İsveç dışişleri bakanı Anna Lindh, ülkesindeki tarihi "Euro oylaması"ndan birkaç gün önce 11 Eylül 2003 günü, uğradığı bir saldırının ardından hayatını kaybetmişti. Traykovski'nin uçağının düştüğü sıralarda da, Dublin'deki Makedonya heyeti AB üyeliği için resmi başvuru yapmaya hazırlanıyordu. Heyet başvuruyu erteleyip İrlanda'dan apar topar döndü.
Makedonya başvurusunu yapacak ve olağanüstü olaylar yaşanmadığı sürece AB üyesi olacak. Bu 2 milyon nüfuslu küçük Balkan ülkesinin AB üyeliğine belki herkesten çok ihtiyacı var. Çünkü oralarda ne zamandır durumlar karışık. Makedonya'nın hem içeride hem de dışarıda belki herkesten çok birliğe ihtiyacı var.
Nüfusunun % 65'ini Makedonların, % 25'ini Arnavutların, % 3'ünü ise Türklerin oluşturduğu Makedonya'da daha yakın zamana kadar iç savaş tehlikesi Demokles'in kılıcı gibi ülkenin tepesinde sallanıyordu. Kosova'daki çatışmalardan kaçan on binlerce Arnavutun Makedonya topraklarına aktığı 2001'de, neredeyse bir iç savaş yaşanmıştı zaten. İki etnik grup arasındaki çatışmaların tüm ülkeyi yakıp kül etmesini, biraz da, "demir yumruk" yerine "demokratik katılım ve paylaşım"ı öne çıkaran "Traykovksi politikası" engellemişti diyebiliriz.
Küçük Makedonya'nın büyük bir derdi de, medeniyete enerji pompalayacak hatlardan birinin üzerinde bulunması. "Trans-Balkan Petrol Boru Hattı", Bulgaristan'ın Burgaz limanından başlıyor, Makedonya topraklarından geçip Arnavutlukun Durres limanında son buluyor.
"Irak'ın yeniden yapılandırılması"nda milyarlarca dolarlık devlet işi aldığı için adı son bir yıldır sık sık duyulan, Amerikan başkan yardımcısı Dick Cheney'nin 2000'e kadar yöneticisi olduğu Halliburton grubunun şirketi Brown & Root Energy Services, Eylül 2002'de fizibilite çalışmalarını tamamlamış ve olumlu rapor vermişti. ABD merkezli AMBO (Albanian-Macedonian-Bulgarian Oil pipeline corporation), yaklaşık 1.3 milyar dolar maliyetli boru hattı projesini tamamladığında, Doğu'nun petrolü Batı'ya akmaya başlayacak. Bu hat, bir taraftan da, bizim topraklardan geçecek Bakü-Ceyhan boru hattının bir tür alternatifi ya da rakibi.
"Bondsteel Kampı"
Balkanlar'ın bu bölgesi ilginç bir bölge. 3.5 milyon nüfuslu Arnavutluk ile Kosova'yı Makedonya'nın üzerine koyunca, ne nüfus ne de zenginlik olarak bir İstanbul etmiyor. Öte yandan, dünya üzerindeki en büyük askeri tesislerden biri, belki sıfırdan yaratılmış en büyük yabancı askeri üs, bu toprakların tam göbeğinde bulunuyor. Kosova'da, hem Makedonya hem de Arnavutluk sınırlarını denetleyecek şekilde yapılanmış bu üssü, Haziran 1999'da 1000 dönüm tarim arazisine el koyduktan sonra ABD inşa etmişti. Daha doğrusu, ABD adına, Brown & Root Services (Halliburton) inşa etmişti. İşletmesi de aynı şirket tarafından yapılan "Camp Bondsteel" , 7000 Amerikan askeri barındırıyor. Kosova'daki Amerikan askerlerinin üçte ikisi..
300 binadan oluşan ve 25km yolu bulunan üste, 1 ilâ 3 dolar arasında saat ücreti ile yerliler çalıştırılıyor. Neden bu kadar düşük ücret verildiği sorulduğunda kampın yöneticisi, "Maaşları şişiremeyiz, çünkü yöre ekonomisinde enflasyona yol açmak istemiyoruz" diyor.
