Bir haber: Kanser hastası oğlunu öldüren babaya 15 yıl hapis cezası. Yer: İzmit. Tarih: 29 Mart 2016. Olay: 23 yaşındaki kolon kanseri hastası olup, çok fazla acı çeken ‘biricik’ oğlu Fatih’i iki el ateş ederek öldüren baba Salih mahkemede kendini (özetle) aşağıdaki cümlelerle savunmuş.
“İzmir'de 7 ay kaldık ve ameliyatlar oldu. Biraz düzelince İzmit'e geldik. Hastalık nüksedince tedavisine burada devam edildi. Kemoterapi alıyordu. Doktorlar hastanede kalmasını istiyordu. Oğlumun ısrarına dayanamayıp, eve getirdik. İçtiği ilacı kusuyor, ağzından kan geliyordu. Bana sürekli, 'Beni ya iyileştir, ya öldür!, ‘Sen ne biçim babasın, manyak mısın, geri zekalı mısın? diyordu’. Pişman değilim. Oğlumun acılarına dayanamıyordum. Psikolojim bozulmuştu. Çaresizdim. Evdeki tabancayla oğluma fark ettirmeden ateş ettim. Yaptığımdan pişman değilim."
Fatihin annesi de mahkemede kocası Salih’ten şikayetçi olmadığını, oğullarının hastalığı nedeniyle eşinin psikolojisi bozulduğu için sakinleştirici kullandığını söylemiş.
Sonuç: Kasten adam öldürmek suçundan müebbet hapis cezasıyla yargılanan baba Salih’in, oğlunun hakaret içeren sözlerinin haksız tahrik etkisi ile suçu işlediğine karar veren mahkeme müebbet hapis cezası yerine 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş. Ardından da saygılı davranışları nedeniyle cezası 15 yıla indirilmiş.
***
Bilgim haberle sınırlı olsa da kendimi baba Salih’in yerine koydum.
Gencecik yaştaki çocuğum onulmaz hasta. Sonu belli. Tıp yapabileceği her şeyi yapıyor. Tüm olanaklarımı seferber ediyorum. Bakımına destek olmak dışında elimden gelen şeyler sınırlı. Acı çeken, kıvranan çocuğumla ben de eriyorum. Niye benin çocuğum diye isyan ediyorum. Çocuğum her şeyin farkında, nihai sona yaklaştığını biliyor. Ölmek istiyor ama bu işi kendinin yapacak mecali yok. Benden destek istiyor; acılarını sonlandırmak için.
Ne yapardım, acaba? Yanıtım, kendimde saklı.
Haberin etkisi uzun sürdü ben de. Oldu-bitti hep sıcak baktığım ötenaziye değin okumalar yaptım. Yine “ne yapardım” diye sordum kendime. Yanıtım değişmedi.
Peki, ya siz? Aynı durumda olsanız, siz ne yapardınız?
***
Bir yazar: Jehan Barbur. Bir kitap: Baba Öyküler. Kitap içeriği: Her bir öykü yaşayan ya da yaşamayan babalara dair. Anlatanlar – bazılarının kendisi de baba olanlar da var- ise kız ya da erkek yetişkin evlatlar.
Kitaptaki sekizinci ‘baba’ öykü yazar-sunucu-seslendirme sanatçısı Yekta Kopan’a ait. Kopan’ın öyküsünün bir bölümü aşagida.
“ (…) Babama hastalığı süresince annem ve ablam kadar ben de baktım. Sıkıntılı bir süreçti tabii. Fiziki acılar çekerek ölmesine neden olan süreçte bile güzel zamanlarımız oldu. Evle hastane arasında geçem yaklaşık iki senelik zorlu bir dönem. Babam çektiği sıkıntıyı dışarıya yansıtmamaya gayret ederek yaşadı hastalığını, dirayet ve mağduriyetle. Kimseye zul olmamak için çaba sarf etti. Benzeri bir hastalıktan yakınını kaybedenler gayet bilir ki, bu öyle olamıyor ne yazık ki ama yine de babam elinden geleni yapmaya çalıştı. Öfkelenmedi bile. Birkaç kere sadece ölemediğine öfkelendiğini biliyorum.
Bir gün hastanede eklimi tutup ‘ Ne olur, hallet şu işi’ dedi bana. O ‘hallet şu işi’ cümlesinin altında çok şey vardı. Hastaneden çıkmak, evde olmak istiyordu; belki bu anlamlara geliyordu. İyileştir beni anlamına geliyordu ya da ‘öldür beni’ demek istiyordu. ‘Ben bunları yaşamak istemiyorum, hastaneler, tüm bu olanlar, bedenimin erimesi…’Hallet’ diyordu işte. ‘Ya iyi hallet, ya kötü hallet’ Ne yapabilirdim ki? İnsanüstü bir gücüm, sihirli bir değneğim olsa… O zaman belki.”
***
Eğer babanız –ya da bir aile büyüğünüz- o ‘işi’ iyi ya da kötü halletmenizi isteseydi sizden. Ne yapardınız? Halledebilir miydiniz?
***
İki öykü. İkisinin de kahramanları baba-oğul. İlkinde hasta olan oğul, diğerinde baba. Konum aynı, talep aynı. İlkinde baba hallediyor ‘işi’, bozulan ruh sağlığının da etkisiyle. Diğerinde oğul halletmiyor babasının işini; insanüstü bir gücü, sihirli bir değneği olmadığından.
***
Benzer durumda değilken bazı sorulara yanıt verilmesi gerçekçi olmuyor, kanımca.
İki iyilikten biri olan ölüm bazen -bazı vakalar ve bazı durumlar için- tercih edilir; yürekte söyleyip, dıştan söylenemese de…
***
Yazı bence burada bitti. Okuyucu devamını getirecektir; mevcut sorulara verdiği yanıtlarla. (ŞD/NV)