Rice'ın vekili Stephen Hadley'in onun Beyaz Saray'da boşalan yerine getirilmesi de, Cheney'nin, Bush'un ikinci dönemindeki üstünlüğünü onaylar nitelikte.
Ulusal füze savunmasının ve "kullanılabilir" mini nükleer silahların geliştirilmesinin önemli destekçilerinden olan Hadley, Başkan Yardımcısı Cheney, baba Bush döneminde 1989-1993 yılları arasında Pentagon'un başındayken onun altında kilit bir idari konumu işgal ediyordu.
Cheney'in bir başka müttefiki, Dışişleri Bakanlığı Silah Kontrolleri ve Uluslararası Güvenlik Müsteşarı John Bolton'un Rice'ın altında Dışişleri Bakan Vekili görevine getirileceğine dair yapılan spekülasyonlar, şahinlerin kendileri dışındaki herkesi temizlemenin bir adım ötesinde olduğu izlenimini pekiştiriyor.
Dışişleri Bakanlığı'nın iki numaralı adamı Richard Armitage Salı günü beklenen istifasını açıklamıştı; böylelikle dış politika bürokrasisinde kilit bir boşluk açıldı ve bunun sonucu olarak, Bolton ve onun yeni muhafazakar ve aşırı tek yanlı destekçilerinin aylardır üzerinde gözü olduğu bir kadro boşaldı.
"Bu Bush'un ilk dönemde yapmış olduklarının ikinci dönemde de takip etmeyi uygun gördüğü yol olduğunun, belki daha fazlasının ifadesidir" diyor Libertarian Cato Enstitüsü kökenli ve "Yalnız Amerika: yeni Muhafazakarlar ve Küresel Düzen" kitabının yazarı eski bir İngiliz analist olan Jonathan Clarke.
"Eğer ilk yönetim döneminde gördüklerinizden hoşlandıysanız, ikinci dönemdekileri gerçekten seveceksiniz " demenin bir yolu olduğunu ekliyor bir röportajında.
Her ne kadar Rice geleneksel bir "gerçekçi" olarak Bush'un ulusal güvenlik danışmanlığı görevine başladığı zaman, ABD'nin ittifaklarının desteklenmesinin önemini vurgulamış ve ABD askerlerinin denizaşırı görevlere sadece yaşamsal ulusal çıkarların tehdit altında olduğu durumlarda katılması gerektiğini savunmuş olsa da, daha başlangıçtan beri sağcı kuvvetlerden, özellikle Cheney ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'den uzaklaşmaktan kaçındı.
Özellikle Irak Savaşı'nın çıkması, Filistin-İsrail anlaşmazlığı ve ABD'nin İran ve Kuzey Kore'ye karşı duruşu gibi kilit meselelerde, sıklıkla ya şahinlerle beraber hareket etti ya da karar vermeyi onlara bıraktı ve özellikle Powell'ın tarafında olmaktansa Cheney'i tercih etti.
Önceleri, onun kendisi gibi ortak akıl hocaları olan eski ulusal güvenlik danışmanı Brent Scowcroft ve baba Bush'un pragmatik çok taraflılığına kendisini adadığını düşünen Genelkurmay eski Başkanı için bu büyük bir hayal kırıklığı oldu bu.
Powell'a karşı Rice
Bush'un savaş kabinesi ile ilgili oldukça itibar gören "Vulkanlar'ın Yükselişi" (Rise of the Vulcans) adlı araştırmanın yazarı James Mann'a göre Rice, Aralık 2002'de Powell'ın adamları ve şu anda Dış İlişkiler Konseyi başkanı olan Richard Haass tarafından kaleme alınan Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) adlı raporunun ön taslağının tamamıyla yeniden yazılmasını emretmiştir.
"Rice Bush yönetiminin daha cesur bir şeylere ihtiyacı olduğunu düşünüyordu; geçmişin fikirlerinden daha dramatik bir ayrılmayı temsil edecek bir şeyler" diyor Mann.
Yeniden yazılmış haliyle NSS, Bush yönetiminin yürürlüğe koyduğu tartışmalı fikirlerin çoğunu etraflı biçimde temsil ediyordu: Küresel askeri ABD hegemonyası, muhtemel düşmanlara karşı önleyici saldırılar, denizaşırı ülkelerde demokrasinin agresif biçimde kurdurulması ve çok taraflı mekanizmaların ve anlaşmaların ABD gücünün uygulanmasını sınırlaması halinde reddedilmesi.
Rice'ın Bush'la yakınlığı
Ancak Rice, Dışişleri Bakanlığına seçilmesini, Bush'a olan aşırı kişisel sadakati kadar kendi dış politika görüşlerine de borçlu görünmektedir.
Asıl olarak Scowcroft ve eski Dışişleri Bakanı George Schultz tarafından 2000'deki kampanya sırasında ana dış politika danışmanı olarak Bush'a önerilen Rice, futbol ve spor yapma hobilerini paylaştığı müstakbel başkanı ile derhal uyum sağladı.
Geçtiğimiz beş yıl boyunca Rice hafta sonlarını sıklıkla Bush ailesi ile beraber Camp David'deki başkanlık konutunda ya da başkanın Texas, Crawford'daki çiftliğinde geçirdi.
Rice'ın Bush ile olan yakın ilişkisi, uluslararası alandaki itibarı ve popülaritesi, Başkan ve Başkan Yardımcısı'nda zaman zaman bazı içerlemelere yol açan Powell'ın, tamamıyla devreden çıkarılmasına yardımcı oldu.