Halkının % 70'i Müslüman Arnavutluk'un kuzeydoğusuna, halkının yüzde 70'i Hristiyan Makedonya'nın ise kuzeybatısına düşen Kosova'dan olayları izleyen ve zaman zaman zırhlı araçlar ya da helikopterlerle kamptan hava almaya çıkan Amerikan askerleri, oralardan gidici değil. İstanbul'un yarısı bile etmeyen bu bölgeye ABD büyük önem veriyor.
Ama Makedonya'daki barış gücünün AB denetimine devredilmesinin ardından bölgede, bir yıl kadar önce tüm dünya açısından çarpıcı bir ilk yaşanmadı da değil. Makedonya'daki 300 küsur askerlik AB ordu birimi (EU Rapid Reaction Force'a bağlı), sıcak bir bölgede görev alan ilk Avrupa bağımsız askeri gücü oldu. NATO'nun 2001'de Makedonya'ya 700 asker göndermesinin ardından, AB gücünün bu rolü devralması programa bağlanmıştı. Bir ara da basında, AB'nin daha önce devreye girmesinin, Türkiye'nin NATO kaynaklarını AB'nin ilgili birimine açmada takındığı olumsuz tutum nedeniyle geciktiği gündeme gelmişti . Makedonya'daki mini AB askeri gücünün sembolik önemi, bunun bir "ilk" olmasından kaynaklanıyor. Makedonya'nın ardından, Bosna başta olmak üzere başka yerlerde de AB birimlerinin NATO güçlerinin yerini alması planlanıyor.
"Askeri danışmanlar"
11 Mayıs 2002 tarihinde Üsküp'te "Makedonya ile ABD arasında çıkar temelli ilişkiler kurulması" konulu bir konferans düzenlenmişti. Washington merkezli "Center for Strategic and International Studies"den Glenn Levine, konferansta yaptığı konuşmaya şöyle başlıyordu :
"Beni Üsküp'e davet etmeniz büyük onur. Ülkenizde güvenlik politikaları ile ilgili diyaloglar açısından çok önemli bir rolü olan bu forumda fikirlerimi açıklayabiliyor olmak ise bir ayrıcalık. Bu fırsatın bana verilmiş olmasından dolayı Devlet Başkanı Traykovkski'ye ve Makedonya başbakanına, cömertlikleri ve yardımlarıyla bu yolculuğu yapmamı sağlayan Konrad Adenauer camiasına şükranlarımı sunuyorum.."
O günlerde iki ülkenin "devlet" ve "sivil toplum" erbabı tarafından, "Makedonya ile ABD arasındaki çıkar temelli ilişkiler"in altı çizilmeye çalışılıyordu. Ama daha bir yıl önce, 2001 yazında, Makedonya'daki çatışmalarda Arnavut milislerin yanında yer alan, onlara eğitim ve teçhizat sağlayan "Amerikalı danışmanlar" iki ülkenin arasına kara kedi gibi girmişti.
Alman ve Makedon gözlemciler, "Aracinovo Savaşı"nda (Aracinovo köyünü ele geçiren Arnavut milisler ile Makedonya ordusu arasındaki çarpışmalar), MPRI'dan 17 Amerikalı danışmanın Arnavut milislerin tarafında olduğunu söylüyordu .
Amerikan savaş endüstrisi devi L-3 Communications grubu bünyesindeki MPRI 'ın bölgedeki varlığı ise, aslında "Aracinovo Savaşı"ndan çok öncelere gidiyordu.
Balkanlar, daha doğrusu Balkanlar'dan Orta Asya'ya doğru uzanan "Büyük Orta Doğu", sadece enerji, lojistik ve müteahhitlik şirketleri için değil, askerlik hizmetleri sunan şirketler için de münbit bir bölge. Bugün Irak'taki ikinci büyük askeri gücü oluşturan 10 bin "askeri hizmetler elemanı" arasında da çok sayıda elemanı bulunan MPRI, bu şirketlerden sadece biri. Amerikan askeri kaynaklarına göre 2003 yılında Irak, Afganistan ve Orta Asya operasyonları için harcanan paranın (87 milyar dolar) üçte birinden fazlası (30 milyar dolar) özel askerlik hizmetleri şirketlerine gidecek. "Birinci Körfez Savaşı"nda bölgedeki her 100 askerden birini bu şirketlerin elemanları oluşturuyordu; şimdi Irak'taki 10 askerden biri bunlardan .
