Bu yazının konusu bir roman, öykü, şiir ya da deneme kitabı olmuş olsaydı okurunu bulması daha kolay olur muydu, düşünülebilir. Ancak her bireyin elinde internet erişimi olan bir telefon olduğu ve en az bir sosyal medya platformunda aktif olarak bulunduğunu kabul edeceksek -ki öyle- Dijital Emek ve Karl Marx’ın oldukça geniş bir kesimi ilgilendirdiğini söylemek yanlış olmaz.
Christian Fuchs’un yazdığı "Dijital Emek ve Karl Marx" 2015 yılında Notabene yayınevi tarafından yayımlandı. İletişim kuramcıları tarafından Dijital medya ya da yeni medya kavramları ele alınıp sayısız çalışma ortaya konulurken Christian Fuchs’un Dijital Emek ve Karl Marx çalışmasının akademik çevrelerce rahatsızlık uyandırmış olması oldukça aşikâr.
Marksist olmak her zaman zordu
İletişim kuramcılarının yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte toplumu tanımlamak üzere kullandıkları enformasyon toplumu, bilgi toplumu ya da ağ toplumu gibi tanımlamaları Fuchs’un deyimiyle, “basit bir yanlış anlaşılmadan ibaret değildir”. Çünkü “kapitalizm” teriminin aksine bu terimler “olumlu ve tarafsız tınıya sahip terimlerdir.” Ancak bu durum enformasyonun, bilginin ve erişimin önemini red etmek de değildir.
Başka bir deyişle günümüz toplumu bir enformasyon toplumudur; “yeni iletişim teknolojileri ve yeni medya küresel kapitalist sistemin bir uzanımıdır”. Yani bilgi toplumlarının ortaya çıkışı her şeyden önce ekonominin yapısında radikal bir dönüşüme işaret etmiyor. Sınıflı toplumsal yapı varlığını sürdürüyor. Çünkü Neoliberalizmin yükselişiyle birlikte Marksist iletişim kuramı bir gerilemeyle karşılaştı. Marksist kuramcıların ötekileştirilmesi ve Marksist kuramın günümüz için demode ve sanayi sonrası topluma uygun değildir gibi yaklaşımların bir sonucu olarak 2008 yılına kadar iletişim çalışmaları dahil birçok çalışmada akademik düzeyde Marksizim yer almadı. “Bunu bir diğer nedeni de akademinin muhafazakâr geriye dönüşü ve metalaşması ikliminde, Marksist çalışmalar yapmanın akademik itibar ve akademik kariyer için elverişli ve yol açıcı olmamasıdır”.
Enformasyon ve iletişim teknolojilerini tartışırken, iletişimin kapitalizmle ilişkili olduğu öngörüsüyle “üretici güçler ve üretim ilişkilerindeki gelişmeler, metalaşma, artı değer üretimi toplumsal sınıf bölünmesi ve mücadeleleri, çelişkileri ve karşıt hareketleri de içeren kapitalizmin çözümlenmesini ön plana yerleşti”. Bu noktadan hareketle Fushs, “Marx her zaman geçerliydi ancak Marksist olmak ve Marksizmi uygulamak her zaman zordu” der.
Dijital emek, nerede başlar
Dijital emek kavramı ilk bakışta internet uzamlı herhangi bir platformda ücretli olarak çalışıyor olmayı çağrıştırsa da Fuchs dijital alandaki emek kavramını oldukça geniş bir tanımla ele alıyor. O, enformasyon ve iletişim teknolojilerinin ortaya çıkış sürecinde yer alan hammadde çıkarımından, montajlanmasına ve bu teknolojinin yazılımı gibi bütün aşamalarını bir bütün olarak dijital emek olarak ele alır. “Çünkü farklı meslek türleri olmalarına rağmen çalışanların katkı yaptıkları ve onları sömüren sermaye ayınıdır”. Ayrıca herhangi bir sosyal medya ağını kullanmak da yeni medyanın ya da bu sermaye şirketlerinin bir çalışanı olmak anlamına geliyor. Peki bir örneklem olarak, facebook kullanıcısı olan bir birey nasıl oluyor da kullanıcısı olduğu sosyal medya platformunun sömürülen bir çalışanı haline geliyor.
