31 Ocak günü Davutpaşa’da yaşanan katliamın üzerinden 20 gün geçti. 23 kişiyi kaybettiğimiz, 100’ün üzerinde yaralananın bulunduğu olay, artık gazete sütunlarında kendine yer bulamıyor.
Bizse, “Davutpaşa’yı Unutma!” diye haykırmanın tam sırasıdır diyoruz.
Mevcut düzende sömürülecek en kolay şeyin işçinin ve emekçinin işgücü olduğunu, bir takım odakların, başkalarının güvencesizliğinden kendi maddi güvencelerini yarattığını, idarenin “Suç vatandaşta, bize ihbar etmeliler” deme pişkinliğini gösterdiğini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın mağdurlara bağladığı maaşın tam bir “sus payı” olduğunu, gerçek suçluların her zamanki gibi cezalandırılmadığını anlamak için kaç Davutpaşa daha yaşamamız gerekiyor?
Bugün Türkiye’nin her yerinde, sistemli ve planlı bir emek kıyımı yaşanıyor. Tuzla tersanelerinde ölen işçilerin haberleri içimizi acıtırken, Zonguldak’taki maden ocaklarında çalışanların hallerinin hiç de iç açıcı olmadığını biliyoruz.
Davutpaşa’da ölenlerin ardından suçu ihbarda bulunmayan halka atmaya çalışanların pişkinliği sizin de canınızı acıtıyorsa, işyerlerinin gerekli sağlık koşullarını sağladığını denetlemek görevinin idarede olduğunu düşünüyorsanız ve bu işin sorumlularının er ya da geç ölen onca insanın vebalini üzerine alacağına dair inancınız varsa, siz de “Davutpaşa’yı Unutma!” demelisiniz.
Davutpaşa’yı unutmayalım ki, gelecekte yaşanması muhtemel iş kazalarının ve işçi ölümlerinin önüne geçmeyi başaralım.
Davutpaşa’yı unutmayalım ki, bir dahaki sefere yönetenlerin pişkin pişkin suratımıza bakıp, sorumluluklarını inkâr etmelerine izin vermeyelim.
Davutpaşa’yı unutmayalım ki, ölenlerin ve yaralananların acısı henüz tazeyken, onların yanında olduğumuzu, her koşulda ve fırsatta onlarla dayanışma halinde olacağımızı gösterebilelim.
Davutpaşa’yı unutmayalım ki, çalışan emekçinin hayatının değerinin, işverenlerce ve idarî birimlerce verilen değerden kat be kat fazla olduğunu herkese anlatalım. (SM/EZÖ)
Hareketi desteklemek için tıklayınız.