Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince bu yılın Latin Amerika yılı olarak ilan edilmesi çerçevesinde, Türkiye ve Küba arasındaki olumlu ilişkileri geliştirmek üzere gerçekleştirildi.
Küba Cumhuriyeti Dışişleri Bakan yardımcısı, Eumelıo Caballero'yla Küba-Türkiye ilişkileri, bu ziyaretin kapsamı ve Viyana toplantıları konuları üzerine konuştuk.
Türkiye'deki 2 günlük ziyaretinizin içeriği, yaptığınız çalışmalar ve elde edilen sonuçlar hakkında bilgi verir misiniz?.
Toplantılar, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü ziyaretimizle tamamlandı. Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Sekreteri'yle de bir araya geldik; Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki (TBMM) Türkiye-Küba dostluk grubu başkanı Fuat Çay ve Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı'yla da görüşmelerimiz oldu. Ankara'da, ulusal kahramanımız Jose Marti'nin adının bir caddeye verilmesiyle ilgili (23 Mayıs), hoş bir etkinliğe de katıldık. Türkiye'den sonra da Azerbaycan ve Bakü'ye geçeceğiz.
Yalnız Dışişleri Bakanlığı'yla değil, yaptığımız bütün görüşmelerden ortak bir sonuç çıkıyor. Küba ve Türkiye'nin ekonomik, politik, kültürel ve bilimsel işbirliğinde çok önemli bir potansiyel var. Küba ekonomisi, geçtiğimiz yıl yüzde 11 oranında büyüdü. Bu büyüme sürecinde farklı sektörlerde gelişim programları yürütüyoruz. Başta turizm olmak üzere, biyoteknoloji ve ilaç sektörlerinde, enerji, ulaşım ve inşaat alanlarında önemli ilerlemeler ve gelişmeler var.
Küba'nın ihtiyaç duyduğu bazı mallarda, Türkiye'nin uygun kalite ve fiyatta, rekabetçi çözümleri olduğunu düşünüyoruz. Yatırımcılar bakımından da Türkiye'yi aktif görüyoruz. Şöyle bir sonuca da vardık. Geçmiş yıllarda bir çok Türk ürününü başka ülkelerden, özellikle de AB'nden ithal etmekteydik. Bu da ikili ilişkilerde Küba-Türkiye ithalat/ihracat rakamlarına yansımıyordu. Biz de, artık bu ürünleri doğrudan Türkiye'den almanın, heri iki tarafın yararına olacağını düşündük.
Ekonomi ve ticaretin gelişmesinin, rakamların artmasının bir diğer sebebi de Türk makamlarınca ülkemize verilen 10 Milyon Avro'luk kredidir ve bu yıl içinde kullanılmaya başlanmıştır.
Türk halkından Küba halkına büyük bir saygı ve dostluk besleniyor. Küba'nın devrim tarihi tanınıp, biliniyor; Che Chuevera ve Fidel Castro biliniyor. Türk halkının bütün siyasi renklerinde bu hissiyatı ve hassasiyeti gördük. Küba'da da Türkiye tarihi tanınmakta ve bilinmektedir. Mustafa Kemal Atatürk'ün Ulusal Kurtuluş Savaşı gayet iyi biliniyor. O yüzden de bu temeller üzerine inşa edilen ilişkilerin, birbirimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını ve bu ilişkilerin devam edip, gelişmesini diliyoruz.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle ve diğer kişilerle konuştuğumuzda, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu yılı Latin Amerika yılı ilan ettiği söylendi. Bu da bölgemize, yenilenmiş bir ilginin olduğunu teyit etmektedir. Küba ve diğer Latin Amerika ülkeleri, bu yılın anlamlı geçmesi için, ellerinden geleni yapacaklardır.
Uluslararası forumlarda takındığımız ortak tutumlar üzerine de çalışmalar olacaktır. Bu ziyaret çerçevesinde, Türk yetkililere, Türk Hükümetinin her yıl Birleşmiş Milletler'de (BM) yapılan oylamada Küba halkının Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ambargo ve ablukasına karşı verdiği mücadelede gösterdiği destekten dolayı teşekkürlerimizi iletebildik. Kısa bir süre önce New York'ta, BM bünyesinde yeni İnsan Hakları Konseyi kuruldu. Küba'da üye olarak seçildi. Küba'nın adaylığının önünü kesmek isteyen Avrupa Birliği (AB) ve ABD'nin tüm çabalarına rağmen, seçildik. Bu oylamada da Türkiye, Küba lehine oy kullandı.
Son günlerde Türkiye'de yabancı doktorların çalıştırılması konusunda bir gündem oluştu. Dışişleri Bakanlığı ile yaptığınız görüşmelerde, Latin Amerika, Afrika ya da Pakistan'da çalışan Kübalı doktorların Türkiye'de görev yapması konusu gündeme geldi mi?
