* Fotoğraf: ekmekvegül
Dünya geçen hafta kürtaj hakkı konusunda önemli bir günü kutladı: 28 Eylül Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü.
Önceden Güvenli ve Yasal Kürtaj için Küresel Eylem Günü olarak da bilinen bu günün tarihini "28 Eylül" internet sitesi kısaca şu şekilde açıklıyor:
"28 Eylül Güvenli ve Yasal Kürtaj için Eylem Günü'nün kökeni son 20 yıldır her 28 Eylül'de kadınların hükümetlerinin kürtajı suç olmaktan çıkarması, güvenli ve makul fiyatlı kürtaj hizmetlerine erişim sağlaması ve kürtaj olmayı seçen kadınların karşı karşıya kaldığı yaftalama ve ayrımcılığı bitirmesi için seferber olduğu Latin Amerika ve Karayipler'e dayanır.
"Bu kampanyanın Latin Amerika ve Karayipler'deki orijinal adı 'Kürtajın Yasallaşması için 28 Eylül Kampanyası'dır ve kampanya başladığı günden bu yana bölgedeki kadın hakları aktivistleri açısından daha güçlü ve kararlı bir şekilde devam etmektedir.
"Özgür rahim"
"28 Eylül, Brezilya'da köleliğin kaldırılmasının anısına seçilmiş bir gündü. Bugün artık ülkede tüm kadınlar için güvenli ve yasal kürtaj talep eden 'özgür rahim' günü olarak anılıyor.
"2011'de Kadınların Üreme Hakları Küresel Ağı (WGNRR) Latin Amerika'daki kadın hareketiyle dayanışmak ve dünyanın oldukça fazla ülkesinde oldukça fazla sayıda kadının güvenli ve yasal kürtaj hakkından mahrum bırakıldığı gerçeğini dile getirmek için 28 Eylül'ü küresel bir boyuta taşıdı."
28 Eylül'ün uluslararası bir gün olarak ilan edilmesinden sonra dünyanın diğer bölgelerinde de bu kapsamda etkinlikler düzenlenmeye başladı.
"Güvenli Kürtaj Kadın Hakkıdır" internet sitesinin de aktardığına göre, 2013 yılında 60'tan fazla ülkede ulusal, bölgesel ve uluslararası sivil toplum örgütleri güvenli ve yasal kürtaj hakkı için bir dizi etkinlik düzenledi.
Bundan bir yıl sonra, 28 Eylül 2014'te 65 ülkede 100 etkinlik gerçekleştirilecek, hem günün kendisi hem de güvenli kürtaja olan ihtiyaç daha fazla hükümet lideri ve basın kuruluşu tarafından dillendirilecekti.
2015 yılına gelindiğinde ise her geçen yıl daha fazla ülkede kutlanan günün adı "Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü" olarak değiştirildi. Bu isim değişikliğinin 28 Eylül'ün resmi bir Birleşmiş Milletler (BM) Günü olması için yapılacak başvuru için de daha uygun olacağı düşünülüyordu.
Bir insan hakkı olarak kürtaj
Gebeliğe son veren tıbbi bir işlem olan kürtaj kadınlar, kız çocukları ve hamile kalabilen diğer herkes için temel bir sağlık hizmeti ihtiyacıdır.
Dünya çapında bireylerin güvenli kürtaj hakkına erişimi konusunda bir dizi rakam ve istatistik paylaşan Uluslararası Af Örgütü'nün ABD merkezli Guttmacher Enstitüsü'nden aktardığına göre, dünyada her yıl dört gebelikten birinin kürtajla bittiği tahmin ediliyor.
Fakat bu kadar yaygın olan bu uygulama bugün halen dünyanın pek çok yerinde tartışılan bir konu olmayı sürdürüyor. Kadınlar ya türlü yasaklarla kürtaj hakkına erişemiyor ya da -Türkiye'de de olduğu gibi- kürtaj doğrudan yasak olmasa da bir dizi maddi-manevi engelle karşılaşıyorlar.
