Şubat'ın 14'ü birçok insan için sevgililer günü olabilir ancak James Bulger'in ailesi için oğullarının cesedinin tren rayları üzerinde bulunduğu gün. Üç yaşındaki James Bulger, onbir yaşındaki iki oğlan çocuğu tarafından öldürülmüştü. Jon ve Robert, James'i tanımıyorlardı. İngiltere'nin Liverpool kentindeki bir alışveriş mağazasında, annesinin gözünün önünden bir an kaybolmasını fırsat bilerek James'i elinden tutup dışarı çıkarttılar. Mağazanın biraz ilerisindeki tren raylarının kenarında işkence yaparak öldürdüler. Neden böyle birşey yaptıkları hala bilinmiyor.
Bir yıl sonra, yani 1994'te, Norveç'in Trondheim kasabasında benzer bir olay yaşandı. Beş yaşındaki iki oğlan çocuğu altı yaşındaki Silje Redergard'ı döverek öldürdüler. Bu olayda çocuklar birbirlerini tanıyorlardı. Mahalle arkadaşıydılar. Herşey Silje'nin evinin yakınındaki alanda, birlikte oyun oynarken oldu. Bir çocuk kavgası sonucu ani bir hezeyan mı, planlı bir cinayet mi hala soru işareti. Silje'nin öldürülmesi Norveç'te bir ilkti. Olayı soruşturan polis ''Ne yapacağımızı bilmediğimiz için Avrupa'da benzer olayları araştırmaya başladık. Bir yıl önce Liverpool'da James Bulger'ın öldürüldüğünü öğrendik ve İngilizler ne yapmış onu araştırdık,'' diye iki olay arasındaki benzerliğe dikkat çekti.
İngiltere
Konuyla ilgili birbirinden farklı zamanlarda yazan gazeteci ve araştırmacılar Liverpool ve Trondheim sakinlerinin önce şok geçirdiklerini, daha sonra utandıklarını anlatıyorlar. Ancak birebir olmasa da 'çocuk katil ve şiddet' konusunda benzerlik gösteren bu iki cinayetin sonrası İngiltere ve Norveç'te tamamen farklı yaşanmış. İngiltere, iki çocuğu mahkemede yargılayıp cezalandırırken, Norveç'te Silje'yi öldüren çocuklar ne mahkemeye çıkartılmışlar ne de cezalandırılmışlar. Tersine koruma altına altına alınmışlar.
Guardian yazarı Erwin James bu farklılığı İngiliz otoritelerinin Bulger'i öldüren çocukların cezasının, devam eden mahkemenin yanısıra aslında halkın vicdanına bırakılmasına, Norveç'teyse katillerin 'çocuk' olmalarından dolayı bütün sürecin çok sıkı kontrol altına alınmasına bağlıyor. Bugün bile hala internette Silje'yi öldüren çocukların adı yok, hiçbir zaman yazılmamış. Bulger'i öldüren çocukların isimleri ve fotoğrafları ise hakimin kararıyla davanın sonuna doğru açıklandığında İngiliz bulvar gazetelerinin sayfalarından aylarca inmemiş.
On yaşındaki iki çocuk son celsede haklarında verilen en az sekiz yıllık hapis cezasını, mahkemede yetişkinlerin oturduğu oturduğu sanık sandalyelerinden, hakimin soğuk sesinden dinlemişler. Çıkışta Liverpool'lular, küçük sanıkların içinde olduğunu sandıkları polis minibüsüne saldırmışlar. Dava süresince ve sonrasında aileler tehdit almış. Olaydan onyedi yıl sonra hala bugün bile Liverpool'da bu iki çocuk hala halkın gözünde 'katil' olarak damgalanmış durumda.
Norveç
Norveçli Silje'nin annesi Beathe'nin olaya yaklaşımı ise Norveç'teki süreci özetliyor. ''Herkes kimin yaptığını bilmek istiyordu. Ne zaman ki bu işi iki küçük çocuğun yaptığı ortaya çıktı, etraftaki linç ortamı da söndü. Ben bile üzüldüm, sonuçta onlar da çocuk,'' diye anlatıyor o günkü hislerini.
