Amerikalıar “…for dummies” diye bir seri yapmışlar. Enstruman çalmaktan bilgisayar kullanmaya, yelkencilikden yabancı dile kadar her şeyi bu kitaplarla –nasıl diyelim?- kıt akıllıların dahi öğrenebileceğini ima eden bir seri adı. Örneğin “Kıt akıllılar için Fransızca”. Bu nüktedan tavır elbette bir pazarlama yöntemi. Demek ki; batılı bir alıcı kendisiyle inceden dalga geçilmesinden rahatsız olmuyor, belki tam aksine bu tanım onu kitabı almaya teşvik ediyor. Seri Türkçe’ye “Kim korkar…” diye çevrilmiş! “Kim korkar Fransızca’dan” gibi!
Kimbilir, yayıncının kafasından neler geçti bu uyarlamayı yaparken! Akılsız olmadığımızı düşünmüş olabilir. Ya da belki akılsızmışızdır da bunun yüzümüze söylenmesini kaldıramazmışızdır. Daha zekicesi ise onun yerine tercih edilen tanım. “Kim korkar!“ Meydan okur gibi! Korkmak mı? Ben? Hah! “Sarın raftakilerin hepsini!”
Övünmek gibi olmasın, ben de bu ülkedeki çoğunluğa benzerim. Cesurumdur, hem de çok! Yaradılış işte! Evvelallah! Otobanda 220’yi gördü bu gözler. Ayağıma tuğla bağlayıp suyun 5 metre altında 4 dakika durmuşluğum var. Bazen diyorlar ki; “Korun, korunmazsan hastalık bulaşır”. Bana hiçbir şey olmaz. Korkmam ben! 7/24 nöbetçisine ameliyat olmuş adamım. Bizim Karahisar’da tek beyin cerrahı var. Gece 3’te acil hasta mı var, çağırırlar evinden. Bakar hastaya, döner, tam eve girecek, tekrar çalar telefonu! Hadi yeni bir hasta, dön bakalım hastaneye. Haftanın 7 günü 24 saat nöbetçi. Ayın her günü! Yılın her günü! Böylesi çok memlekette. Her branşın hekimi her ilçe hastanesinde olsun, ilçe başkanı vekil olsun diye. İşte ben böyle uykusuz geçmiş bir gecenin sabahında ameliyat oldum. Hoca “Yarın mı yapsak, yorgunum biraz, bir kaza olmasın” dedi. Korkmam ki ben! “Yap hocam” dedim, “Nasılsa yarın da aynısı olacak.”
Şimdi ben bunu anlattım ya, okuyanlar başlayacak içlerinden saymaya. Beğenmezler, küçümserler benimkini. Birisi der; “Kalp doktoruna 120. sıradan muayene oldum.” Öbürü der; “5. sıradan ameliyat oldum.” Yok uykusuz asistan, yok acilde 500 hasta, hepsi kahraman.
Doktorlar tutturmuş: “Böyle çalışılmaz”. Nasıl çalışıyorsun? Sabahtan akşama molasız, öğle yemeği hariç kesintisiz 100-150 hasta. Acilde kesintisiz 12 saat. Asistan ya da uzmansan kesintisiz 36 saat. Aile hekimiysen mesai sonrası defin nöbeti. 112 acil hekimisin, gündüzün gecen şaşmış. Hocasın, ders anlatma hasta bak, hastane para kazansın.
Şimdi tutturmuşlar, 13 Mart’ta iş bırakacaklarmış. Bu Cuma yani! Niye? “Çalışma koşullarımızı düzeltin. Halkın sağlığına zarar gelmesinden korkuyoruz!” Gereksiz bir titizlik! Sen niye korkuyorsun? Halk benim! Ben korkuyor muyum! Korkmam ben!
Bir de; şu sağlığı artık eleştirmeyin, gözünüzü seveyim. Neymiş? Penisilin yokmuşmuş, verem aşısı yokmuşmuş, kızamık hortlamışmış, insanlar iyileşemeyip doktor doktor dolaşıyormuş. Kime ne? İstediğin her filmi çekinebiliyorsun bugün, sen ona bak! (ÖŞ/HK)
* Dr. Özden Şener, TTB Genel Sekreter.