Bu ziyaretimiz Dışişleri Bakanlıkları arasındaki ikili ilişkiler ve potansiyeller üzerinedir. Bu yılın sonlarına doğru hükümetler arası karma ekonomik komisyon toplantısı gerçekleştirilecektir. Kübalı doktorların Türkiye'de çalışması konusu da bu çerçevede yapılacak toplantılarda ele alınacaktır. Latin Amerika ve Afrika'da Kübalı doktorların çalışmaları var. Özellikle son Pakistan depremine 2 bin 500 doktor ve pratisyen hekim gönderdik. Şu günlerde Bolivya'da Kübalı doktorların sayısı artmaktadır. Elimizde olanları paylaşmamızla ilgili bir konudur bu bahsettiğiniz.
12 Mayıs 2006'daki AB ve Latin Amerika ülkeleri arasında gerçekleşen Viyana Zirvesi'nde, karşılıklı bölgesel işbirliğinden söz edildi. Latin Amerika ve AB arasındaki ekonomik ortaklık işbirliği konusundaki engeller neler olabilir?
Bu toplantıda bölgesel stratejik işbirliğini konsolide etmek için bir araya geldik. Gerçekte, 1999'da konuşulmaya başlayan bu işbirliği çabaları hâlâ somutlaşamamıştır. Bizim görüşümüze göre de, şu anda AB'nin içinde bulunduğu durum itibarıyla somutlaşması pek mümkün gözükmüyor. AB, Latin Amerika ve Karaipler'de giderek ağırlığını kaybediyor. Çünkü AB, son dönemde, özellikle Doğu ülkeleri ve ABD'yle ilişkilerini güçlendirme yolunu seçmiştir.
AB ile Latin Amerika arasındaki ticaretin yönü de aşağıya doğrudur. Tarım ürünlerindeki yüksek gümrük oranları ve tarifeler de AB'den yanadır.
1970'te yani tam 36 yıl önce alınan bir karar bulunmaktadır. AB, tıpkı diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, gayrı safi yurtiçi hasılasının yüzde 0,7'sini, "Resmi Geliştirme Desteği (Official Development Assistance)" olarak kullanması gerekirken, bu kullanımı iyice zorlaştırmakta ve birçok şarta bağlamaktadır. Örneğin, bu fonun uyuşturucu ticaretiyle, savaş ve göçmenlik konularındaki kullanım oranları artarken, sağlık, eğitim ve altyapıların iyileştirilmesi konularındaki kullanım oranlarının azaldığı gözlenmektedir. Gerçek şudur ki, AB'nin stratejik ortağı, "imparatorluk" peşinde olan ve dünyanın ekonomisini ve politik düzenini kontrol etmeyi amaçlayan, ABD'dir.
AB, şu ana kadar aldıkları borçları faizleriyle beraber neredeyse "iki defa" ödemiş durumdaki Latin Amerika ve Karaip ülkelerinin hâlâ finansörü durumundadır. AB, Latin Amerika ve Karaip ülkelerine yüksek teknoloji satar, bunun karşılığında hammadde alır.
AB, bölgedeki zor şartlarda ve kısıtlı imkanlarla yetişen insan kaynağını göçmen politikalarıyla alarak bundan faydalanır. AB, ABD'nin müttefiki ve NATO üyesidir. Latin Amerika ve Karaip ülkeleriyse, Başkan Bush'un, "Dünyanın Karanlık Köşesi" diye adlandırdığı ve her an saldırmakla tehdit ettiği bölgedir.
Sürekli maniple edilen insan hakları, demokrasi ve terörizm konuları, Küba'ya uygulanan ambargo ve baskıları haklı göstermek için kullanılmaktadır. Bu cümleyi kanıtlayan bir iki örnek vermek gerekirse; AB, Irak, Guantánamo ve kendi topraklarında dahi faaliyet göstermiş gizli hapishanelerdeki suç ve işkenceleri kınarken, Küba'nın BM'deki İnsan Hakları Konseyi'ne seçimi için, gizlice "karşı" oy kullanmıştır. Buna karşın Küba, 135 ülkenin, neredeyse 3. Dünya ülkelerinin tamamının oylarıyla seçilmiştir. AB, terörist Luis Posada Carriles'in Venezuela'ya iade edilip yargılanmasına da hiç destek vermemiştir.
Viyana Zirvesi'nden sonra yapılan basın açıklamasında çok gösterişli ifadeler kullanıldı; AB ve Latin Amerika arasındaki stratejik ortaklıktan ve hatta bu ortaklığın sağlamlaştırılmasından bahsedildi. Bunlar çok hoş tümceler, alkışlanacak sözler. Ama işin aslı çok farklı ve nettir. Aslında AB'nin stratejik ortaklığı Latin Amerika'yla değil ABD iledir.(MG/AD)
* Fotoğraflar: Serpil YILDIZ