Kapitalist sistemin ve onun kurumlarının yarattığı sorunlarla yüzleşildiği bir dönemde, 1-4 Temmuz tarihleri arasında İstanbul'da Avrupa Sosyal Forumu (ASF) toplandı.
Forum çağrıcıları, ASF'yi, küresel ekonomik, mali, siyasi, sosyal ve ekolojik krizlere karşı, sosyal hareketlerin ortak mücadele stratejisinin geliştirildiği bir zemin yapmak istiyorlar. Forumların gelenekselleşen "Başka bir dünya mümkün" sloganını yeni koşullara uyarlayan ASF, bu kez forumun ana sloganını 'Başka bir Avrupa gerekli' olarak belirlemişti.
Beşincisi 17-21 Eylül 2008 tarihleri arasında İsveç'in Malmö kentinde düzenlenmiş ve o tarihlerde kapitalist kriz kendini hissettirmeye başlamıştı. İstanbul'a gelindiğinde krizin artık Yunanistan, Macaristan, Romanya gibi ülkeleri tehdit eder noktaya geldiği günler yaşanıyordu.
6. ASF'ye, kapitalizmin krizi nedeniyle Avrupa'da yükselen neoliberal saldırılar, işten atılmalar, "sosyal kesintiler", eğitimin ve sağlığın özelleştirilmesi gibi sorunlar ağırlığını vuracaktı. Ayrıca Filistin Ablukası, Kürt Sorunu, özellikle Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar ve Afganistan'da sürmekte olan savaş ve işgaller, ezilen uluslar, azınlıklar, göç ve göçmenlik sorunları, sürdürülebilir bir dünya çabaları gibi ana gündem maddeleri de vardı.
1-3 Temmuz günleri arasında Forum'da 180 seminer, 41 atölye, 6 tematik asamble düzenlendi. 4 Temmuzda ise Forum boyunca yürütülen tartışmalardan çıkacak sonuç bildirgesinin ve krize karşı Avrupa çapında eylem kararlarının tartışılacağı "Final Asamblesi" toplandı.
5. ASF'de 10 olan tematik ağ/eksen 13'e çıkartılmıştı. Şöyle:
1- Ekonomik ve Sosyal Kriz: Direnişler ve Alternatifler: 45 Seminer, 7 Atölye, 2 Asamble.
2- Sosyal Avrupa için Sosyal Haklar: 17 Seminer, 4 Atölye, 2 Asamble.
3- Nasıl bir demokrasi? Medeni ve Siyasi Özgürlüklerin Geliştirilmesi: 7 Seminer, 5 Atölye.
4- Ezilen ulusların ve azınlıkların haklarının savunulması: 8 Seminer.
5- Kale Avrupası'na karşı: Göçmenler ve mülteciler için tüm haklar: 4 Seminer, 2 Atölye.
6- Ayrımcılığa karşı Eşitlik. Küresel krize karşı feminist alternatifler: 2 Seminer, 1 Atölye.
7- Gezegeni kurtar: Sürdürülebilir bir Dünyanın inşası: 31 Seminer, 5 Atölye, 1 Asamble.
8- Savaşa karşı Barış, militarizm, işgaller: 14 Seminer, 1 Atölye.
9- Gençlik - eğitim, iş ve gelecek hakkı: 6 Seminer, 1 Atölye.
10- Bilginin, eğitimin ve kültürün demokratikleştirilmesi; alternatiflerin oluşturulması: 17 Seminer, 5 Atölye,1 Asamble.
11- Kitle İletişim araçları ve güç ilişkileri: İfade özgürlüğünün savunulması ve bilginin demokratikleştirilmesi: 5 Seminer.
12- Avrupa ve Dünya: Tahakküm ve yeni sömürgeciliğe karşı dayanışma tabanlı işbirliği ve kalkınma: 4 Seminer.
13- Küresel adalet hareketinin durumu ve geleceği: 5 Seminer, 2 Atölye
Düzenlenen seminer, atölye ve asamblelerin sayısına ve de katılımcı yoğunluğuna bakıldığında Avrupa'nın en önemli sorunlarının ekonomik ve sosyal kriz, sürdürülebilir bir dünyanın inşası, sosyal haklar, bilgi, eğitim ve kültürün demokratikleşmesi, savaş, işgaller ve militarizme karşı barış olarak sıralandığını gördük. Bu tablo 26 Ocak 2010'da Brezilya'nın Porto Allegre kentinde düzenlenen 10. Dünya Sosyal Forumu'ndaki tablodan çok farklı değil.
