Bölgesel ve uluslararası güçlerin bilek güreşine sahne olan Suriye’de çözüm yolları bir bir tükeniyor. Bugün Suriye krizinin nerede, nasıl ve kim tarafından çözüleceğini hiç kimse bilmiyor. Bu sebeple Haziran 2012’den bu yana yapılan hiçbir toplantıdan kalıcı bir çözüm çıkmadı. Bunun nedeni, söz konusu toplantıların Suriye halklarının çıkarını esas almamasıdır. Özellikle Sünni tarafta Türkiye ve Şii tarafta İran’ın etkisiyle savaşın ömrü uzadıkça uzuyor. Çünkü söz konusu güçler, siyasi hedeflerine ulaşmadıkça her türlü çözümün kendi aleyhlerine olduğunu biliyorlar.
Türkiye ve İran’ın bölgesel varlığı aynı zamanda ABD ile Rusya’nın etki alanını tanımlamaktadır. Tabii Rusya, İran’ın nüfus gücünün yanında kendini Esad’la ittifak üzerinden bölgede var edebiliyor. ABD için de İran’ı dengeleyici güç olarak Türkiye var. Bunun yanında Ortadoğu’nun temel iç dinamiği olarak ve Esad’ı dengeleyici güç olarak ise Kürtler bulunuyor. Fakat Türkiye’nin PYD’ye olan düşmanlığı ABD’nin elini İran-Rusya-Esad karşısında zayıflatıyor. Bunun farkında olan ABD, Türkiye ile Kürtler arasında çok ince bir denge siyaseti yürütüyor.
Çözümde Şehba kilidi
Suriye krizinin çözümü noktasında Kobanê ile Efrin kantonlarının birleşmesi hayati önemdedir. Bu sebeple herkesin gözü Mare, Mınbiç, Bab, Cerablus kentlerini kapsayan Şehba bölgesinin üzerinde. Şehba bölgesinde meydana gelebilecek değişimler aynı zamanda yeni Ortadoğu’nun haritasını belirleyecek. Bunun farkında olan Türkiye, bu bölgeyi kırmızı çizgisi olarak görüyor. Diğer ülkeler de çıkarlarına göre kararlar alınmadıkça Şehba bölgesiyle ilgili bir karara taraf olmuyor. Daha net ifadeyle, IŞİD’in bitirilmesi de buna bağlı olarak istenmiyor.
Şehba bölgesi Rojava Kürtleri tarafından da stratejik ve nihai hedef olarak belirlendiği görülüyor. Bu sebeple PYD’nin temel amacı Şehba bölgesinin IŞİD’ten temizlenmesi. Buna yönelik Şehba bölgesinin hem doğusunda hem de batısında çeşitli hamleler gerçekleştirildi. Özellikle Efrin tarafından Tel Rifat’ın alınması (Şubat 2016) ve Kobanê tarafından da Teşrin Barajı’nın ele geçirilmesi (Aralık 2015) iki önemli stratejik hamleydi. YPG güçlerinin bu haliyle Şehba bölgesinde kısmen de olsa IŞİD’i kuşatmaya aldığı söylenebilir. Bu hamlelerden dolayı uzun zamandan beri bir Cerablus operasyonu da bekleniyordu.
Cerablus operasyonu özellikle Rusya tarafından da isteniyordu. Çünkü Rusya, Mare-Cerablus hattının kapanmasını sağlayarak Türkiye’yi Suriye meselesinde tamamen oyun dışı bırakmaya çalışıyor. Bu sebeple Rusya’nın Kürtleri, Cerablus operasyonu için teşvik ettiği söylenebilir. Tabii Rusya’nın tüm çabalarına rağmen Cerablus operasyonu ABD-Türkiye dengesi sebebiyle şu ana kadar da beklemede duruyor. Bununla birlikte IŞİD’i Şehba bölgesinde tecrit eden ama boğmayan bir stratejinin olduğu görülüyor.
Operasyon öncesi ABD diplomasisi
Cerablus operasyonu beklenirken IŞİD’in merkez ilan ettiği Rakka’ya yönelik operasyon 24 Mayıs itibariyle başladı. Söz konusu operasyon ABD’nin gerçekleştirildiği bir dizi görüşme sonucunda başladı. Bu sebeple operasyon öncesinde, ABD Başkanı Obama’nın IŞİD ile Mücadele özel temsilcisi Bret Mcgurk’ün ikinci defa Rojava’ya gelerek PYD eş başkanı Salih Müslim ve YPG yetkilileriyle görüştü. Bu görüşme aynı zamanda bir “Cerablus-Rakka pazarlığı” olarak yorumlandı. Mcgurk’tan sonra ise ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) General Joseph Votel, önce Rojava’ya geçerek belkemiğini YPG’nin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile bir araya geldi. Bu görüşmeden sonra Ankara’ya geçen general Votel’in burada Türkiye’yi operasyona razı ettiği anlaşılıyor. ABD’nin bu tür diplomasi faaliyetlerinin garip bir şekilde Türkiye’yi de PYD ile dolaylı bir müttefik yapması açısından dikkat çekicidir.
Aslında Rakka operasyonu başlamadan önce de IŞİD’i Rakka’da tecrit etmeye yönelik YPG-DSG’nin birtakım hamleleri olmuştu. Bunlardan biri Rakka ile Mınbiç bağlantısını kesen Teşrin Barajı hamlesiydi. Diğeri ise Rakka ile Musul arasında yer alan Şeddadi’nin ele geçirilmesiydi (Şubat 2016). Bunlarla birlikte Rakka’nın kuzeyindeki Ayn İsa başta olmak üzere birçok bölgede IŞİD’e yönelik taciz saldırıları da gerçekleştirilmekteydi. Bu açıdan bakıldığında YPG–DSG’yin IŞİD’i tecrit etmek amacıyla stratejik noktalara odaklandığı anlaşılıyor. Dolayısıyla Rakka operasyonu, DSG –YPG güçlerinin IŞİD’i Haseke bölgesindeki tecrit faaliyetlerinin bir finali olarak görülebilir.
Kürtlerin temel siyasi hedefi
Tabii Rojava Kürtlerinin Cerablus yönüne gitmesi beklenirken güneye doğru harekete geçmesi kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. Çünkü Rojava Kürtlerinin nihai stratejik hedefi Efrin ve Kobanê kantonlarının birleştirilmesi. Bunun önündeki tek engel de Mare-Cerablus hattı. Dolayısıyla Kürtler açısından Rakka operasyonun esas amacı Mınbiç’tir. Daha genel bir ifadeyle Şehba bölgesidir. ABD – PYD – DSG arasında yapılan operasyonlarda da bu konunun gündeme geldiğini biliyoruz.
Sonuç olarak Suriye krizinin çözümü ve Ortadoğu’da dengeler Kobanê ile Efrin arasındaki Şehba bölgesine bağlıdır. Rojava Kürtleri de siyasi hedeflerini ve geleceklerini garantiye almadan Rakka’ya yürümeyecekleri bir gerçek. Çünkü Rojava Kürtlerinin de ilk amacı IŞİD’in bitirilmesi değil; ilk amaç siyasi stratejik hedefleri. (İG/HK)