Abdullah’ı, Ahmet’i, Ali İsmail’i, Ethem’i, Medeni’yi ve Mehmet’i katleden, Berkin’i 107 gündür hastanede “uyutan”, yüzlerce insanı yaralayan, kör eden, sakat bırakan polislere emri veren, polislerin destan yazdığını iddia eden Başbakan, siz bu yazıyı okurken demokrasi paketini açıklayacak ya da açıklamış olacak.
İddia o ki, demokratikleşeceğiz.
Demokrasi paketinin 11 yıllık iktidarlarının en önemli aşamalarından, reformlarından birisi olduğunu iddia eden Başbakan, “Bu demokratikleşme paketiyle Türkiye'yi prangalarından, ağırlıklarından, zincirlerinden kurtaracağız” demiş. Pranga kavramından anladığımız şey şüphesiz farklı...
Gezi Direnişi’yle ortaya çıkan demokrasi talebini görmezden gelen Başbakan, bu paketle yeni bir dönemin başlayacağını belirtmiş. Taksim Dayanışması’nın en basit taleplerinden birisi olan, “1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz” bile karşılanmamışken. Taksim Meydanı’ndaki, Gezi Parkı’ndaki her eyleme müdahale edilirken başbakanın demokrasiden bahsetmesi manasız oluyor.
Başbakan’ın sözlerinde uzun süredir bir mana aramıyoruz ya neyse!
Gezi Direnişi’yle birlikte eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebi sokaklara bile sığmamışken onu bir pakete sığdırmaya çalışmak, kapalı kapılar ardında kimsenin bilmediği mecralarda hazırlamak da manasız. Alevilerin, Kürtlerin, kadınların, LGBT’lerin, gençlerin bilmediği, görüşlerinin alınmadığı, tabandan örülmeyen, yukarıdan aşağıya inen, bizlere bahşedilecek olan bir demokrasinin toplumda bir karşılığı olmayacaktır.
Başbakan’ın açıklayacağı paket, Türkiye’de emek ve demokrasi güçlerinin uzun süredir verdiği mücadele sonucunda zaten sokakta kazandığı hak ve özgürlükleri, sanki hiç mücadele verilmemiş gibi, bunları AKP bahşediyormuş gibi göstermeye çalışmaktan başka bir işe yaramayacak. Başbakan’ın açıklayacağı paket en fazla, bizim kazandıklarımızın ilanı olur, bunun da “Malumun ilanı” olmaktan başka bir hükmü yoktur.
Biz, “Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını” talep ederken, Başbakan’ın demokrasi paketini açıklamasından bir gün önce şöyle bir haberle karşılaştık. Hürriyet gazetesinden Fevzi Kızılkoyun’un haberine göre Emniyet, TÜBİTAK’ta tahlil yaptırıp, üretim ve diğer maliyetlerle ilgili ayrıntıları gizli tuttuğu bir rapor hazırlatmış. TÜBİTAK’tan biber gazının Türkiye’de üretilebileceği yolunda olumlu rapor alan Emniyet, önümüzdeki yıl üretim için ilgili firmalarla görüşmeye başlayacakmış. Haber paketle ilgili ipuçlarını içinde barındırıyor, paketten yerli malı gaz çıkacak anlayacağınız.
Altı can toprağa düşmüşken, katiller hakkında herhangi bir işlem yapılmamışken, AKP zulmün yeni yollarını arıyorken kimse bu pakete bir önem atfetmeyecektir.
Bir de ¨Demokrasi Paketi¨ ne?
AKP iktidara geldiğinden beri bazı kavramların zihnimizde çağrıştırdığı şeyler de değişti. Mesela kent deyince artık aklımıza yaşam değil “dönüşüm” geliyor. Torba deyince torbaya dolacak şey değil de “yasa” geliyor. Paket deyince ise hediye değil “demokrasi” geliyor. İşte bu demokrasi paketinin hikmeti bu kadar, bir pakete ne sığarsa o kadar.
Bizdeki çağrışımları Can Yücel, Metamorfoz adlı şiirinde çok güzel yazmıştı, ¨Bir insan görünce insan oluyorum / Bir ağaç görünce ağaç / Bir çocuk görünce çocuk / Bir kadın görünce erkek / Bir faşist görünce kahroluyor kahrediyorum¨
“Geceden gündüze değil de, bugünden yarına değil de, çok acil olarak değil ama çabuk çabuk, acil değil ama çabuk çabuk” bir demokrasi paketi geliyor. Fosforlu kedi gözlerinizi biraz daha fosforlayın. Zira bu görünmeyen bir demokrasi. Daha da göremezseniz videodaki gibi "kedi kanı" için... (AS/HK)