yarın annesin, eylem senin neyine diyecek hale gelmişiz.
Bu şekilde düşünenler, İbrahim Tatlıses'in sahnede kırdığı "kız çocuğuna söyledi küçük o..." potundan daha büyük pot kırdılar. Tatlıses dilinin, bunlarsa düşüncelerinin kurbanı oldu. (GTS/EÖ)