Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2011 Genel Seçim tarihini açıkladı: 5 Haziran. 5 Haziran bilindiği üzere Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Dünya Çevre Günü.
Hatırlarsanız Başbakan, 22 Ağustos 2008'de Rize'de yaptığı bir konuşmada "çevrecinin daniskası" olduğunu iddia etmişti. Anlaşılan o ki bu iddiasını, 2011 Genel Seçimlerini, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde yaparak sürdürecek. Ekolojist hareket ise hidroelektrik santral (HES) mağduru köylülerle, köprü mağduru kentlilerle, genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) karşıtı tüketicilerle buluşarak seçimleri Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) karşı çevre mücadelesine dönüştürmelidir.
AKP'nin üç yıllık çevre karnesi
Peki 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinden bu yana meclis çoğunluğunu bulunduran AKP hükümeti çevre alanında neler yaptı? TBMM'de ekolojik yaşamı ilgilendiren nasıl düzenlemeler kanunlaştı?
İşe ilk olarak 20 Mart 2008'de Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile Mera Kanununda Değişiklik Kanunu ile başladı. Nam-ı diğer Cargill Yasası. 9 Aralık 1997'de Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu tarafından zeytinlik tarım arazisi üzerine kurulan nişasta fabrikası Cargill. Hakkında 11 yılda 10 dava açılan ve hepsinde de kaybedilen Cargill için sonunda özel yasa düzenlenerek hukuki süreç bertaraf edildi. Fabrika hala İznik Gölü kenarında çalışmaya devam ediyor. Ve 11 yıllık hukuksuzluğu da af edildi.
İkinci olarak 9 Mayıs 2008'de Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve D.S.İ Umum Müdürlüğü Teşkikatı Görevleri Kanunu mecliste onaylandı. Nam-ı diğer Galata Port, 3. Köprü, vs. ve Su özelleştirmeleri Kanunu.
Bu yasal düzenleme ile Yap İşlet Devret modeliyle yapılan yatırımların kapsamı genişletilmek isteniyordu. Mevcut yasa daha çok enerji yatırımları için kullanılıyordu. Hükümet bu kanun ile mevcut yasanın kapsamını genişleterek liman, gar, karayolu, vs. gibi yatırımların da yapılmasını özel sektöre bıraktı. Kapsamın genişletilmesinin sebebi yap-işlet-devret (YİD) yöntemiyle yapılmak istenen Galataport, mevcut yasanın kapsamında olmadığı için mahkeme kararı ile durdurulmuştu. DSİ Umum Müdürlüğü Teşkikatı görevlerinde yapılan düzenleme ile de "su" özelleştirmelerinin kapısı açıldı.
9 Temmuz 2008'de ise Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Kanunu ile elektrik üretiminde kamunun rolü sonlandırılıp tamamen özel sektöre ve karaborsa enerji piyasasına bırakıldı, HES'lerin önü açıldı. Ayrıca mera ve orman arazileri özel şirketlerin talebi üzerine yağmaya açılmış, yenilenebilir enerji yatırım teşviği altında tarım arazilerinin vasfını yitirmesine neden olundu.
4 Şubat 2009'da meclisten geçen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılması hakkındaki Kanun ile koruma ve yenileme alanlarındaki planlamada yetki kargaşısı ve merkezi idarenin vesayetine devam ettirildi. Birçok tarihi bina yıkılmak üzere ayakta zor dururken tarihi binaların korunması için toplanan fonun biriktiğini itiraf eden bu kanunla foı ilgili belediyesi yerine il özel idaresine devredilmiştir. Bu kanun mecliste görüşülürken Sulukule'de çocuklar dozerlerin önüne yatıyordu.
18 Mart 2010'da kamuoyunda en çok bilinen Biyogüvenlik Yasası mecliste onaylandı. Bu yasa ile birlikte Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)'lu ürünlerin ülkemize ithalatına izin verildi. GDO'lu ürünlerin ekolojik yaşama, insan sağlığına, gıda ve tarım alanlarına zararları ise ekolojist hareket tarafından defalarca yazıldı, anlatıldı.
17 Haziran 2010'da ise Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun mecliste onaylandı. Nam-ı diğer kentsel dönüşüm yasası. Bu yasal düzenleme ile mevcut belediye kanunun 73. maddesinde yapılan değişiklik ile Büyükşehir Belediyesi'nin kentsel dönüşüm projelerini resen onaylama yetkisine sahip oldu.
Maden Kanununda ve Bazı Kanunlardaki Değişiklik Kanunu ise 10 Haziran 2010'da mecliste onaylandı. Kanuna göre devlet ormanlarında maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu olan su, haberleşme, yol ve altyapı tesislerinin yapımına, bedeli karşılığında Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilecek. Böylelikle Kaz Dağları'nda, diğer tüm milli, sit alanlarında, ÇED düzenlemesi yapılarak maden araması yapılabilecek.
11 Haziran 2010'da Veteriner Hizmetleri ve Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu onaylandı. Bu yasa ile at yarışları, hayvan yarışları ile gıda, yem ve bitki sağlığı birlikte ele alınmış, Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumlu olduğu iddia edildiği halde çok belirgin sapmalar göstererek, insan, hayvan ve çevre sağlığını hiçe sayılmıştır.
15 Temmuz 2010'da ise meclis çevreciliğin en "daniskasını" yaparak Akkuyu'da yapılmak istenen nükleer santral yasasını onayladı.
Ve son olarak referandum öncesi hazine arazisi üzerine yapılaşmış kaçak binalara af geldi. 22 Temmuz 2010'da mecliste onaylanan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile yapılaşan hazine arazilerinin satışı ile imar affı yasalaşmış oldu.
AKP hükümetinin 22 Temmuz 2007'den 22 Temmuz 2010'a kadar mecliste yaptığı yukarıdaki anlattığımız kanun düzenlemeleri ile ekolojik yaşam ve insan hayatı tehdit altına girdi.
Orman alanlarında maden aramaları, tarım alanlarında yapılan kum ocakları, çimonto fabrikaları, termik santraller, akarsulara inşa edilen hidroelektrik santraller, nükleer santraller, tarım arazilerine yapılan organize sanayi bölgeleri, kentsel dönüşüm uygulamaları, akarsu özelleştirilmeleri, büyük otoyol-liman-3. köprü yapımları önümüzdeki dönem de hızla devam edecek plan, projeler...
Görünen o ki 2011 Genel Seçimlerinin bir diğer önemli gündemi çevre olacak. Belki bu seçim sürecinde çevre sorunlarının görünür olmasını fırsat bilerek kamu yararının ne ve kimden yana olduğunu tartışmaya başlayabiliriz. (İP/TK)