Ancak, her iki durumda da, geleneksel yöntemlere ya da merdiven altı diye tabir ettiğimiz uygulamalara itilip hayatlarını tehlikeye atmaya zorlanıyorlar.
Aslında belki de bu yüzden kürtaj ile ilgili her söze, her tartışmaya biraz da buradan başlamak gerekiyor: Güvenli kürtaj hakkı, kadının ya da -daha doğru bir ifadeyle- hamile kalabilen her bireyin yaşam hakkıdır.
Bir kadın ve insan hakkı olarak kürtaj bir haktır ve her birey istediği zaman bu hakkı hiçbir yasal veya fiili engel ile karşılaşmadan güvenli şartlar altında kullanabilmeli, istediğinde herhangi bir yaftalamaya, maddi-manevi baskıya veya yasal-fiili engele maruz kalmadan bu hakka erişebileceğini bilerek yaşayabilmelidir.
Dünyadan kürtaj istatistikleri
Bu noktada, uluslararası kuruluş ve örgütlerin paylaştığı güncel rakam ve istatistikler güvenli, yasal ve erişilebilir kürtaj hakkının önemini kavrayabilmemiz açısından önemli veriler sunuyor. İlk olarak ABD merkezli Guttmacher Enstitüsü'nün Temmuz 2020'de paylaştığı rakamlara bakalım:
"2015-2019 arasında dünya çapında her yıl yaklaşık 121 milyon istenmeyen gebelik meydana geldi. Bu istenmeyen gebeliklerin yüzde 61'i kürtajla sonuçlandı. Bu, her yıl yaklaşık 73 milyon kürtaj demekti.
"Kürtajı kısıtlayan ülkelerde kürtajla sonuçlanan istenmeyen gebeliklerin oranı son 30 yıl içinde artış gösterdi. 1990-1994 yılları arasında yüzde 36 olan bu oran, 2015-2019 döneminde yüzde 50'ye yükseldi.
"1990-1994 döneminde dünya çapında yüzde 51 olan kürtajla sonuçlanan istenmeyen gebelik oranı, 2000-2004 yılları arasında neredeyse aynı kalırken 2015-2019 yılları arasında artarak yüzde 61 oldu."
Guttmacher Enstitüsü'nün paylaştığı bu rakamları inceleyen Uluslararası Af Örgütü ise kürtajı yasaklayan veya sınırlandıran ülkelerle kürtaja büyük ölçüde izin veren ülkeler arasında kürtajla biten gebeliklerin oranı açısından çok büyük bir fark olmadığını ortaya koydu:
"Kürtajı tamamen yasaklayan veya sadece kadınların hayatını kurtarmak için gerekli olduğu durumlarda kürtaja izin veren ülkelerdeki kürtaj oranı 1000 kişide 37 iken bu oran kürtaja büyük ölçüde izin veren ülkelerde 1000 kişide 34'tür. Bu fark istatistiksel olarak bir anlam ifade etmez."
Her üç kürtajdan biri sağlıksız koşullarda
Güvenli olmayan koşullarda yapılan kürtajın tehlikelerine dikkat çekmek isteyen Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) de 25 Eylül 2020 tarihinde bu konuda bir dizi veri paylaştı. Guttmacher Enstitüsü'nün paylaştığı verilerle paralellik içinde olan bu istatistikler özetle şöyle:
"2015-2019 yılları arasında yapılan her üç kürtajdan biri en düşük güvenlikli ya da tehlikeli şartlarda gerçekleştirildi. Dünya çapında bakıldığında, sağlıksız koşullarda yapılan kürtajların yarısından fazlasının Asya kıtasında, bunların büyük bir çoğunluğunun ise Güney ve Orta Asya'da gerçekleştirildiği tahmin ediliyor.
"Afrika ve Latin Amerika'da yapılan her dört kürtajdan üçü güvenli olmayan koşullarda gerçekleştirildi. Güvenli olmayan koşullarda yapılan kürtajdan ölme riskinin en yüksek olduğu kıta ise Afrika'ydı.
