Edip Cansever yaşasaydı, şiirindeki değişikliğe ne derdi bilmiyorum. Ama bir demiryolcu olarak, sendika yöneticiliği yapmış biri olarak, yurttaş olarak dün Çorlu-Muratlı arasında olanlara kaza demeye içim elvermiyor.
Ne diyeceğimize gelin beraber karar verelim.
En başta söylemek gerekir ki, uzun zamandan beri, (bütün yetersizliklerine rağmen) bir sistem olan ve tek elden yürüyen demiryolu ulaşımına karşı, özelleştirme, ayrıştırma, tasfiye etme hız kazanmış durumdadır. Bunların sonucu çok başlılık, istasyonların kapatılması, personel sayısının azaltılması, kimi birimlerin kapatılması ya da birleştirilmesi ile kamu hizmeti ve kamu yararının artık hiç konuşulmuyor olmasıdır. Yolcular müşteriye dönüşmüş, her şey kar-zarar hesabıyla değerlendirilir olmuş, zarar hanesine yazılanlar ise kapatılmış, kaldırılmış ya da özelleştirilmiştir.
Bütün bunlar 24 yurttaşımızın hayatını kaybettiği kaza/cinayetin temel sebebidir.
Sorularımız çok.
Buyurun başlayalım:
Yol Bekçisi olsaydı yine de olur muydu?
Hayır olmazdı. Yol Bekçileri işlerinin tanımı gereği, günde belli bir kilometre yolu kontrol amaçlı gezmekle yükümlüydüler. Eğer hala görev yapsalardı, ray ve traverslerin altının boşaldığını görecekler ve trenin gelmesini önleyeceklerdi.
Yol Bekçileri neden kaldırıldı?
Artık teknoloji çağındayız, böyle yürümekle yol kontrolü filan olmaz dendi. Zaten masraf oluyor dendi. Ama ne yol kontrolleri daha da iyileşti ne de demiryollarının zararı azaldı. Aksine trafik emniyeti zafiyete uğradı.
Ama bu kadar yağmur yağması bir doğa felaketi değil mi? Her şeye rağmen bu kaza önlenebilir miydi?
Evet önlenebilirdi. Söz konusu olan yer ülkemizin en eski hatlarından biridir. Yani yüzyılı aşkın bir süredir aynı yerde işletmecilik yapılmaktadır. Buna benzer bir olumsuzluk yaşandığını ben hatırlamıyorum. Eğer menfez temizliği yapılsaydı, eğer yol drenajı sağlıklı yapılmış olsaydı ray ve traverslerin altı boşalmayacaktı. Velev ki, bunlar oldu o zaman yukarıda söylediğimiz gibi, yol bekçiliği lağvedilmeyecekti.
Demiryolları niye bakım onarım ve yenileme çalışmalarını kendi yapmıyor?
Valla hiçbir sebebi yok. Sadece özelleştirme, sadece kaynak transferi.
Dahası sürekli kapalı olup olmadığı, tıkanıp tıkanmadığı takip edilmesi gereken ve buna göre temizliğinin yaptırılması gerekirken bu bile çeşitli gerekçelerle yapılmamaktadır. Buna ilişkin ihaleler çeşitli gerekçelerle iptal edilmektedir.
Ne diyeceğimize karar verdik mi?
Şunu da ekleyeyim de ondan sonra.
Kazanın olduğu dakikadan itibaren, “kaza yerine ulaşılamadığı, yol olmadığı, ambulansların ve kurtarma ekiplerinin gidemediği” haberleri de çığ gibi yağmaya başladı.
Dikkatinizi çekerim, söz konusu olan, demiryolu ulaşım hattında, demiryolu aracının kaza yapmasıdır. Ama ne yazık ki zihin dünyası asfalt ve betonla çevrili bir toplum olduk artık. Ulaşım deyince sadece karayolu geliyor akıllarına…
Kaza yeri demiryolu ulaşımı olarak Çorlu’ya sayalım ki 15 dakikalık, Muratlı’ya da 10 dakikalık mesafededir. Kimsenin aklına sağlık ekiplerini, kurtarma ekiplerini demiryolu üstünden ulaştırmak gelmez mi?
Ama öyle ya, Çorlu’da da Muratlı’da da kimse yoktur, ne personel kalmıştır ne de bu ulaşımı sağlayacak araç… Doğru ya bunların hepsi maliyet unsuru…
Yaşadığımız zamanın gelir gider hesaplama zamanı olduğunu unuttum bir an.
Ama bu satırların yazıldığı dakikalarda 24 eve ateş düşmesi bir gerçek. 24 evden figan yükseliyor.
Dedim ya kaza demeye hala içim elvermiyor. Madem şiirle başladık, şiirle bitirelim, bu sefer Ece Ayhan’dan:
“Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür”
Bir daha bu tür cinayetlerin olmaması dileğiyle… (İK/HK)
* Fotoğraf: İsa Terli - Çorlu/AA