"Soykırım" tanımlamasının kullanılması, aralarında Amerika Birleşik Devletleri'nin de (ABD) bulunduğu Soykırım Anlaşmasına imza koyan ülkelerin, gerekirse askeri müdahaleyi de kullanarak, yaşananları durdurmak için ellerinden geleni yapmalarını gerektirecek.
Öte yandan birçok uzman, uluslararası topluluğun harekete geçmek için "soykırım" tanımlamasının yapılmasını beklememesi gerektiğini söylüyor.
Washington yönetimi ve Avrupalı müttefikleri Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne, bölgede etnik temizliğe girişen Arap milislere ve onlara destek veren Sudan hükümetine yaptırım uygulanması için baskı yapıyor. ABD'nin Konseye sunacağı bir kararın bu hafta içinde oylanması bekleniyor.
AB yaptırımları destekliyor
25 Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkenin dışişleri bakanları, 50 binden fazla insanı öldüren ve bir milyon insanı göçe zorlayan milisleri durdurmayan ve destekleyen Sudan hükümetine karşı diplomatik ve finansal yaptırımların uygulanmasını içeren taslak karara imza atacaklarını açıkladılar.
AB üyesi ülkelerin bakanları "sistematik tecavüz vakalarını da içeren, yaşanan büyük boyutlu insan hakları ihlallerini belgeleyen raporlarla alarma geçtiklerini" söylediler.
Eski NATO Genel Sekreteri ve AB'nin dışişleri politikaları sorumlusu Javier Solana "Potansiyel bir felaketin gerçekleşmesi büyük bir olasılık" dedi.
Sudan yönetimi baskılara duyarsız
Yardım gruplarının ve BM'nin hazırladığı raporlar, Sudan hükümetinin göçe zorlanan insanların kaldıkları kamplardaki koşulları, dış baskı sebebiyle, göreceli olarak iyileştirdiğini söylüyor.
Öte yandan Sudanlı bazı yetkililer de yaptırım ve hatta askeri müdahale tehditlerine karşı savunma pozisyonu almış durumdalar. Sudan Dışişleri Bakanı Osman İsmail, Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında "Bizim tehditlere, yaptırımlara ihtiyacımız yok" dedi.
Çıkması beklenen BM kararını da "dengesiz" diye niteleyen İsmail, hükümetin Arap milisleri silahsızlandırma kararı aldığını; 100 kadarının da tutuklandığını vurguladı.
BM'deki taslak karar milislere ve hükümete yaptırım uygulanmasının yanı sıra Sudan'a silah ambargosu konmasını da içeriyor.
Toprak ve kaynak gerilimi
Darfur'da yaşanan şiddet olaylarının başlangıcı, esas olarak hayvancılıkla geçinen Arap kabileler ve yerleşik düzene geçmiş olan Afrikalı köylüler arasında toprak ve kaynak bölüşümü yüzünden ortaya çıkan gerilime dayanıyor.
Arap milisler, 2002'de Afrikalı yerleşimlerine saldırmaya başladı. Hükümetin kendilerini saldırılara karşı korumamasına sinirlenen Afrikalılardan oluşan iki isyancı grup, bir garnizona saldırarak 70'den fazla askeri öldürdü.
Bu olay üzerine Arap milisleri kontrgerilla olarak desteklemeye başlayan hükümet, savaş uçakları ve orduya ait güçlerle Afrikalı köylülerin üzerine gitti.
Bir milyondan fazla insan göç etmeye zorlanırken, 200 binden fazla kişi sınırı geçerek komşu Çad'a sığındı; kalanlar ise sınır boyunca kurulan kamplara yerleşti. Özellikle ülke dışına çıkamayanlar, sağlık ve barınma koşullarının çok kötü olduğu aşırı kalabalık kamplarda yaşıyor.
"Yıl sonuna kadar 300 bin kişi ölecek"
ABD Uluslar arası Kalkınma Ajansı (USAID), Mayıs ayında yaptığı açıklamada, yardım kuruluşlarının mülteci kamplarına serbestçe girmesine izin verilse bile, yıl sonuna kadar en az 300 bin kişinin yaşamını yitirmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
BM de, geçtiğimiz hafta sonu bir açıklama yaparak, şu ana kadar en az 50 bin kişinin hükümet güçleri ve milisler tarafından düzenlenen saldırılar; açlık ve hastalıklar yüzünden öldüğünü belirtti.
Sınır Tanımayan Doktorlar da (MSF), durumun aciliyetini vurgulayarak "Bölgedeki hiç kimse, bir çatışma ortamında sivillerin alması gereken yardımı alamıyor" dedi.
Bir ay boyunca Darfur'da çalışan MSF'den Dr. Rowan Gillies, "Benim asıl endişem yiyecekle ilgili. Örneğin El Geneina'daki kampta yaşayanların yalnızca yüzde 35'inde BM'nin dağıttığı yemek kartı var ve en son Mayıs ayı sonunda kampa erzak ulaştı" diyor.
AB ve ABD yeterince müdahale edmiyor
ABD Kongre'sinin Darfur'da "soykırım" yapıldığını söylemesi, ABD Mülteciler İçin Komite, Africa Action ve ABD Holocaust Müzesi Vicdan Komitesi tarafından da destek gördü.
Kimi insan hakları örgütleri Sudan hükümetine daha fazla baskı yapılması gerektiğini söylerken, uzmanlar Sudan hükümetinin dış baskıyla nasıl başa çıkılması gerektiği konusunda bölündüğünü; ne ABD'nin ne de AB'nin yaptırım uygulamaktan daha fazlasını yapmaya hazır olmadığını belirtiyorlar.
"Şu anki dış baskı Sudan hükümetini bundan fazlasını yapmaya zorlamayacaktır" diyen Sudan uzmanı ve BM Güvenlik Konseyi danışmanı John Prendergast "Sudan hükümeti, ne ABD'nin ne de BM'nin daha fazlasını yapacak politik gücü olmadığını düşünüyor" diyor.
Britanya Başbakanı Tony Blair gerektiği takdirde Darfur'a asker gönderilebileceğini söylerken, Fransa birkaç bin askerini şimdiden bölgeye göndermiş durumda. (JL/EÜ)