PA’yı 2013 yılında Gebze Hapishanesi’nde tanıdım. Birgün ortak alandan dönerken, maltanın girişinde annesinin kucağında çığlık çığlığa bağırıp ağlayan çocuğu görünce, “bu çocuk yeni mi geldi” diye gardiyana sordum. A-9’da kaldığını söyleyince, kısa süre önce annesiyle birlikte gelen Poyraz Ali olduğunu anladım.
Hapishanelerde anneleriyle birlikte tutsak edilen çocuklar genellikle bilinmez*. Bilinse de, büyüklerin yaşadıkları sorunlardan çocukları hatırlamaya sıra gelmez ya da pek ilgi gösterilmez. Oysa daha bebekken, annesiyle birlikte tutsak edilen bu çocuklar; oyuncakları, çocuk bahçelerini tanımadan önce, demir parmaklıklar, beton duvarlar, gardiyan ve askerlerle tanışırlar.
Ziyaret günlerinde babalarını, ailenin diğer bireylerini görüş kabininde gördüklerinde hırçınlaşıp, ağladıkları için, o görüş hem anneye, hem çocuğa, hem de görüşe gelenlere zehir olur. Bir dönem A-9’da mapusdaşım olan 2,5 yaşındaki Kıvanç’ın görüş sonrası ve dışarıdan döndüğünde nasıl ağlayıp, kendini uykuya vurduğunu… Aylık rutin aramalarda koğuş kapılarını saran ve içeride arama yapan askerlerden nasıl korktuğunu hiç unutmadım!..
0-6 yaş grubundaki çocuklar anneleriyle birlikte hapishaneyi boylarlar. Şayet dışarıda bakacak birileri varsa şanslı sayılırlar. Tabii bu defa da o yaşta anne hasretiyle tanışmak paylarına drüşer. Altı yaşını dolduran çocuk ise, hemen o gün, daha ne olduğunu anlamadan kendini ailenin diğer bireylerinin yanında dışarıda bulur. Şayet dışarıda bakacak bir yakını yoksa da, yetim hane yolu görünür çocuğa. Hiç kimse, o çocuğun annesini ardında bırakarak dışarı gönderilmesinin yaratacağı travmayı düşünmez. Kankam Robin’in doğum günü dışarı gönderilmemesi için annesi defalarca hapishanenin birinci müdürüyle görüşmüş. Sadece ertesi güne kadar izin alabilmişti. O gün Robin’i dışarı halasının yanına gönderilirkenki halini görseydiniz… Emin olun oracıkta oturur ağlardınız, Robin’e bunları yaşatanlara isyan eder, lanetler okurdunuz.
Kısacası parmaklıkların ardı da, dışarısı da, 0-6 yaş grubundaki çocuklar için bir cehennemdir. Ne yasalar, ne de uygulamalar çocukları hapsettikleri bu cehennemden kurtaramaz. Söz konusu siyasi tutsaklar olduğunda ise, varolan yasalar bile uygulanmaz.
13 Kasım günü Barış İçin Kadın Girişimi’nin ortak emailine bir mektup geldi. Mektup PA'nın annesi Zeynep'tendi. Bakırköy Hapishanesi’nden yazmış Zeynep, bir arkadaş da ortak emailden göndermiş.
Doğum günün kutlu olsun çocuk
13 Kasım’da PA'nın doğumgünüymüş. 4 yaşını doldurmuş. 21 aylıkken hapishaneye girmişti PA. Çok kısa süre sonra da, Poyraz Ali’ye “atipik otizm” tanısı konulmuştu. Gebze Hapishanesi’nde kreş sorunu yaşandığı için, A-9’daki temsilci arkadaş idareyle görüşerek, Zeynep’in Bakırköy Hapishanesi’ne sevkedilmesi için hayli uğraşmıştı. PA'nın tedavisi için rehabilitasyon ve kreş şarttı. Acilen tedavinin başlaması gerekiyordu.
Zaten ilk tutuklama Samsun’da gerçekleştiği için, bir süre Samsun Hapishanesi’nde kalmışlardı. Uğraşlar sonucunda Gebze’ye gelmişlerdi. Ancak Gebze’de de tedavi koşulları olmadığı için, Bakırköy’e sevkedilmişlerdi. Yani 5 ayda 3 hapishane değiştirmek zorunda bırakılmışlardı. Bakırköy’de de bir sürü sorun yaşamıştı PA ve annesi.
Haftada sadece 2 saat rehabilitasyona gidebilir PA. Yalnız başına götürdükleri kreşte ise, çocuğun neler yaşadığı annesi için tam bir muamma idi. Zeynep mektubunda; PA'yı kreşe götürmesi için zorla gardiyana verdiğini yazmış. Çocuk kreşten nefret ediyormuş. Her gün kreşe gönderdiklerinde çocuk çığlık çığlığa ağlıyormuş! Yemekler problem, oyuncak ise, yasakmış!..
Oyuncak ve yemek meselesini Gebze hapishanesindeyken de çok yaşadı PA. İdare büyüklere çıkan karavanadan yiyebileceğini söyleyip, 21 aylık çocuğun beslenmesi için koğuşa küçük elektrikli ocak vermeyi, dış kantinden çocuk için yiyecek alınmasını reddetmiş, babasının getirdiği oyuncakların çoğu da, kapıda askerin yasaklarına takılmıştı.
