Ağustos ortasından bu yana Erivan'da yaşıyorum. İlk başta bütün gördüklerim heyecan verici ve yeniyken, zamanla benim gözlerim de tıpkı burada yaşayanlar gibi algıladıklarını, alışkanlıklarının bir parçası haline getirip, sıradanlaştırıyor.
İlk görüntü
Ama bundan iki ay kadar önce bu denklemi bozan bir şey gerçekleşti; Ağrı dağını gördüm. Yaz aylarında tozdan dumandan kendini göstermeye pek fırsat bulamamıştı. Sonbaharda ise adeta topraktan fırlamışçasına onca uzaklığa rağmen şehrin çeşitli yerlerinden bütün haşmetiyle görünür hale geldi.
İlk kez, eski bir fabrikanın döküntülerinin arasından geçerken bir demiryolu hattının oluşturduğu aralıktan gördüm. Halbuki daha önceleri yükseklerden onlarca kez ufku tarayıp hüsrana uğramıştım. Bu sefer neredeyse kentin içinde, bir anda rayların üzerinde, tepesinde duman ve karın parlaklığı ile sökün etti. Salt bu hali bile onun buralarda neden çokça tercih edilen bir sembol olduğunu anlamaya yetiyordu.
İkinci görüntü
İkinci fotoğrafımız ise Türkiye'den gazete manşetlerinden. “Özel bir göz” Azerbaycan-Karabağ sınırında, Karabağ tarafını tarıyor.
Anlamı çok ta izaha gerek duyacak bir kapsamda değil. Alabildiğince açık. Demek ki hala memleketin ileri gelenleri ellerini uzatmak yerine, kardeşine komşusuna bir tüfeğin dürbününden bakmayı ve üstüne üstlük bununla övünmeyi tercih ediyor.
Üçüncü görüntü
Üçüncü görüntümüz de yine aynı yerden. Bu kez telaşlı ve çok sevinçli. Arada sansürlenen “güzel” sözler de eksik olmamış. Birilerini öldürmenin zevki bir hayli fazla olsa gerek ki videoya alıp aceleyle paylaşmışlar. Tıpkı daha güneyde benzer “zevkler”i segilemekten geri durmayan DAİŞ mensupları gibi.
Dördüncü görüntü
Dördüncü görüntümüz ise epey uzaklardan. Bu son ikisinden çok farklı. Fotoğrafta yer alan biri eşinin katledilmesi sonrası hepimiz adına ve hepimiz için bütün insancılığı ile bir çok şeyi değiştirmeyi başaran bir insan.
Bir diğeri ise Türkiye'de toplu katliamları ve seri cinayetler kombinasyonuyla icraatları karakterize olan bir devletin başında oturup, boyun büküp sessiz kalan, üstüne üstlük kendini Batı'ya “ılımlı bir şahıs” olarak pazarlamakta beis görmeyen, devletin başının maskesini düşüren arkadaşımız. Fotoğraftaki diğer arkadaşları tanımam, ama onlarda benim gözümde dünyada hüküm süren vahşet karşısında mücadele eden insanlığın birgün kazanacağının sembolleri. (AS/HK)