Kapitalist sistemin ve onun neoliberal politikalarının ebedi, ezeli ve en iyi olduğunu söyleyenler, bize büyük bir yalan söylediler. Avrupa ve dünyada kapitalist sistem ekonomik ve sosyal kriz yarattı. Sosyal haklar ayaklar altında. Üretim, tüketim ve kar hırsı dünyanın yaşanabilirlik sınırlarını zorluyor. Savaşlar, işgaller ve militarizmin tırmanması ile askeri harcamaları arttırarak sistem kendini ayakta tutmaya çabalarken, ülke halklarının insan hakları ihlal ediliyor, doğal kaynaklarına el koyuluyor ve barış içinde yaşama koşulları ellerinden alınıyor.
İnsanlar, ülkelerinden uzak bölgelere göçe zorlanıyorlar. Azınlık hakları ihlal ediliyor. Baskı ve sömürüye dayalı sistemler dayatılıyor. Küresel adalet yok varsayılıyor. İfade özgürlüğünü savunanlar parmaklıklar ardına hapsedildi. Kitle iletişim araçları, bilgi az sayıda güç odağının eline geçmiş durumda. Eğitim hakkı gasp edildi. Kültürler aşağılandı, inkar edildi, yok kabul edildi. Gençlerin gelecek hakkı ellerinden alınıyor, cinsel ayrımcılıkla kadınlar toplum dışına itiliyor. Gördük. Demek ki; hepsi bir yalandı.
Görüldü. Anlaşıldı ve 6.İstanbul Avrupa Sosyal Forum'u sonunda aşağıdaki çağrı metni yayınlandı.
"Bizler, İstanbul Avrupa Sosyal Forum'u katılımcıları olarak, her türlü işgal ve savaşa karşı ve Kürt Sorunu'nun politik çözümünden yana olduğumuzu bildiriyor ve aşağıdaki kararlarımızı duyuruyoruz:
Krize Avrupa'da hep beraber karşı duracağız.
Avrupa Birliği'nin karşı karşıya kaldığı ve dünyada yaygınlaşan küresel krizler konusunda hükümetlerin ve IMF'nin sosyal politika uygulamalarındaki sert ve geriletici yanlışlarına karşı, İstanbul Sosyal Forumu'na katılan sosyal hareketler olarak ortak eylem çağrısı yapıyoruz.
Avrupa genelinde direniş ve eylemler bu politikalara karşı durmak için geliştirilecektir. Uzun vadede, sosyal hareketlerin, sendikaların, meslek örgütlerinin, odaların, örgüt ve derneklerin, her türde vatandaşlık inisiyatif ve ağlarının Avrupa genelindeki mücadelelerini tek bir noktaya odaklanacak biçimde inşa etmeleri acil bir gereksinimdir. Bu nedenle, ilk adım olarak 29 Eylül (ondan önceki ya da sonraki günlerde), Avrupa genelinde ortak eylem düzenlemek için çağrı yapıyoruz.
Sosyal gereksinimlerimiz ve ekolojik taleplerimizi tatmin edecek alternatif politikaların uygulanmasının kabul ettirmeliyiz.
Tüm sosyal hareketler olarak, 23-24 Ekim (ya da 13-14 Kasım) günlerinde Paris'de düzenlenmek üzere, ortak eylemlerimizin geliştirilmesi, hareketlerin koordinasyonu, Avrupa Sosyal Formu'nun değerlendirilmesi ve geleceğinin tartışılması için bir Avrupa Asamble çağrısı yapıyoruz."
Eksiği, eğrisi, doğrusu ile bir sosyal forum bitti. Değerlendirmeler yapılacak, eksikler görülecek. Ancak açık ve net olarak görülen o ki; şimdi artık bizim konuşma, karşı çıkma, soru sorma zamanımızdır. Şimdi hep beraber, tüm gücümüzle bize dayatılanlara karşı çıkma zamanıdır. Bu faturayı biz ödemek istemiyoruz. Çünkü şimdi susarsak sonsuza kadar susmamız gerekecektir.
Gerek Forum sırasında, gerek sonrasında, bu ortak amacımızı duyurmamıza yardımcı olan tüm basın mensuplarına bir kez daha teşekkür borcumuzu iletmeliyiz. Umudumuz yukarıda özetlediğimiz sorunlara duyarlı basın kuruluşlarının bundan sonra da sesimiz, soluğumuz olmasıdır. (NUD/TK)
* Nilüfer Uğur-Dalay, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) aktivisti.