Rahip Martin Niemöller Almanya’da Nazilerin ortalığı kasıp kavurduğu yıllarda topluma hâkim olan ruh halini kendi kişisel yaklaşımı içinde şöyle anlatıyor:
“-Naziler Yahudiler için geldiğinde sesim çıkmadı; çünkü Yahudi değildim.
- Komünistler için geldiğinde yine sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
-Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
-Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.
-Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?
Mehmet Akif Ersoy
Türkiye’de faşizm, Kürtler ve demokratın ruh hali
* Türkiye’de barış havası eserken Sayın Erdoğan Mart 2015’te “Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum, barış için görüşme masası da, izleme komitesi de kurulmadı. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Sadece Kürt vatandaşlarımızın kimi sorunları vardır” diye bir açıklama yaptı. Sayın Cumhurbaşkanımızın barış görüşmelerine son veren açıklaması beni ilgilendirmiyordu. Sesimi çıkarmadım, çünkü barış benim değil, Kürtlerin sorunuydu.
* Barış görüşmelerinde belirleyici etkisi olan Öcalan’ın çabalarına son vermek için tecrit edilmesine ve dış dünya ile bağlarının kesilmesine ses çıkarmadım çünkü onun barış çabaları beni ilgilendirmiyordu.
* Sayın Erdoğan 7 Haziran seçimleri öncesinde HDP’ye karşı düşmanca bir kampanya başlattı. Ağır biçimde suçlamalarla HDP’yi kriminalize ederek ötekileştirdi. Tarafsız bir Cumhurbaşkanının bir partiyi düşmanlaştırıp hedef göstermesi demokrasi suçuydu. Ama ben sesimi çıkarmadım. Çünkü ben HDP’li değildim.
* Seçim kampanyası boyunca HDP’nin 128 örgüt binası saldırıya uğradı. Binaları yakıldı, yıkıldı, tabelaları sökülüp atıldı, bu saldırıların ikisi cana kasteder nitelikteydi. Demokrasilerde kabul edilmesi mümkün olmayan bu saldırılar karşısında sessiz kaldım; çünkü ucu bana dokunmuyordu.
* 7 Haziran seçim sonuçları Sayın Erdoğan’ın başkanlık emelleri için beklenmeyen bir hezimetti. Erdoğan açısından bu yenilginin sorumlusu, parti olarak seçime katılan HDP idi. Kaos ve güvensizlik korkusu yaratarak HDP’yi barajın altına düşürmek şarttı. Bunun da çözümü savaştı. PKK savaş çağrısına sorumsuzca evet dedi. Bir avuç insan dünyanın en büyük ordularından birine karşı şehir savaşına girişti. Savaşta kimi şehir ve kasabaların yakılıp yıkılarak haritadan silindiği, milyonlarca insanın göçe zorlandığı söyleniyordu. Savaşa karşıydım; ama bu savaş benden çok uzaktaydı ve benim savaşım değildi. Sessiz kalmayı yeğledim.
* 7 Haziran seçimlerinin ortaya çıkardığı mecliste bir koalisyon hükümeti kurulması mümkündü. Böyle tercih ülkemizin demokratikleşmesine de katkı yapabilirdi. Ancak Sayın Erdoğan ülkenin kaosa sürükleneceğini ve yönetilemez bir konuma düşeceğini anlatınca herkes gibi ben de ikna oldum. Ülkemizin huzuru ve toplumun selameti için seçimin yenilenmesine karşı çıkmadım.
* Seçimler Sayın Erdoğan’ın planladığı biçimde, korku ve güvensizlik duygusunun had safhaya çıktığı bir savaş ortamında, 1 Kasım 2015 günü yenilendi. Sayın Cumhurbaşkanının HDP düşmanlığı üzerine kurduğu seçim kampanyası devletin geniş imkânları ve bağımlı medyanın desteğiyle başarılı oldu. Seçimler sürecinde ağır hukuk ihlalleri yapılmış olmasına rağmen; sonuçlara karşı çıkmanın bir yarar getirmeyeceğini bildiğim için, sesimi çıkarmadım.
* Sayın Cumhurbaşkanımız HDP’li vekillerin terörün destekçisi olduklarını ve yargıya hesap vermelerini istiyordu. Bu istek doğrultusunda ve onun direktifleriyle meclisten çıkarılıp tutuklanmalarına yol açacak hukuk dışı düzenlemeler yapıldı. Suçlanan kim olursa olsun yargı önünde hesap vermesi gerektiğine inandığım için sesimi çıkarmadım.
* Sayın Erdoğan HDP’yi hedef alan suçlamaları genişletti. HDP üye ve yandaşlarını da terör destekçileri olarak ilan etti. Tarafsız bir Cumhurbaşkanının böyle bir suçlamaya hakkı yoktu. Ama Terörle mücadele kanununun terör tanımı buna müsait olduğu için, sesimi çıkarmadım.
* Son günlerde HDP yanlısı yayın organlarına manevi destek veren aydınlar da terör destekçisi olarak sorgulanmakta. Kimileri de hiçbir hukuksal dayanağı olmadan sorgudan sonra tutuklanmaktadır. Okuyucu olma dışında basınla hiçbir ilgim olmadığı için anılan sorgulama ve tutuklamalara sessiz kaldım.
* Sayın Erdoğan HDP'ye oy verenlerin de terör destekçisi olduğunu söylüyor, ben de demokrasimizin güç kazanması için HDP'ye oy verenlerdenim. Yarın bir gün benim de kapım çalınır ve oylarımla terörü desteklediğim iddiasıyla tutuklanabilirim. Acaba, o gün benim için sesini çıkaracak kimse kalır mı?
Sonuç
Sayın Erdoğan’ın savaşı fiilen başlattığı ve HDP’yi gayri milli, vatan haini, terör örgütünün uzantısı vb. suçlamalarla dışlayarak düşmanlaştırdığı andan itibaren HDP ile tüm resmi ve siyasi ilişkiler kesildi. Yazılı ve görsel basında da esamisi geçmez oldu. Kamuoyunda HDP diye bir partinin artık olmadığı algısı yaratıldı.
Küçük bir bölümü dışında demokrat yazarlarımız bile, bilinçli ya da bilinçsiz, HDP yokmuş gibi davranmakta.
7 Haziran seçimlerinden önce toplumda coşku yaratan ve gelecek için umut vaat eden HDP adeta yok olmuş, buharlaşmış bir parti muamelesi görmekte.
Unutmamak gerekir ki, programı ve yetkin kadrosu ile düzen partilerinin bugün hala tek alternatifi HDP’dir. Türkiye’de ileri bir demokrasi ancak ve ancak HDP ve onun programı ile kurulabilir. Keza, Türkiye’de demokrat olmanın olmazsa olmaz koşulu da HDP’ye destek olmak ve onun güçlenmesi için çaba göstermektir. Otoriterleşmeyi önlemek ve demokrasiyi kurmak için yapılan ya da yapılacak olan girişimler ise Sayın Erdoğan’ın HDP’yi düşmanlaştırma oyununa gelmektir. Ve dolaylı bir teslimiyettir. (TZE/EKN)