"Her yıl dünyada meydana gelen gebelikte anne ölümlerinin yüzde 4,7 ile 13,2'sinin güvenli olmayan koşullarda yapılan kürtaj sebebiyle yaşandığı tahmin ediliyor.
"2010-2014 dönemine ilişkin tahminler bu yıllar arasında gerçekleştirilen tüm kürtajların yaklaşık yüzde 45'inin güvenli olmayan koşullarda yapılmış olabileceğini, bunların hemen hepsinin ise gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor.
"Gelişmekte olan ülkelerde hemen her yıl yaklaşık 7 milyon kadın güvenli olmayan koşullarda yapılan kürtaj sebebiyle hastaneye yatırılıyor."
Kürtaj 26 ülkede halen tamamen yasak
Kürtaj hakkında daha çok veri paylaşmak mümkün olsa da aslında bu kadarı bile bu konuda iki temel sonuca varmamızı sağlıyor:
Kürtajın bir ülkede yasal olup olmaması o ülkede kürtaj yaptıran kadınların sayısı ya da oranı üzerinde büyük bir etkiye sahip değil ve -belki de daha önemlisi- güvenli olmayan şartlarda gerçekleştirilen kürtajlar kadınların hayati tehlikeyle karşı karşıya kalmasına, hatta bazı durumlarda yaşamını yitirmesine sebep oluyor.
Diğer bir deyişle, kürtajı yasaklamak kürtajları durdurmuyor, sadece güvensiz ve sağlıksız koşullarda gerçekleştirilmesine sebep oluyor.
Peki, kürtajın yasallığı konusunda dünyadaki durum ne? Kürtaj hangi ülkelerde yasal? Hangi ülkelerde belli koşullar altında gerçekleştirilebiliyor?
Dünya Nüfus Araştırması (World Population Review) 2020 verilerine göre, kürtaj dünyanın 26 ülkesinde -kadının sağlığı veya hayatının tehlikede olduğu durumlar da dahil olmak üzere- tamamen yasak.
Bu ülkelerin arasında Amerika ülkeleri Honduras, Nikaragua, El Salvador, Surinam, Haiti, Jamaika ve Dominik Cumhuriyeti; Afrika ülkeleri Moritanya, Senegal, Sierra Leone, Kongo, Angola ve Madagaskar; Mısır, Irak ve Filipinler de var.
37 ülkede ise kürtaja yalnızca anne adayının hayatı ya da sağlığı tehlikede olduğu durumlarda izin veriliyor.
Dünya Nüfus Araştırması'nın paylaştığı bu listede Türkiye hamile kalan bireylerin talep etmeleri halinde kürtaj olabildiği ülkeler arasında gösteriliyor.
TIKLAYIN - "Kürtaj yasak" algısıyla kadınlar merdiven altına yönleniyor
Antik Yunan'dan Anglo-Amerikan dünyasına kürtaj
Kürtaj konusu her ne kadar dünyanın pek çok ülkesinde tartışılmaya devam edilse de tarihi kaynaklar kürtaj karşıtlığının kökeninin aslında tahmin edildiği gibi çok eskilere dayanmadığını, kürtajın özellikle Anglo-Amerikan diye adlandırabileceğimiz batı tarihinin çok büyük bir kısmında suç olarak kabul edilmediğini ortaya koyuyor.
Kürtaj hakkının dünyadaki tarihsel gelişimini aktarmak şüphesiz bu yazının kapsamını aşacaktır, fakat BBC'nin tarihi kaynaklardan aktardıklarına kulak vermek bu konuda bir fikir edinmemiz için faydalı olabilir:
"Kürtaj hem Antik Roma'da hem de Antik Yunan'da kabul gören bir uygulamaydı. Romalılar ve Yunanlılar doğmamışlarla pek ilgili değillerdi. Kürtaja karşı çıktıklarında ise bu çoğu zaman baba, üzerinde hak iddia ettiği çocuğundan vazgeçmek istemediği için oluyordu.
