''Bizim köyü neredeyse iki yıl boyunca her gün taradılar'' dedi yaşlı köylü. Silopi Cizre arasında kalan Körtük köyünde yaşıyordu. Çocukluğunda dağların eteklerine uzanan köyünde başlamıştı çobanlığa. 90'ların başlarında köyü yakılıp aşağılara göçtüğünden beri asfalt kenarındaki çayırda devam ediyordu mesleğine. Sonu gelmeyen tır ve kamyon trafiği yüzünde yolun kenarında kalakalmıştık.
Aniden, çok normalmiş gibi söylemişti 90'ların ortalarında hergün köyünün tarandığını. ''Nasıl yani?'' diye sordum. ''Böyle her gün Silopi'den Cizre'ye nöbet değiştiren askeri araç bizim buradan geçerken ateş ede ede geçmiş,'' dedi. ''Ölen oldu mu?'' dedim. ''Önce oldu bir iki tane. Sonra biz öğrenmişiz, çukur kazdıydık, nöbet değişim saatinde, çukura girdik hep,'' dedi.
Diyarbakır'daki apartman dairesinde karşılıklı oturuyorduk İzzettin Aslan'la. Yan yana dizili koltukların hemen yanındaki mermer şömine hiç yakılmamıştı. İçinde cam vazoya yerleştirilmiş kadife güller duruyordu, üzerinde ise oymalı iki gümüş çerçeveye oturtulmuş genç bir erkeğin fotoğrafları. İzzettin Aslan ''Diyarbakır'dan İstanbul'a otobüs 17 saat sürüyor. 17 saat oğlumun kemiklerini koyduğum torbayı kucağımda taşıdım,'' diye anlattı. Yanmış kemiklerini plastik poşet içinde İstanbul'daki Adli Tıp Kurumu'na taşıyan Murat Aslan'ın babası bunları anlatırken annesi Gulli Aslan'ı dışarı çıkarttılar. Gulli Aslan bu hikayeyi duymaya dayanamıyor.
Aygan'ın beyanları
Körtüklü çobanla İzzettin Aslan'ın hayatı 2004'ün nisan ayında kesişti. Murat Aslan 1994 yılında kaybolmuştu. Diyarbakır'da sokakta arkadaşıyla yürürken beyaz bir Toros'a bindirilip götürülmüştü. Dükkan sahipleri korkuyla içeri çekilmişlerdi. Yıllar sonra anlatabildiler Murat Aslan'in direndiğini, arabaya ite kaka bindirildiğini. Bulunması için bütün adli mercilere başvuran babası on yıl sonra oğlunun mezarını kendisi buldu. PKK ve JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan 2004 yılında yeniden Özgür Gündem gazetesine verdiği röportajda JİTEM'de çalıştığı süre boyunca yaşadıklarını, duyduklarını anlatmıştı. Nereye götürülüp, hangi mağarada öldürülüğünü adres vererek anlattığı birkaç isimden birisi de Murat Aslan'dı.
Silopi'nin Cizre çıkışındaki Körtük köyünden bir çoban Aslan'ın yakılarak infaz edilmesine kazara tanık olmuştu. ''Koyunları otlatırken görmüşüm, çok korkmuşum. İyi değildi o zamanlar buraları. Eve döndüm hemen,'' dese de yanık cesedi toprak üzerinde bırakmaya vicdani el vermemişti. Birkaç gün sonra gidip cesedi gömmüş, çevresini taşlarla belirleyip bir mezar yapmış ve konuyu kendince kapatmıştı. Ta ki İzzettin Aslan bir elinde oğlunun fotoğrafı bir elinde Yeniden Özgür Gündem gazetesi çobanın kapısını çalıp oğlunun mezarını sorana kadar.
Ocak 2009'da bu defa Neşe Düzel'in Abdülkadir Aygan'la yaptığı röportaj Taraf Gazetesi'nde üç gün boyunca yayınlandı. Aygan'ın verdiği röportajın zamanlaması önemliydi. Ergenekon iddianamesinin ikincisi açıklanmıştı ve 2000'lerde Şırnak Jandarma Alay Komutanı olan Levent Ersöz Ergenekon sanığı olarak tutuklanmıştı. Şırnak Barosu'nun avukatları o dönemde yakınları kaybolan yaklaşık 70 ailenin ifadesini toparladı ve Ergenekon davasına müdahil olmak için başvurdu. Mahkeme Baro'nun müdahillik talebini reddetti.
Murat Aslan, Türkiye'de Adli Tıp Kurumu tarafından aileden alınan DNA örneği ile kimliği ispatlanan tek insan. Öldürüldüğünde 25 yaşındaydı. Silopi'de birçok ailenin bu yaşlarda kaybettiği yakınları var. Hem müdahillik başvuruları reddedilen Silopi'li aileleri hem de Taraf gazetesindeki röportajla tekrar gündeme gelen Murat Aslan'ın hikayesini anlatabilmek için gitmiştik Körtük ve Diyarbakır'a.
Hepsinin ailesinde kayıplar var
Ancak günlük sohbetlerde çok daha fazlasını anlattılar bize. Murat Aslan'ın infazını gören çobanın köyünün sistematik olarak tarandığını, Onun da ailesinde bir kayıp olduğunu öğrendik. Evlerinin kapılarını tek tek çalarak "Artık korkacak bir şey yok, Levent Ersöz tutuklandı, Türkiye değişiyor" diye Silopili aileleri ikna eden avukatların ailelerinde de, Diyarbakır'da bizi 15 yıl önce oğlunun beyaz Toros'a bindirildiği sokağa götüren İzzettin Aslan'a sarılıp o gün hiçbirşey yapamadığı için özür dileyen dükkan sahibinin ailesinde de kayıplar olduğunu öğrendik.
Geçenlerde Ece Temelkuran üç maddede yazdı Kürtler'in ne istediğini. İlk maddesinde özgür ve adil bir ülkede yaşamak istediklerini söylemişlerdi. Ankara hâlâ kiminle muhatap olmayacağını tartışadursun, Silopili yetmiş aile, sabah evden çıkıp bir daha dönmeyen yakınlarına ne olduğunu öğrenmek ve öldürüldülerse faillerin cezalandırılması için devletle muhatap olmak istediler. Reddedildiler. Peki geriye muhatap olunacak kim kaldı? (ZE/TK)