Tuğçe Albayrak, tacize uğrayan kadınlara yardım etmeye çalışırken, aldığı yumruk darbesiyle öldü. Yedinci kattan düşen çocuğu yakalayarak hayat kurtardı Şükrü Deniz. Var böyle insanlar. Hazır konuyla alakalıyken, gündem tezgâhından çoktan kaldırılacaklarından isimleri burada da geçsin isterim. Anormal görülüp ilgi görmeleri, iyi olmanın zor olmasından, sürdürülebilirliğinin iradeyi defalarca sınamasından. “İnsanlık”la kast edilenin yanında “insan”ın harcandığı oluyor çoğu zaman. Kurunun yanında yaş da yanar dedikleri. Erdoğan’ın esnafı tarifleyişi ile yekûn esnafa “zaten öyleler” dememiz gibi.
Okurken satır satır kafanızda canlandırabileceğiniz romanlardandır Arthur Koestler’in Gün Ortasında Karanlık’ı. Oradaki Rubashov söyler. “Vaktiyle bir matematikçi şöyle demiş: Cebir, tembel insanların bilimidir- X’in ne olduğu bilinmediği halde, sanki biliniyormuş gibi işlem yapılır. Bizim durumumuzda, X isimsiz yığınları, halkı temsil ediyor. Politika, X’in gerçek anlamını bilmeden işlemi sürdürmek demektir. Tarih yaratmak ise, denklem içinde X’in esas anlamını bilmek, tanımaktır.”
Sanki daha doğrusu politikanın, X’e istediği anlamı yükleyip, işlemi sürdürmek demek olması. Her şey o X’i nasıl bildiğinizle başlıyor. Ayrı bir çetrefilli konudur ama işlem nasıl olsa hep aynıdır. Erdoğan’ın cümleleri, anlaşılabilirlik ve derinlik açısından üzerinde fazlaca kafa yormayı gerektirmiyor ve fakat ciddiye alınmak zorundalar. Bunun tek nedeni ülkenin cumhurbaşkanı olması ve hatta daha doğrusu ülkenin her şeyi olması. Yukarıdaki cebirsel ifade aklımızdayken Erdoğan’ın esnafa yüklediği anlam -ki halk olarak da okuyabiliriz bunu- şöyle oldu birkaç gün önce: “Bizim medeniyetimizde, milli ve medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkâr gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir, hakemdir.”
Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesi cümlenin doğruluğunu kanıtlıyor esasen. Çorum, Maraş, Madımak bu düşüncenin doğruluğunu kanıtlayan bir diğer örnekler. Bu coğrafyaya ait bir davranış özelliği olarak misal artık linç değil de “linç kültürü” diyoruz.
Erdoğan’ın X’e yüklediği anlam gerçeği ile birebir örtüşüyor. Cümlenin dediği de “bu böyle biline ve böyle de devam etmeli” gibi bir mesajı tekrarlıyor. Katile, vatanı için verdiği “hizmetlerden” dolayı kahramanlık payesi veren yargı kararları da destekliyor Erdoğan’ın X’e yüklediği anlamı. Adaletin ta kendisi için olmasa da adaletin sınırlarını belirlemek için hukuk var. O dar alanın sahipleri de belli malumunuz. Ahmet Davutoğlu’nun, Devlet Bahçeli’yi kıyasıya memleket ziyareti düellosuna çağırmasının da nedeni X’e yüklenilen anlamın üç aşağı beş yukarı aynı olmasından. Linç edilirsin, oralar karışır sıkıysa git gibi. Sol düşüncede linç olur mu diye bir ayraç koymak lazım mı emin değilim. İntikam duygusu dışlayıcı bir şey çünkü. Kimi nazenin sözcüklerin yeri ve zamanı değil duygusu o an en baskın hissedilen şey oluyor. İtidalin sakil durduğu da oluyor.
En biricik, tüm söylediklerinin altı çizilecek antropologlardan olan Clifford Geertz’in “pasta bıçağı görüşü” diye anlattığı bir şey var. Çok geç gelerek ve çok erken ayrılarak, kısmı görünümlerle, sıkıştırılmış örneklerle bir halkı tanımlamaya çalışan antropologların yöntemidir pasta bıçağı görüşü. Kısaca, “kültürü, inancı ve davranışı soyutlanabilir bir şablonda şekillendiren muazzam ve nedensel bir kuvvet olarak algılama”yı kast ediyor. Korkulacak bir şey yok. Herkesin burası tam benlik diyebileceği parçaları barındırıyor bu ülke. Kolluk güçlerine, içeri giremezsin, içerideki kimseye dokunamazsın diyen esnafları da biliyoruz. Ülkenin doğusunda bir sivil itaatsizlik örneği olarak kepenkleri indiren insanları da.
Ekonomi politikanın en temel direği demokrasinin böyle yanları da var. Oy pusulası sonuçlarına göre azlar arasında iseniz, çokların cebirsel ifadelerindeki X’in anlamına tanıklık etmek zorunda kalıyorsunuz. “Bu ülke bir mozaik gibi” benzetmesi parçaların katılığı ve iç içe geçmemesi yüzünden yanlış bulunur ama bakın doğru gibi durduğu da oluyor. (FG/HK)