Günümüzde sosyal medya ağlarına ulaşmak ve bu medyaya zaman ayırmak televizyon izlemeye zaman ayırmaktan daha kolaydır. Bu ağlara ulaşmak her yerde ve her zaman mümkündür. Bunun için gerekli teknik donanımlar ve imkânlar da mevcuttur. Yani yeni medya uygulamalarında kullanıcılar “çalıştıkları” bu uygulamalar içinde yer almak için her zaman ayrı bir zaman dilimine gereksinim duymazlar. Her yerde, her an ve süre sınırlaması olmadan sosyal medya platformlarında “zorunlu” olarak aktif olabiliyorlar. Emek kavramı üzerinden düşünülecek olursa bu, uzun bir süre dilimini kapsayan bir tür çalışmadır.
Bu ağlarda bulunmak ya da yer almak diğer bir taraftan zorunludur. Çünkü bu sosyal ağların ve yeni medyanın olanaklarının dışında kalmak aynı zamanda belirli sosyal bağlantıları ve kimi fırsatları kaçırmak veya çeşitli imkânlardan yararlanamamak anlamına da geliyor. Bu durum aynı zamanda “yeni medyanın ideolojisidir”. Çünkü, “teknoloji zorunlu olarak kendini dayatmıştır ve dışında kalmak mümkün değildir”.
Yeni medyada izleyici emeği: facebook için çalışıyorum
Geleneksel kitle medyası izleyicisi emeği ve internet kullanıcıları emeği arasında bir fark vardır. Geleneksel medyanın aksine, Facebook ve benzeri sitelerin içeriğini tamamen kullanıcı emeği oluşturur. Kullanıcılar sürekli olarak yaratıcı faaliyette, iletişimde, topluluk inşasında ve içerik üretiminde bulunur. Bu durum kullanıcıların ürettiği emek bir değer inşa eder. “örneğin Facebook platformu bir mal olarak ele alındığında kâr yoktur. Çünkü bu sosyal ağ bir meta olarak satılmamaktadır. Daha ziyade satılan kullanıcıların verileridir”.
Kullanıcı emeğinin oluşturduğu sosyal ağlar ve diğer ticari internet siteleri kullanıcıların verilerini ve profil bilgilerini gözetleyerek bu verilere erişimi elde edebilmiş reklam verenlere satmaktadır. Sosyal medya platformu kullanıcıları “kendi verilerini kontrol edemez ve onları sahiplenemezler bu durum aynı zamanda bir yabancılaşmadır”. Platformlar kullanıcıların sahipliğinde değildir. Kullanıcı bilgilerini de metalaştıran özel şirketlerin sahipliğindedir.
Kullanıcıların bu platformlarda yer almak için ücret ödememesinden ziyade kullanıcıların bu çalışma karşılığında ücret almaması toplumsal düzlemde, köleler, ev işçileri ya da ev kadınlaşması gibi bir çalışma biçimini hatırlatır. İnternetteki ve ticari platformların kullanıcı faaliyetlerini tarif etmek için Smythe’ın izleyici metası kavramına da gönderme yaparak Fuchs, internet üretketicisi kavramını kullanıyor. Pek çok ticari sosyal medya platformu bireysel kullanıcı verilerine, davranışlarına uygun hale getirilen hedefli reklamcılığın yardımıyla sermaye birikimi gerçekleştirirler; “yani sosyal medya üretketici metasının mübadele değeri operatörlerin kendi müşterilerinden elde ettikleri para değeridir. Kullanım değeri ise meta ve mübadele değeri biçimi tarafından tayin edilen kişisel veri ve kullanım davranışı yığınıdır”. Hem bu ticari platformlar hem de reklam verenler için kullanıcı davranış ve verileri gözetimi de hatırlatmaktadır.
“Bedava kullanıcı emeği olarak yeni medya, Marx’ın değer yaratan, soyut emek olarak adlandırdığı emektir”. Doğrudan maddi olamamakla birlikte değer üretir. Karşılığı ödenmeyen soyut emekle her gün kitleler sermaye için değer yaratmak üzere saatlerce bu platformlarda çalışma zamanı geçirir. Bu yüzden enformasyon ve iletişim teknolojileri sayesinde hayatın bir fabrikaya dönüştüğü, bir fabrika hayatı olduğunu söyleyebiliriz”.
Son olarak Fuchs bütün bu çıkarımlarına rağmen yeni medyayı reddetmez ve sosyal medya platformlarda bulunmanın kaçınılmazlığına dikkat çeker. Yeni medyanın alternatif kullanımına ve bunun olanaklarının yaratılmasının hedeflenmesi gerektiğini vurgular. Sosyal medya ağlarını alternatif hale getirmenin olanaklarını zorlamakla birlikte sınıfsal bir perspektifle incelenmesinin ve kullanılmasının altını çizer. (YK/NV)
* Christian Fuch, "Dijital Emek ve Karl Marx", Notabene, 2015, 560 sayfa.