Resim: hukukihaber.net'ten alınmıştır/ilköğretim öğrencisi Asel Sude Kibiroğlu
Gökyüzüne yazmalı…
İnsanın onur ve haysiyeti dokunulmazdır.
Bu dokunulmazlığın sahibi olabilmek insan onurudur; gözyaşıyla yazıldı.
Geçmiş gerçeklerin failleri faşizm utançlarını acımasızca insanlara yaşattı ama insanlık onurunu hep korudu….
“Tanrı ve insanlar karşısındaki sorumluluğunun bilincinde olan” insanlar kendilerine Anayasalar, kanunlar yaptılar.
“Tüm devlet erki” insan onuruna ona saygı göstermek ve onu korumakla yükümlüdür” dediler.
Onurla taçlandırdılar, insan temel haklarını….
Dokunulmaz, devredilmez insan haklarını, yeryüzünde her insan topluluğunun, barışın ve adaletin temeli olarak kabul ettiler.
Kendilerini isteyerek, bilerek ve yeniden acılar yaşanmasın diye onurlarıyla bağladılar.
Herkes başkalarının haklarını ihlal etmemekle, kendi seçtikleri, kendi yaptıkları Anayasal düzen ve ahlak kurallarına aykırı düşmemek, başkalarının düşmesini önlemek isteğiyle kişiliğini serbestçe geliştirme hakkını seçti.
Herkes, yaşam ve beden bütünlüğünün korunma hakkına sahipti artık…
Kişi özgürlüğüne dokunulamaz.
İnsan onuruna dokunulamaz.
Ama sürekli dokunuluyor, paramparça ediliyor, hiçe sayılıyor. Sanki temel insan hakları başta insan onuru olmak üzere iktidarların ihlallerine açık haklarmış gibi görenlerin hegemonyasında…Güçlü olabilirler, sadece görüntüdür. Tarihsel zavallılıkları yüzünden yitirilmiş onurlar üzerine kurulu eylemlerinin kof görüntüsüdür sadece…
Nasılsınız?
Bu kelime bile baskılara karşı verilecek yanıtın en sonunda insan onuru olduğunu hatırlatır, sıradan gözükür ama çok güçlüdür.
Şikayetleriniz, insanca ve onurlu bir yaşam için hak edilmiş ne varsa hakkınız olduğu halde verilmiyorsa, alamıyorsanız, haklarınız gasp ediliyorsa…
Küfürler yiyorsanız, yaşamlarınızı sövmelere muhatap ediyor ve sizleri aşağılıyorlarsa….
Unutmayın, gökyüzünü maviye boyayan boyacının yazdığı insan onuru hakkında yazılanları tekrar okuyun.
İnsan, öncelikle insandır ve onura sahiptir.
Size sürtük diyebilenler olabilir.
Orhan Kemal’in Gurbet Kuşlarından; Abanoz, vesikalı …
Kemal Tahir’e bakalım, Büyük Mal…Ahmet Rasim’den Fuhş-i Atik; abla…Mama, çaça, ablacı…
Aşağılık, çürümüş, çürük, çürükçü, tereyağı, tipsiz.
Ne yapmalıyız? Belki şöyle bir yöntem insan onurunu korumak için başlangıç olabilir.
Argodur, diyelim. Yakışmıyor ama argodur ve gerçektir. Devleti yönetenlerin argosudur diyelim ama geçmeyelim… Kendi argolarının ne olduğunu bizlerden duysunlar, öğretelim….
Argo, dilin gizli örgütüdür.
Argo, yazıya geçtiği an, söylendiği an, şifresi çözüldüğü an yok olur. Nefret söylemi olarak bile söylendiği, yazıldığı an yok olmuştur. Yoktur….
Argo, kağıda değil duvara yazılır. En mazlum olduğu anda en saldırgan olabilendir. Aralarında bazen ve sık olarak devlet yöneticileri görülür.
Argo yaratıcılıktır, becerebilirseniz eğer!
Argo alaydır, boyun eğmedir, dillerin kardeşliğidir, dirençtir.
“Hiçbir argo sözlüğü argoya yetişemez; hiçbir yasanın yetişemediği gibi… Yaşanan karşısında yaşanan, konuşulan karşısında yazılan ve yazıyla korunanın zayıflığıdır bu”[i]
Neden bunların yaşandığı ve neden insanların huzursuzlar içine sürüklendiği hakkında yapılan yorumlardan çıkan sonuç şudur:
İnsan onurunu korumayan böyle bir ülkede olup bitenlerin tümü insan onurunun hiçe sayılması ve sürekli ihlal edilmesi yüzündendir.
Buna öfkelenmek gerekir.
Değer bilgisi bilmeyen tüm toplumlar yerin dibine batar, batmıştır. Değer bilgisi bilmeyen siyasal iktidarlar var olamayacaklarını bildikleri toplumu kendileriyle birlikte batırırlar.
İnsanlar, kardeştir. Böyle davranmalıdır birbirlerine…
İnsan haklarının hukuk olduğunu kabul etmek; insan onurunun korunması için kendi onurunuzun korunması demektir. Aksine zihniyetiniz kendi zavallılığınız ve çaresizliğinizdir.
İnsan haklarına dayalı devlet; sadece ve sadece hukuk devleti değildir ve hukuk burada hiçbir işe yaramaz. İnsanlığa yararı yoktur, zararlıdır.
Din özgürlüğü, inanç ve vicdan özgürlüğü gibi temel haklar için korunması gerektiği fikrinde olduğumuz gibi ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü de korumak gerekmiyor mu?
İnsanların masallara inanma hakları vardır, inanç özgürlüğüdür. İnançlara masal demek bile bir haktır. Buna da ifade özgürlüğü denir.
İnsan onuruna inanmayan ve saldıranlar ifade özgürlüğüne karşıdır.
Yargı bağımsızlığı dediniz, tarafsızlık mı dediniz; olmuyor mu? Şikâyet mi ediyorsunuz?
Kim bağımsız, kim tarafsız? Yargıçları gündüz vakti fenerle arayıp bulamadığınız halde; kendilerine savcılık yakıştıranlar ceza hukukunu siyasal iktidarların sahibi yapmak konusunda daha ne kadar çaba harcayacaklar ki; en küçük pişmanlık duymadan devlete sadakatle hizmeti sürdürmeyi düşünüyorlar.
Olsun varsın, öfkemizden korkun! Ne derseniz deyin, gerçekleri ve onuru biz biliriz.
Hayatımız var, şairlerimiz var, şiirlerimiz var ve insan onuruna sahip insanlar olarak herkesin onuruna ve temel insan haklarına karşı sorumluluğumuz var…
Ahmet Arif’in şiiri onur sahibi biz insanların gökyüzünde yazılı:
“Haberin var mı taş duvar?
Demir Kapı kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mı?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cigaram,
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…”
(Fİ/RT)
[i] Büyük Argo Sözlüğü (Tanıklıklarıyla) Hulki Aktunç YKY. 6. Bası. (Devlet büyüklerine tavsiye edilir).