“Her yerde duvarlar.
İnsanların duvarları her yerde.
Yıllarca mahallenin delisi olduktan sonra
Duvarlarımın arasına kapadım kendimi.
Boğuluyorum.
Ben böyle değilim ki. İçim hep içimde.
Duruyor…”
Günlerden kararertesi. Her kararertesi gecesinde olduğu gibi uyumak istemiyorum. Tüm ışıkları söndürdüm, ağaçları kestim.
Ne demek istediğimi rüya görenler bilir.
Vapur...
Farklı bir zaman boyutudur kararertesi. Diğer günlere benzemez. Düzenli değildir takvimi. Her hafta gelmez. Geldiğinde anlarsın, önceden bilemezsin.
Herkesin kişisel kararertesi günleri vardır. Kimse eşzamanlı yaşamaz. Perşembe ya da cumalara benzemez. Doğum günleri gibidir ama kimse kutlamaz.
Seninle aynı gün doğanları listeleyebilirsin ama seninle aynı anda kararertesini yaşayanları çoğu zaman asla tanımazsın.
Birisiyle bir kere kararertesi gününün denk gelmesi her seferinde geleceği anlamını taşımaz.
Kum saati...
İki kararertesi arası kendine hamilesindir. Kendini diğer kararertesine kadar karnında taşırsın. Bazen yıllarca, bazen birkaç ay sürer gebelik. Sonra döllendiğin zamanki koşullar değiştiğinde kendin karnında tekme atmaya başlar. Tekmeler hayallerinin gerçekleşmeyeceğine emin olmaya başladığın anda sıklaşır...
Önceki kararertesinde döllediğin kendin, sonraki geldiğinde doğar.
Doğum çok acılı olur. Bas bas bağırırsın. "Doğuracağım bir şeyler yapın" dersin. Biri seni duyar da elinden tutarsa doğumu ertelemeyi başarırsın.
Genellikle doğumu ertelemek istersin. Çünkü yeni senin doğması demek eski senin ölmesi anlamını taşır. Ve sen ölmek istemezsin.
Bebek parkı...
Kararertesi gecesi uyumayıp yeni doğmuş kendinle tanışmak isteyebilirsin. Oturup kendinle konuşursun uzun uzun. Sana kendini anlatmasını istersin kendinin. Yeni doğmuş kendinin umutlarını ve hayallerini dinlersin. Hayalleri dinlediğin anda sıradaki doğum için döller atılmış demektir. Hayaller sperm gibidir bir tanesi yumurtayı bulur, döller…
Bu sefer başka doğum olmayacağını, koşulların değişmeyeceğini umarsın. Kendine hep kalacakmış gibi bakarsın. Kendine alışırsın. Hayallerini gerçekleştirmek için herkesin arasına karışır, herkesin yaşadığı günleri yaşarsın.
Bir gün hayaller kırılırsa o zaman en baştan başlarsın. Bir ölüm daha, bir doğum daha…
"Ben hiç rüya görmem"
Eğer ölmek istemezsen bir yol daha vardır. Karanlık olduğu için kimsenin gitmediği bir yol. Kendinle ilk karşılaştığında o yolu değerlendirebilirsiniz birlikte.
O karanlık yolda hayal yoktur, yumurtaların spermsiz kalır. Hayal kurmayı göze alırsan, ölmeyi de göze alman gerekir. Ama eğer bütün ağaçları kesmeye, tüm ışıkları kapamaya razı olursan doğum sancıları çekmez, hayal koşullarının her ufak değişiminde kendinin tekmelerini hissetmezsin karnında…
Ne demek istediğimi rüya görmeyenler bilir.
Bariyer...
Karanlık yol hiçbir yere gitmez. Karanlık boşluğun ortasında oturur kendini izlersin. Birileri sana dokunur gider, ışığı açıp yüzlerine bakmazsın.
Karanlıkta her şey aynıdır. Canın sıkılabilir. Ölme riskini almak ve ışığa dönmek isteyebilirsin ama aslında ışıklı yol da aynıdır. Ölürsün, doğarsın, ölürsün, doğarsın… Aynıdır. Böyle gelebilir sana… Belki de öyledir de gerçekten.
Ne demek istediğimi arada kalanlar bilir.
"Bittik galiba..."
Günlerden kararertesi, üzerinde sigara yanığı olan kırmızı üçlü koltukta oturuyorum. Karanlık yola girmeye karar verdim.
Bu üçüncü doğumum, vücudum sarkmaya başladı. Etrafım kendimi gömdüğüm mezarlarla dolu. Kendimin yasını tutmak için sabaha kadar zamanım var.
Ölüm ilanımı vermeyeceğim ama sen anlayacaksın. Değiştiğimi en iyi sen göreceksin.
Hayallerimi kırarken öleceğimi bilmeliydin… (GG)
* 21 Temmuz 2007 anısına.