Duydunuz mu? Duymalısınız!
15 yaşında bir çocuktu E.N… Haberi geldi; Trabzon’da tutuklu kaldığı Bahçecik Kapalı Cezaevi’nde kendini asarak intihar etti diye...*
Bu cümleden sonra yazıya nereden başlamalı insan, inanın bilemiyorum. Defalarca paylaştığımız ve muhtemelen sizin de defalarca okuduğunuz, çocuk cezaevlerinin kapatılması gerekliliğini gösteren evrensel hukuki sözleşmelerden de hapsetmenin çocuklarda hiçbir şeye yaramadığını gösteren verilerden de bahsetmek istemiyorum.
Çünkü dün, E.N’nin annesi Sema O. ile görüştüm. Adalet de hukuk da onun sözlerinde apaçık duruyordu karşımda. Henüz 15 yaşındaki çocuğunu kaybeden bir annenin soruları ve söyleyecekleri vardı bizlere ve devlet yetkililerine!..
Bakın neler söyledi, duymaya hazır mısınız?
Konuşmasına, ‘benim çocuğum yaşamı seven bir çocuktu’ diyerek başladı Semra O. Sonrasında uzun suskunluklarla dolu ama bir o kadar da mutlak cevaplanması gereken aktarımlarla devam etti:
“Bir gün polisler geldi eve. Sadece el izi alacağız diyerek çocuğumu götürdüler. İki gün boyunca haber alamayınca polisleri aradım. Çocuğumun tutuklandığını söylediler. Düşünebiliyor musunuz çocuğumun tutuklandığını bile böyle öğrendim ben.
“Bu yıl üst üste oğlum hakkında hırsızlık iddiasıyla peş peşe davalar açıldı. Yedi ceza dosyası açılınca oğlumun psikolojisi alt-üst oldu. Kendi imkânlarımla hastanelere götürmeye çalıştım. Ama benim gücüm yetmedi. Kimse de hiçbir yetkili de bizimle yeterli şekilde ilgilenmedi.
“Oğlum kapalı yerlerde kalmayı hiç sevmezdi. Evde bile oturmak istemezdi. Cezaevine girdikten sonra çok zorlandı. ‘Anne her gün yanıma gel’ diyordu. Ancak görüşüne gittiğimde cezaevi görevlileri 1 hafta sonra gelin diyorlardı. 1 hafta sonra gidiyordum, bugün müsait değil deyip içeri almıyorlardı. Ölümünden birkaç hafta önce zayıfladığı için yeni bir pantolon almıştım. Beni görmeyince üzüldüğünü bildiğimden, hiç değilse pantolonu versinler istedim ama onu da içeri almadılar...
“Oğlum çok zayıflamıştı. Bir görüş gününde neden böyle zayıfladığını sordum: ‘Burada bize 1 dilim ekmek veriyorlar, kantinden bir şey alırsam da diğer büyük çocuklar elimden alıyor. Tuvaleti temizletiyorlar, çamaşırlarımızı kendimiz yıkayıp asıyoruz, bardak-tabakları yıkıyoruz’ dedi. Günde 3 paket sigara içiyordu. Cezaevine girdikten sonra sigarasız kalınca dayanamıyorum buna diyordu.
“Bir gün sabah 9 gibi cezaevinden aradılar. Hemen gittik. Aklıma kötü şeyler geldi, diğer çocuklarla kavga etti kolu kırıldı diye düşündüm. Sonrası bildiğiniz gibi işte... Çocuğumu önce Numune Hastanesi’ne, orda gerekli makine olmayınca da Kaşüstü Hastanesi’ne götürmüşler. Gece 12 civarı olmuş her şey ama bize sabah haber verdiler. Çocuğumu sağ aldılar, ama ölü geri verdiler.”
Anne Semra O., gerçekleri bilmek istiyor ve soruyor:
“Kamera kayıtlarını dayıları görmek istemiş, ancak izletmemişler. Çocuğumun neden öldüğünü bilmek istiyorum. Ben cezaevine girerken kolumda gençliğimden kalma bileziklerim vardı, çıkaramayınca kesip öyle aldılar. İçeri bileziklerimle giremiyorsam, oğluma aldığım pantolonu bile ulaştıramıyorsam cezaevinde çamaşır ipinin işi ne? Benim çocuğumun özel ruhsal durumunu biliyorlar. Orda bıçağın, çatalın işi ne? Neden herhangi bir tedbir almadılar?
“Ranzaya astığını söylediler. Ancak çok yüksek olmadığını biliyorum bu ranzaların. Nasıl olmuş tüm bunları öğrenmek istiyorum. Kamerayla takip edilmiyor mu çocuklarımız, neden zamanında müdahale edilmiyor?”
***
İşte tüm bu sorular, savcılık tarafından yürütülen soruşturmada mutlaka cevaplanması gereken şüpheleri içeriyor. Ancak bu cevaplar 14 yaşındaki bir çocuğun sadece ölüm nedenini aydınlatacak sorular. Oysaki çok ama çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Bu vahim olaydan bize geriye kalanlar çok daha fazlası çünkü…
Bir çocuğun daha saçının teline zarar gelmesini istemiyoruz artık. Çocukları hapsetmek ne kamusal ne de bireysel menfaatleri koruyor. Tam tersine yeni sorunları katlanarak karşımıza çıkarıyor. Her şeyden önemlisi, çocuğun onuruna yaraşır olmayan hapishanelere son verilmesi gerekiyor artık. Hapishaneler acı ve şiddet üretiyor. Alternatif modellere başvuran ülkelerde, çocuk suçlarında azalmanın dahi gözlendiği koşullarda ilkel bir yöntemde hala neden ısrar ediliyor?
Çocukların hangi koşullarda yasa ile ihtilafa düştüğünü anlamak zorundayız sonra. Yasada çocukları suça sürüklenen olarak tanımladıktan sonra onları ekonomik, sosyal, psikolojik tedbirlerden uzak bir şekilde bu kısırdöngünün içine terk edemeyiz. Çocuk adaletinin sağlanmasında, sivil toplum örgütleri tüm gönüllüleriyle destek vermeye hazır. Adalet Bakanlığı’nın hangi ölümden, hangi çığlıktan sonra sesimizi duyacağını bilmek istiyoruz.
Daha dün, Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi ‘Çocukları Hapsetmemek Mümkün’ diyerek ortak bir açıklama metni yayınladı. 2014 yılından bu yana da hak mücadelesine devam ediyor. Soruyoruz: O soğuk hapishane duvarlarının ardından gelen çocuk seslerini ne zaman duyacaksınız? (TB/HK)
* Trabzon'da Bahçecik E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu'nda tutuklu olarak kalmakta olan 15 yaşındaki E.N.,B1 koğuşunun kapısına kendisini asarak yaşamına son verdi. Islahevi olmadığı için çocuk tutuklunun kapalı cezaevinde kaldığı belirlendi.