Poyraz Ali’nin durumunu bile bile, Adalet Bakanlığı’nın üç maymunu oynaması ise, her zamanki alışkanlık ve uygulamaydı… Annesine 1 Mayıs’a, devrimcilerin cenazelerine katıldığı için verdikleri örgüt üyeliği cezasının Yargıtay’da onanması üzerine, PA'nın da bu cezayı çekmek zorunda bırakılmasına, ona ve annesine yapılan bu zulme, Adalet Bakanlığı’nın bu duyarsızlığına, intikamcılığına karşı çıkmak ve teşhir etmek insanım diyen herkesin görevi olmalı.
Susmayacağım, ağlamayacağım, anlatacağım…
Zeynep mektubunda kamuoyuna şöyle sesleniyor:
“Bugün 13 Kasım. PA adlı bir halk çocuğunun –ki benim oğlum olur- doğumgünü bugün. ‘Aylan’ bebeklerin cesetlerinin kıyıya vurduğu bir dünyada pek önemsiz bir şeydir Poyraz Ali’nin doğum günü ve hatta kendisi. Gene de biz anneler çocuklarımızın ‘hiç’ muamelesi görmesini kabullenemeyiz. Aklı başında olanlarımız, bu acımasız çarkın içinde ezilmesine tepkisiz kalamaz. Hiçbir şey beceremezsek ağıt yakarız, illa ki ulaşır sesimiz birilerine, illa ki rahatsız olanlar da olur. Ama ben ağıt yakmayacağım. Hep anlatacağım PA'nın ödediği bedeli. Zararın neresinden dönersek faydasınadır PA'nın çocukluğunun. Yok bu olmayacaksa bu çocuğa yaşatılanlar teşhir edilmelidir. Başka çocuklara yaşatılmasın diye, yaşatanların yanına kar kalmasın diye. PA ilerde dönüp baktığında ‘ailem elinden geleni yapmıştı’ diyebilsin diye.”
Zeynep ve PA, içerideki koğuşdaşlarının desteğiyle bu kötü günleri atlatmaya, onun geç kalan tedavisini hapishane koşullarında sağlamaya çalışırken… Dışarıdaki arkadaşları da; “Hasta ve rehabilitasyona ihtiyaç duyan çocuk annelerine denetimli serbestlik” talebiyle bir kampanya yürütüyorlar.
Kampanyanın ilk başladığı geçen yıl zamanın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’la da bir görüşme gerçekleştirilmişti. Bakan o dönem bazı sözler verse de, Ankara siyasetinin kiri içinde PA'lar unutulmaya terkedildi. Zeynep’e ceza ertelemesi bile verilmedi. Sadece yürütülen kampanya sayesinde PA'nın eğitim saatleri arttırıldı, bazı oyuncakları içeri verdiler, hapishanenin içindeki kreşe annesiyle birlikte gitmesi sağlandı.
Ancak bilenler bilir. Hapishanelerde hiç bir zaman, hiç bir konuda istikrar olmaz. Dışarının siyasal atmosferi tutsaklara genellikle yaptırımların sıklaştırılması, baskının artışı olarak döner. Erdoğan ve AKP diktatörlüğünün savaş konseptini devreye koymasından bu yana hapishanelerde de koşullar sertleşti. Bu sertlik PA'ya götürülen bir kitabın kalın olduğu gerekçesiyle verilmemesine yol açmış. Kim bilir önümüzdeki süreçte daha hangi hakları gaspedilir çocuğun/çocukların…
2016 Ocak’ında Zeynep’in cezası 2 yıla düşecek. 2012 yılında “Çocuk Yasası” çıkarılmıştı. Bu yasaya göre 0-6 yaş çocuk sahibi anneler infazlarının bitimine 2 yıl kala “Denetimli Serbestlik”le tahliye ediliyorlar. Ancak her yasayı uygularken, siyasi tutsaklara “teslimiyeti ve ihaneti” dayatan hapishane idareleri bakanlıkla elele vererek, bütün bu süreçte siyasi tutsak annelerin bu yasadan yararlanmalarına engel oldu. Dolayısıyla, bu uygulama nedeniyle 2016 Ocak’ında Zeynep de tahliye olamayacak.
Yasanın uygulanmasındaki bu çifte standarta karşı olmak, PA'nın tedavi hakkını savunmak, siyasi kadın tutsakların bu yasadan yararlanmasına karşı yürütülen bu mücadeleyi desteklemek gerektiğini görmezden gelemeyiz!
PA'nın/PA'ların hapishanelerde unutulmasına da sessiz kalamayız! Kalmamalıyız!
Zeynep’in mektubunda dediği gibi, “Bir çocuğun çocukluğunu kurtarmak dünyayı kurtarmak değildir belki, ama onun dünyasını kurtarmaktır ve bu daha güzel bir ülke için atılan adımlardan biridir.” (FE/HK)
* Bugün Dünya Çocuk Hakları günü. Hapishanedeki çocuklar haklarından en çok mahrum kılınan gruplardan biri.