Türkiye'de üç Amerikan askeri üssünü işleten Kellogg Brown & Root ve Vinnell ortaklığının yaptığı gibi , sadece işletmecilik de yapılabiliyor. Amerikan savaş endüstrisi devlerinden bir başkası olan Northrop Grumman'ın uzantısı olan Vinnell'ın Suudi Arabistan'da yaptığı gibi, askeri danışmanlık, eğitim ve koruma hizmetleri de verilebiliyor. 1300 elemanın görev aldığı bu projede Vinnell 'ın altında çalışanların yaklaşık 300'ü Amerikan devlet görevlisi .
MPRI ile Türkiye arasında koordinasyon
Ülke ya da taraf ayrımı yapmadan hem Makedonya ordusuna hem de Arnavut milislere eğitim, danışmanlık ve teçhizat sağlayan MPRI'ın Balkanlar'daki operasyonlarında Türkiye'nin de bir yeri var. ABD'nin Balkanlar özel temsilcisi James Pardew'a göre MPRI'ın faaliyetleri ile Türkiye'de Bosnalı milislere yönelik askeri eğitim programları arasında, "tam bir koordinasyon" bulunuyordu.
"The Scotsman"den Christian Jennings ise 2 Mart 2001 tarihli makalesinde , MPRI'ın bölgedeki eğitim programını iki özel İngiliz güvenlik şirketine ihale ettiği ve Arnavut milislerin (KLA) 1998 ile Haziran 1999 arasında İtalya, Türkiye, Kosova ve Almanya'da "Amerikalı danışmanlar", Alman dış istihbarat servisi elemanları ve İngiliz 22 SAS Birliği'nin elemanları tarafından silahlandırılıp eğitildiği belirtiliyordu.
Dünyanın neredeyse iki koca kıtasının tamamında işlerin bu kadar karıştığı, enerji ve pazar savaşlarında büyük güçlerin birbirlerine karşı bu kadar gerildiği bir dönemde.. küçücük bir ülkenin, etnik ayrımcılığın büyük güçler tarafından kolayca ve acımasızca kullanılabileceği bir "petrol boru hattı ülkesi"nin devlet başkanı olmak ne büyük talihsizlik. Kafkasya - Orta Asya petrol ve doğal gazının medeniyete açılan diğer ucunu tutan Gürcistan'da "sivil toplum ayaklanması" ile birkaç ay önce bir kenara itiliveren Şevardnadze, Traykovski'ye göre ne kadar talihli.
Bu karışıklıkta, "contingency"nin tüm haşmetine ve hışmına rağmen, kâra giden yolda rastlantılar bir saniye bile kaybettirmiyor. Ya da belki, "contingency"nin hışmına bağışık olmak için kâra giden yolda olmak gerek. Bugünlerde bu kocaman bölgede, özellikle müteahhitlik, lojistik ve savaş endüstrisi ile askerlik hizmetlerinde, kuşkusuz kâra giden yol açık. Makedonlarla Arnavutları aynı anda idare eden MPRI'ın baba şirketi L-3 Communications ile bizim Metiş Holding'in 40'a 60 ortaklıkla kurduğu Aydın Yazılım , Metiş ile Nurol Holding'in (Çarmıklı) kurduğu ve Afganistan'ın "yeniden yapılandırıması"nda payına Kâbil - Kandahar yolunun bir bölümü düşen Mensel , "contingency"nin gazabına bağışık şirketlerden. Tabii başkaları da var ve büyük ihtimalle -geçmişi en azından 1996'ya giden- Büyük Orta Doğu Projesi'nde Türkiye "devleti" ve sivil toplumu"nun daha büyük roller üstlenmesine paralel olarak bunların sayısı ve kazançları artacak. (ŞA/EK)
____________________________________________________
Bir istatistik (ya da "contingency") notu: Geçenlerde bir gazetede, jandarma generali Eşref Bitlis'in ölümüne neden olan kazadaki uçak ile Traykovski'nin uçağının aynı model olduğu yazıldı. Buna bir ekleme yapmak istiyorum: 27 Aralık 2002'de uçak kazasında ölen Amerikalı Demokrat senatör Paul Wellstone'u taşıyan uçak da bir çift motorlu turboprop Beechcraft King Air 200 idi. "Contingency"nin kaprisleriyle başa çıkılmaz, ama bu uçakta ısrar etmenin de fazla manası olmasa gerek.