Evlat edinilen bir çocuğun merkezinde gelişen bir hukuk mücadelesinin öyküsünü özetleyelim önce.
Anne G. bebeğini ve eşini terk ediyor. Babanın bebeği verdiği aile onu kendi adına nüfusa kaydettiriyor. Boşanma davası açan G’nin bebeği olduğu duruşmada ortaya çıkınca çift boşanıyor; bebeğin nüfus işlemi iptal ediliyor; velayet babaya veriliyor. Ardından bebek korunma altına alınıp, yuvaya yerleştiriliyor. Anne çocuğu yuvadan yanına alıyor. Sonra çocuk onu büyüten aile tarafından evlat edinilse de biyolojik anne çocuğu kaçırınca aile çocuk kaçırma davası açıyor. Çocuk anneden tedviren teslim alınıyor. Anne evlat edinilen çocuğuyla kişisel ilişki kurmak; çocuğunu arada bir görmek için dava açıyor.
Ankara 9. Aile Mahkemesi; istemi ret edince anne G.nin temyiz yoluna başvuruyor.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararını verip dosyayı Ankara 9. Aile Mahkemeye iade ediyor.
“Evlat edinme; evlatlıkla evlat edinenler arasında soybağı ilişkisi kursa da evlatlığın kendi ailesiyle soybağı ilişkisi evlat edinme ile ortadan kalkmaz. Kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça ana-babasıyla düzenli biçimde kişisel ilişki kurma çocuk için hak olduğu kadar çocuğuyla kişisel ilişki kurmak ana-baba için de hak. Küçüğün evlat edinilmiş olması nedeniyle, gerçek ailesi ile aralarındaki soybağı gereği, bu hak ilanihaye ortadan kaldırmaz. Olağanüstü koşulların varlığı halinde ve küçüğün menfaatine uygun düştüğü ölçüde hakim kararıyla bu ilişki yeniden tesis edilebilir.“
Dosyayı yeniden gören Ankara 9. Aile Mahkemesi 17.06.2013 tarihinde gereğini düşündü ve “Çocuk büyütenindir; sevgi ve emek doğurmanın üstünde hak verir” diyerek ilk kararında direndi ve davayı reddetti.
Hakim Ali Şengül imzalı “Gerekçeli Karar”; tüm evlat edinmiş ya da evlat edinmeyi düşünen aileler için yüreğe yaz günü serpilen soğuk su gibi adeta.
Çocuğun kişisel gelişiminin sağlıklı yürütülebilmesi için velayet hakkının ihmal ve kusur gösterilmeksizin kesintisiz yürütülmesi gerekir. Biyolojik anne ve baba bu kesintisizliği sürdürememişlerdir. Küçüğe travma yaşatmışlardır. Bunu da çocuğun kişiliğinin tam da oturma zamanında yaşatmışlardır. 4721 sayılı kanun çocukla büyükanne ve büyükbabalar arasında şahsi ilişkiye müsaade ederken evlatlık verilen çocukla biyolojik anne ve babanın şahsi ilişkisine gizlilik kuralına aykırılık teşkil edeceğinden izin verilmemiştir. Davacının talebinin merhamet hukukuna davayı olması ve yasal dayanağının olmaması sebebiyle davasının reddine karar verilmiştir.
Evlat edinilen çocuğun yüksek yararını ve ebeveynliğin toplumsal ve duygusal yönünü biyolojik yanından daha fazla önemseyen bu mahkeme kararının gelecekteki benzer davalar için emsal teşkil edeceği kesin. Hukuk Genel Kuruluna gönderilecek dosyanın ben de avukat Türkay Asma Çelen gibi “çocuk büyütenindir” denilerek sonuçlanacağını umut ediyorum.
* Şadiye Dönümcü, sosyal hizmet uzmanı.