12 Eylül 2006 tarihinde, çıkarıldığımız Beşiktaş Ağır Ceza Mahkemesi-ACM’de bekletildiğimiz hücrede tutuklama kararı bize bildirildiğinde, zaman çoktan gece yarısını geçmişti. Eşimle vedalaşırken, görüş ve telefon hakkı için hukuki mücadele yürütmek üzere anlaştık.
Gebze Hapishanesi’ne götürüldüğümde, neyle itham edileceğime ilişkin bir fikrim yoktu. İddianamenin açıklanması, ilk duruşmaya ne zaman çıkarılacağımız ise, tümüyle belirsizdi. O tarihlerde devam eden ölüm orucu eylemi nedeniyle telefon hakkımızı kullanmıyorduk.
Ölüm orucunun bitmesi üzerine, ilk avukat görüşünde TCK’da yer alan mahpusların hak ve yükümlülüklerine ilişkin maddenin uygulanması için dava açma fikrimi paylaştım. Avukat arkadaş bu işe pek sempatiyle bakmasa da, ben haklarımı alma, bunun için gerekli mücadeleyi yürütme konusunda kararlıydım. Bu konuda bir mahkeme kararının çıkması, sadece evli çiftlere görüş hakkını sağlamayacaktı. Aynı zamanda görüş hakkına sahip olan tüm aile bireyleri görüş ve telefon hakkına sahip olacaktı.
Bunun için gerekli adımı 2007 baharında attım. Görüş ve telefon hakkından yararlandırılmadığım için Adalet Bakanlığı hakkında dava açtım. Eşimle soyadımın farklı olması nedeniyle resmi nikahımızın olduğunu ispatlamam istendi. Yerel mahkemenin kararına Bakanlık itiraz edince, dava bir üst mahkemeye intikal etti. Üst mahkeme de eşlerden biri dışarıda olduğu koşullarda telefon ve görüş hakkından yararlanma hakkına sahip ise, her ikisi de tutuklu olan eşlerin birbirleriyle görüşme ve telefon hakkını kullanma hakkı olduğuna hükmetti.
Kimsenin beklemediği bu kararın uygulanması için eşim ve ben karşılıklı olarak hapishane yönetimine başvurarak, kararın uygulanmasını istedik. Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishane yönetimi, telefon hakkının kullandırılmasına ilişkin inanılmaz gerekçeler ortaya sürdü. Adalet Bakanlığı’na başvurarak, kararın uygulanmasını talep ettim. Bunun üzerine, hiç beklemediğim bir anda, eşimin F Tipi Hapishane’den benim bulunduğum Gebze M Tipi Hapishane’ye sevkinin çıktığı haberini aldım. Ve 2009 Ekim’inde eşime Gebze’ye getirildi.
Böylece tutuklandığımız günden beri sadece duruşmalarda, duruşma sırasında görebildiğim eşimle, ayda 3 kez kapalı, 1 kez açık görüş hakkımı kullandım. Bunun mahpusluk günlerim bakımından müthiş bir şey olduğunu kesinlikle söylemeliyim. Ayrıca bu hakkın kullanılması için bir kamuoyu oluşturulması, birinci ve ikinci dereceden tutuklu ve hükümlü olan aile bireylerinin aynı hapishanede tutulmasını sağlamak bakımından da çok önemli.
Özellikle siyasi tutsaklarla ilgili Adalet Bakanlığı, iki kardeş, baba-evlat ya da anne-evlat gibi tutuklu ve hükümlülerin birini memleketin bir hapishanesini, diğerini kilometrelerce uzakta bir başka hapishaneye gönderiyor. Ve bu durum bırakalım iki aile bireyi tutsağın görüşmesini, dışarıdakilerin görüş haklarını kullanmalarını bile fiilen ortadan kaldırıyor. Yoksulluk içindeki ailelerin yol parasını bulup örneğin biri İzmir’de, diğeri Rize’de bulunan tutsağı ziyarete gitmesi mümkün olmuyor. Oysa aynı hapishanede olsalar, hem iç görüş hakkından yararlanacaklar hem de dışarıdaki aile bireylerinin görüş hakkı korunmuş olacak.
O dönem gazetelerde çıkan haber üzerine, adli mahkumlardan çok fazla mektup aldım. Her gelen mektuba, mahkeme kararının fotokopisini ekleyerek yanıt verdim. Cezası 1 yılın altına düşen bir başka siyasi tutsak, hükümlü olan eşiyle görüş hakkını kullanmak için Gebze Hapishanesi’ne getirildi. 2010 Ekim başında sürgün sevkle Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishane’ye götürüldüğümde, Adalet Bakanlığı’nın evli adli mahkumları da orada toplamak gibi bir uygulaması oldu.
2011 Mayıs’ında eşim tahliye oldu. Ben kaldım. 2012 Haziran’ında Gebze M Tipi Hapishane kadın hapishanesine çevrilince, yeniden Gebze Hapishanesi’ne getirildim.
30 Mart 2013 tarihli “Hükümlü ve Tutukluların Ödüllendirilmesi Hakkında Yönetmelik” te yapılan değişiklikle “Pembe Oda” uygulaması başlatıldı. Bu uygulamaya ilk karşı çıkanlar gardiyanlar oldu. Gardiyanlar bu karşı çıkışlarını “biz pezevenk miyiz” şeklindeki saçma bir gerekçeye dayandırsa da, yönetmelik uzunca bir süre uygulandı.
Siyasi tutsaklar bakımından ise, bu hakkın kullanılması gündeme bile gelmedi. Bir yanını siyasi tutsakların bu konulardaki yaklaşımı idi. Diğeri de, Adalet Bakanlığı’nın “pembe oda” hakkından yararlanmayı yönetmelikte “iyi hal” şartına bağlamasıydı...
TIKLAYIN - AYM: Tutuklu eşlerin görüşememesi hak ihlali
(FE/AS)