Norveç basını Silje'yi öldüren çocuklarla ilgili hiçbir yoruma yer vermiyor. Ne basın ne de halk çocuklar için 'şeytan' ya da 'suçlu' ifadesini kullanmıyor. İngiltere'yi ayağa kaldıran ve Bulger olayını dünya basınına taşıyan mobese kameralarının görüntülerinin tersine Norveç'te olaya dair tek bir resim ya da görüntü kullanılmıyor.
Basın olayı 'çocuk suçlu' hassasiyetiyle isimsiz ve görüntüsüz takip ederken Norveç'li yetkililer Trondheim'de halkı sakinleştirmek üzere polisin ve psikologların katıldığı toplantılar ve post-travma seansları düzenliyor. Silje'nin öldürülmesinden bir hafta sonra iki oğlan çocuğu gözetim altında bir başka anaokuluna kaydediliyorlar. Çocukları bu okula devam eden aileler yine polis ve psikolog aracılığıyla durumdan haberdar ediliyor. Yerel bir psikolog, durumu anlattıklarında birçok ailenin bu iki çocuğun daha fazla zarar görmemesi için okula devam etmeleri gerektiğinde uzlaştığını söylüyor.
Okuldaki danışmanlar, belli etmeden, bu iki çocukla devamlı ilgileniyorlar. Çocuklar hiçbir uyumsuzluk göstermeden, sorun çıkartmadan okula devam ediyorlar.
Adları hala anonim kalan bu iki çocuk bugün 21 yaşında. O günden beri başka bir suça karışmamışlar. Norveç'te normal bir yaşam sürüyorlar. İki oğlanın yıllarca danışmanlığını yapan Aase Slettemoen Norveç'te çocukların ıslahı için hapis cezasına inanmadıklarını ve çocuklara yardımcı olmak için başka yöntemler geliştirmek gerektiğini söylüyor. Sistem çocukları cezalandırmak yerine koruyarak topluma kazandırmak üzerine kurulu.
Norveç'te onbeş yaşın altındaki çocukların cezai sorumluluğu yok. İngiltere'de ise bu yaş on. Bulger davası avukatlarından Laurence Lee İngiliz yasal sisteminin çocukları ıslah etmek yerine hapis cezası vererek yatişkin suçlular haline getirdiğini söylüyor.
Türkiye
Siirt'in Pervari ilçesinde bir küçük çocuğun ölümüne, diğerini ağır yaralanmasına yolaçan, 12 - 14 yaş arasındaki sekiz oğlan çocuğunun yargılanma sürecinde neler olacak henüz bilmiyoruz. Ancak Türk basını porno filmler ve satanizm gibi şehvetli detaylarla olayı süslemeye başladı bile.
Pervari'nin sosyo-ekonomik, kültürel ve politik sorunları tıpkı BBC muhabirinin Bulger davası sırasında gündeme getirmeye çalıştığı Liverpool'daki işsizlik sorunu gibi güme gitmek üzere.
İngiltere'nin 1993'ten beri tartıştığı 'çocuklar kaç yaşında masumiyetlerini kaybederler, kaç yaşında yetişkin sorumluluğu alabilirler' gibi 'çocuk ve adalet' konusunun en temel sorusu bile henüz sorulmadı. Pervari'deki olayın çok yeni ve Türkiye'nin hala bunun şokunu atlatamamış olması da bir özür değil çünkü gazetelerin üçüncü sayfalarında 18 yaşına altındaki çocukların işlediği suçlara dair haftada ortalama iki haber yayınlanıyor.
Norveç'li Silje'nin annesi olayın onuncu yıldönümünde Norveç'teki sisteme güvendiğini ve İngiliz sistemine tercih ettiğini söylüyordu. Liverpool'daki olaydan yedi yıl sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Bulger davasındaki küçük sanıkların o zamanki yaşlarını gözönünde bulundurarak adil yargılanmadıkları yönünde kanaat belirtti. İngilizler hala 'çocuk' 'suçlu' ve 'adalet' kavramları hakkında tartışıyor.
Pervari davasında Türkiye bu süreci nasıl yaşayacak? Toplumsal vicdan nasıl bir kararı adil bulup rahatlayacak? On yıl sonra bu çocuklar ne durumda olacaklar? Bilmiyoruz. Yaşayarak öğreneceğiz.(ZE/EÜ)