"Batı tarihinin büyük bir kısmında kürtaj 'hızlanma' (quickening) olarak adlandırılan ve fetüsün rahimde 18 ile 20 haftalıkken hareket etmeye başladığı dönemden önce gerçekleştirildiği sürece suç olarak görülmüyordu.
"O zamana kadar fetüsü annenin bir parçası olarak kabul etme eğilimi vardı ve yok edilmesi başka ameliyat türlerinde olduğundan daha büyük bir etik sorunu beraberinde getirmiyordu."
Türkiye'de ne zaman yasallaştı?
Biraz daha yakına, kendi yaşadığımız coğrafyaya baktığımızda ise Osmanlı döneminde kürtaj (ıskat-ı cenin) kavramına 1789 yılında 3. Selim döneminde yayınlanan ve "ıskat-ı cenin"e yol açan ilaçların satışını yasaklayan bir fermanda rastlandığını görüyoruz.
Bu fermanı, yaklaşık elli yıl sonra 2. Murat döneminde kürtajla uğraşan kadınların cezalandırılmasını buyuran bir ferman takip ediyor. 1858 yılına gelindiğinde ise söz konusu kavram ilk defa Ceza Kanunnamesinde yer alıyor.
Resmi tarih yazımında Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yaşandığı iddia edilen o "kopuş"a ise söz konusu kadınların kürtaj hakkı olduğunda pek rastlanmıyor.
Kürtaj Türkiye'de 27 Mayıs 1983 tarihinde kabul edilen "Nüfus Planlaması Hakkında Kanun"a kadar yasak kalıyor, aynı yılın Kasım ayında kürtaj yasada belirtilen kurallar dahilinde uygulanmaya başlıyor.
Buna göre, gebeliğin ilk 10 haftasında kürtajın yasal zeminde yapılabilmesinin önü açılıyor, tıbbi zorunluluk olması durumunda ise 10 hafta sonrasında da kürtaj yapılabilmesi sağlanıyor.
"Güvenli kürtaja erişim bir hak meselesidir"
Kürtaj şüphesiz pek çok farklı açıdan, pek çok farklı disiplin ve anlayışın penceresinden yaklaşılabilecek girift bir konu. Fakat kürtaja belki de her şeyden önce neden hak odaklı bir pencereden yaklaşmamız gerektiğini görmek için son söz olarak Uluslararası Af Örgütü'nün konuyla ilgili açıklamasına kulak vermekte fayda var:
"Güvenli kürtaj hizmetlerine erişim bir insan hakkıdır. Uluslararası insan hakları hukukuna göre, herkes yaşam hakkına, sağlık hakkına ve şiddet, ayrımcılık, işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleden azade olma hakkına sahiptir.
"İnsan hakları hukuku bedeninizle ilgili kararları sadece sizin alabileceğinizi net bir şekilde ortaya koyar - bedensel özerklik olarak bilinen kavram da budur.
"Bir kişiyi, istemediği bir gebeliği sürdürmeye veya güvenli olmayan bir kürtaja zorlamak bir insan hakları ihlalidir, bu aynı zamanda mahremiyet ve bedensel özerklik haklarının da ihlali anlamına gelir.
"Pek çok durumda, güvenli olmayan kürtaj dışında başka seçeneği olmayan kişiler aynı zamanda kovuşturma ve -hapis cezası da dahil- cezalandırma riskiyle karşı karşıya kalır ve yaşamsal öneme sahip kürtaj sonrası sağlık hizmetlerinde kötü, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye veya ayrımcılığa maruz kalabilir ya da doğrudan bu hizmetlerden mahrum olabilir.
"Kürtaja erişim de dolayısıyla kadınların, kız çocuklarının ve hamile kalabilen diğer herkesin insan haklarının korunup yüceltilmesiyle ve böylece toplumsal adalet ve toplumsal cinsiyet adaletinin sağlanabilmesi ile temelden bağlantılıdır." (SD/AÖ)