Bolivya’da, ulusallaşma ve sosyalizme doğru yeni açılımlar bütün hızıyla sürüyor. Bolivya halkı, 1967 Anayasası’nın yerini alacak yeni Anayasa’yı yüzde 63’lük bir oy oranıyla kabul ederek, devletin yeninden kurumsallaşmasının önünü açtı. Yeni “ulusal sözleşme” beraberinde yeni kabine değişikliklerini de getirecek. Bu gelişme Başkan Evo Morales ve partisi “Sosyalizme Doğru Hareket”in kesin bir zaferi. Öyle ki, yeni Anayasayla on yıllardır ülkenin sahip olamadığı ekonomik, sosyal ve kültürel haklar da getiriliyor.
Yeni Anayasa’yla azınlık ve yönetimde söz sahibi olan oligarşi yanlılarına açıkça meydan okunurken, nüfusun çoğunluğunu oluşturan yerlilerin hakları yüceltiliyor, yerli sözcüğü Anayasa metninde tam 130 kez geçiyor.
Yeni Anayasa, öncelikle, yüzyıllardır sürekli ezilen yerli halkın haklarının geri verilmesi ve korunması üzerine hazırlandı. Ulusal referandum sırasında, toprak sahiplerinin bir kerede yaklaşık 5 bin hektardan büyük araziye sahip olamayacakları da ayrıca oylandı. Bu öneri de yüzde 70 çoğunlukla kabul edildi.
Bolivya’nın yoksul çiftçileri, işçileri ve yerli halkı, yıllardır emperyalizm, sömürgeleştirme, neoliberal politikalar ve ırkçılıkla tırpanlanan haklarının geri kazanımı için atılan adımı, Murillo Meydanı’nda kutladılar. Başkan Morales toplanan kalabalığa, yeni Bolivya’nın, halkın iktidarı’nın ve bütün Bolivya’lılara ‘eşitlik’ getirecek, yeni dönemin haberini verdi. Yüzlerce yıldır sürekli baskı altındaki yerlilerin haklarına kavuşmaktan kaynaklanan bu coşkusuna katılmamak olanaksız.
Yeni Anayasa, Bolivya’daki 36 farklı yerli etnik kökeni tanıdı. Eski Anayasa’daki ırk ve cinsiyet ayrımcılığına, yanı sıra da Katolik Kilisesi’nin yerlilerin inanç, gelenek ve mezheplerini yok sayan uygulamalarına son verilip inanç özgürlüğü getirildi.
Yeni Anayasa, ülkedeki derin eşitsizliğin başlıca nedeni olan zengin azınlığın zenginlik ve gücüne de belirli sınırlamalar getiriyor. Kullanılmayan bütün topraklar, doğal gaz alanları, maden ve petrol alanları devletin idaresine veriliyor. Su kaynakları insan yaşamının temel hakkı olduğundan, “özelleştirilmesi” kesinlikle yasaklanıyor; eğitim ve sağlık hizmetleri hakkı kutsal sayılıyor. Devletin herkese yeterli iş ve emeklilik olanakları sağlaması esas kabul ediliyor. Kamulaştırılan büyük toprakların bir kısmı, yerli halka veriliyor, bu arazilerden elde edilen enerji ve maden gelirlerinden daha fazla pay almaları sağlanıyor. Grev ve sendika hakkı sağlanıyor.
Yeni Anayasa, basın özgürlüğünü garantiliyor ancak basın da sorumlu olacak ve gerçek haber yapmanın yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlü tutuluyor.
Bolivya topraklarında, yabancı ülkelere ait askeri üslerin varlığı yasaklandı.
Bütün bu kazanımların yanında, Anayasa, seçilmiş hükümet görevlilerinin yeniden seçilebilmesine de olanak sağlıyor. Büyük olasılıkla, Morales Aralık ayında kongre seçimlerini yenileyerek, yeni bir 5 yıl isteyecek, böylece reformların sürdürülebilmesi için gereken altyapıyı güçlendirecek.
Bütün analizlerin ortak kanısı, yeni Anayasa’nın Bolivya’nın yerli halkına yıllardır alamadıkları haklarını geri vermek için hukuki altyapı sunduğu yönünde. Ancak, arazi dağıtımı ve paylaşımı konusundaki maddeler oldukça tartışmaya açık ve mevcut arazi sahipleriyle yerliler arasında yeni anlaşmazlıklar doğuracak cinsten.
Bekleyen mücadele
Bolivya’nın ilk yerli devlet başkanı Morales, yaklaşık 450 yıldır ırkçılıkla ülkeyi yöneten bir iktidarın yerine geldi. Büyük çoğunluğu yerlilerden oluşan yoksullaşmış kitleler, şiddet kullanan yönetici azınlığın tepkisine karşın, onun barış içindeki liderliğini takip ettiler. İşçiler, yoksul köylüler ve yerliler ülkeyi bir uçtan diğerine, “eşitlik” diye bağırarak yürüdüler.
ABD, Latin Amerika’daki sol yükselişin liderliğini yapan Küba-Venezuella-Bolivya üçlüsünde, Morales hükümetini en zayıf halka olarak görüyor. ABD, geçtiğimiz üç yıl boyunca, Morales karşıtlarına önemli ölçüde operasyon desteği sağladı. Morales ve taraftarları, özellikle medyanın yanlış bilgilendirme kampanyalarıyla, faşist ataklarıyla ve ölüm tehditleriyle karşı karşıya kaldılar.
Özellikle geçtiğimiz eylül ayında, demokratik olarak seçilmiş hükümeti zayıflatmak için düzenli saldırılar yapıldı; onlarca hükümet binası tahrip edildi. Vali Leopoldo Fernández Ferreira tarafından organize edilen saldırılarda, Pando bölgesinde, aralarında kadın ve çocukların da olduğu 70 sivil öldürüldü.
Latin Amerika liderlerinden ve birçok ülkeden gelen kınamalar, Morales’e ve Anayasa çalışmalarına gösterilen destek, sağ kanat destekçilerini ve onların ABD Hükümeti’ndeki müttefiklerini yanlızlığa itti.