AKP hükümeti barışı, huzuru ve sükunu sağlamada başarısız oldu. Türkiye kan gölüne dönmüş. Yıkılan şehir ve kasabaların sergilediği korkunç manzaralar, dağılan ailelerin ıstırabı ve yok olan hayatlar karşısında toplumda derin bir tepki birikimi oluşmakta.
Erdoğan yükselen toplumsal tepkinin altında kalmanın telaşı içinde. Kurtuluşu, toplumun yükselen tepkisini başka partilere yöneltmede bulmuş. Önce halkın çektiği acıların nedeni olarak HDP'yi gösterdi. Onu suçlayarak, ötekileştirmeye ve şeytanlaştırmaya çalıştı. Toplumda HDP karşıtı düşmanca bir algı oluşturmayı başardı.
Bu yetmedi…
Şimdi de HDP'den feldik feldik kaçan ve PKK'nin adını anmaktan bile korkan CHP'yi hedefe koyuyor.
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu PKK ile işbirliği içinde ve her türlü şiddetin nedeni olmakla suçlama yolunu seçmiş. Bu iftirayı toplumsal bir algı haline getirmeyi ve CHP'yi de ötekileştirmeyi başarırsa artık Erdoğan için ülkenin tek hâkimi olmanın önünde engel kalmayacak. Ama siyasal diyalektik böyle işlemiyor. Güç yoğunlaşması, yozlaşmanın, baskının ve giderek yıkılıp dağılmanın müvellididir. Erdoğan bu gerçeği hafızasında tutarsa, yakın gelecekte maruz kalacağı büyük yıkımın hayal kırıklığı, fazla acıtıcı olmaz.
Bu olaydan CHP'nin de çıkaracağı büyük dersler var. CHP lideri Erdoğan'ın iğvasına kapılarak HDP düşmanlığı yapacağına, yıkılma ve yok olmadaki demokrasiyi kurtarmak için HDP ile işbirliği yapması gerekirdi.
Bu, hem kendisi hem de Türkiye için tek çıkış yoluydu. Ama Kılıçdaroğlu, Erdoğan'la örtülü bir işbirliği yapmayı tercih etti. Siyaset yanlışı asla af etmez; her yanlış er ya da geç bir bumerang gibi sahibinin yüzüne çarpar. CHP yaptığı yanlışın bedelini ağır biçimde ve çok erken ödüyor. (TYE/HK)