Bu yakın ilişki doğal olarak Dışişleri Bakanlığı'nda çalışan memurlar tarafından bir artı olarak görülecektir çünkü bu, kendi görüşlerinin Beyaz Saray'da daha iyi duyulacağının bir teminatıdır.
Mann, IPS'e bu durumun "Beyaz Saray'ın Powell'ı bağımsız bir güç ve bağımsız bir yönetici olarak gördüğü" izlenimini meydana getirdiğini belirtti ve bu tarz bir bağımsızlığın onun kendi etkisini sınırladığını da ekledi.
"Giderek daha şahinleşecek olan Rice, Dışişleri Bakanlığı'nın ve yönetim içindeki diplomasinin sözcüsü olarak, eğer Powell tarafından önerilecek olsaydı reddedilecek olan bazı politikaların aynısının, kendisi tarafından önerilmeleri halinde, Beyaz Saray'dan daha fazla kabul görmesini sağlayabilecektir".
Öte yandan Mann, atamanın, çoğu şahin ve medyadaki destekçileri tarafından başkanın daha agresif politikalarına direndiğini iddia ettikleri Dışişleri Bakanlığı üzerinde, siyasi kontrol kurmasının bir yolu olarak anlaşıldığını söyledi.
Bu görüşe bakılırsa Rice, tıpkı Merkezi Haber Alma Teşkilatı'na (CIA) yeni atanmış Porter Goss gibi, departmanda Bush'un politik görüşlerinin uygulayıcısı ve onun söylediklerini yabancı hükümetlere ileten güvenilir bir ulak görevini yerine getirecektir.
Clarke'a göre Rice, "Amerika'nın müttefikleri ve ortaklarına karşı Bush'un politikalarını daha şiddetli savunacak ve onların şikayetlerini kabul etmeye daha az eğilimli olacaktır". "Onlara karşı durmaya daha eğilimli olacak ve dış dünyanın onun bir şekilde kendisinin dış politika yapacağı ve başkanın politikalarının altını oyacağı ya da yoldan saptıracağı yolunda fikir sahibi olmalarına izin vermeyecektir".
Bakanlık çalışanları, Powell'ın Pazartesi günü görevi bıraktığını açıklamasından sonra kendilerine yeni yeni gelmeye başlarken, Salı günü Rice'ın atanması ile karşılaşınca ciddi anlamda endişeli olduklarını ifade ettiler.
Bakanlığını yönetmeye önemli bir zaman ve emek harcayan Powell, halefi Madeleine Albright tarafından, atanmışları liyakat sahiplerinin önünde tutma politikasının karşıtı bir politika izleyerek bakanlık personelinin moralini yükseltmişti.
IPS'nin konuştuğu bir Dışişleri Bakanlığı çalışanı "Onun gittiğini görmek bizi çok üzüyor" dedi ve Rice'ın yöneticilik deneyiminin çok daha kısıtlı olduğunu vurguladı.
Rice ve ABD dışişlerinin geleceği
Gerçekten de, birçok analist Rice'ın Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) çalışanlarını yönetme deneyimini olumsuz olarak değerlendiriyorlar.
Onun politikalar çıkmaza girdiği zamanlarda tutarlı bir pozisyon almaktaki, ilgili tüm tarafların seslerinin duyulmasını sağlamaktaki ve politik bir karar alındığında çeşitli departmanlar üzerinde disiplini sağlamaktaki isteksizliği bu değerlendirmeye temel teşkil etmektedir.
Sonuç olarak İran ve Kuzey Kore gibi kilit meselelerdeki politik değerlendirmeler, aylarca süren hatta bazen hiç tamamlanamayan meseleler olarak öne çıkmaktadırlar
Powell'ın ve CIA direktörü Gorge Tenet'in bu konudaki sıkıntılarına rağmen, Rice, Rumsfeld ve Cheney'in ofislerine atanmış olan ve Genelkurmay Başkanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Lewis 'Scooter' Libby'nin başını çektiği yeni muhafazakarlar arasındaki resmi olmayan iletişim kanallarına karşı daima toleranslı olmuştu.
Eski bir NSC çalışanı, geçen sene Ulusal Güvenlik Personeli fevkalade geniş ve agresif olan Libby'nin, Condi'den daha yetenekli olduğunu IPS'e belirtmişti .
Mesleği avukatlık olan Hadley, nükleer silahlar ve ulusal füze savunması konusunda uzman ,sıkı bir teknokrat olarak bilinmekte. Hadley, önleyici saldırılar, mini-nükleer silahların geliştirilmesi ve konvansiyonel amaçlarla kullanılacak diğer yeni nükleer silahların geliştirilmeleri konularında önemli bir destekçi olarak öne çıkıyor.
Oldukça ketum biri olarak değerlendirilen, hatta bazen kendini aşırı geri çeken Hadley, Irak savaşına giden yolda Libby ile üzerinde beraber çalıştığı ve şu anda hiçbir güvenilirliği kalmamış olan bazı raporları nedeniyle şiddetli eleştirilere maruz kalmıştı.
Söz konusu raporlar devrik Irak Başkanı Saddam Hüseyin'in El Kaide lideri Usame Bin Ladin ile bağlarını kanıtlamaya yönelik idi ve Saddam'ın nükleer silah programını yeniden oluşturduğu iddialarına yer vermekteydi. (JL/CC/EÜ)
* Jim Lobe'un 16 Kasm günü IPS haber ajansı'nın yayın koyduğu yazısını Cihan Cinemre Türkçeleştirdi.