Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 679. oturmalarında 70 yıl önce gözaltında kaybedilen yazar Sabahattin Ali’nin akıbetini sordu.
Oturmada geçtiğimiz günlerde polis baskını ve gözaltıların yaşandığı Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ve Gün Matbaası ile dayanışma mesajları verildi. Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali’nin gönderdiği mektup okundu.
Oturmaya CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da katıldı.
“Sözlerimiz bir şekilde topluma ulaşacak”
CHP’li Bingöl, partisinin İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na seçildikten sonra bu eyleme katılmayı çok önemsediğini söylerken, Özgürlükçü Demokrasi gazetesine operasyonu hatırlattı, “Yolunuz açık olsun, dayanışmamız ile yanınızda olacağız” dedi.
DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren, “Sabahattin Ali topluma hakikat ulaştıran bu aydın bedelini canıyla ödedi. Onun zamanında medyada yoğun baskı vardı. Tıpkı şimdi olduğu gibi” diye belirtti. Basın üzerindeki baskılara da dikkat çeken Eren, “Özgürlükçü Demokrasi gazetesine de kayyum atadılar. Bize baskı uygulayabilirler ama sözlerimiz bir şekilde topluma ulaşacak” diye konuştu.
“Susmaktan hiç utanmadınız mı?”
Filiz Ali’nin mektubunda şu ifadelere yer verildi:
“Babam Sabahattin Ali 1948 yılının karlı bir Şubat sabahı benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını çektikten sonra Ankara'dan İstanbul'a doğru yola çıktı ve bir daha geri dönmedi. Ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra 1949 yıl Ocak ayında gazetecilerden aldık.
“Başta her şey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali'yi ‘milli hisleri galeyana geldiğinden’ öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada. Babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz halde olan bir ceset de bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye o zaman hayatta olan annesi ve eşi çağırılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu. Sabahattin Ali'ye ait bir defin belgesi bile yok. Yani nereye gömüldüğü bilinmiyor.
“Olayın iç yüzü bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali 70 yıldır kayıptır. Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku, toplumu suskunluğa sevk ederken öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık güçlere de cesaret verdi.
“70 yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk, cinayet ve dehşete kanıksamış durumdadır. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve değişmez bir gerçek var evrende. Hafıza. İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık şekilde toplumun karşısına çıkar ve ‘Susmaktan hiç utanmadınız mı?’ diye sorar.”
Sabahattin Ali nasıl kaybedildi?
Cumartesi İnsanları’ndan Gönül Sonbahar’ın okuduğu açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Sabahattin Ali 31 Mart 1948 sabahı yurtdışına çıkmak üzere İstanbul’dan ayrıldı. Ailesi ve arkadaşları kendisinden bir daha haber alamadı. evletin resmi açıklaması ‘Sabahattin Ali Bulgaristan’a kaçarken, milli hisleri galeyana gelen kaçakçı tarafından öldürüldü’ olsa da yakın çevresi Sabahattin Ali’nin Kırklareli Emniyetinde işkence ile sorgulanırken öldürüldüğüne ve bedeninin kaybedildiğine inandı.
“İktidarın hoşuna gitmeyen eleştirel düşüncelerini açıklayan kişilerin düşman, vatan haini ilan edildiği ortamda ‘Hep birlikte, özgür ve eşit biçimde insan gibi yaşamak mümkündür’ diyen yazıları, yoksulluğu ve yolsuzlukları gündeme getirmesi nedeniyle yıkıcı propaganda yapmakla suçlanıyor. Hakkında soruşturmalar açılıyor, mahkûmiyetler veriliyordu. Çalışamaz, üretemez duruma getirilmişti. Yurt dışına çıkmak istiyor ama pasaport alamıyordu.
“Sonunda bir kaçakçıyla anlaşarak yurtdışına çıkmaya karar verdi. Ancak anlaştığı kaçakçı Ali Ertekin’in dönemin haber alma teşkilatı olan MAH için çalışan bir ajan olduğundan habersizdi. Ertekin, onu sınırı geçeceğiz diye Kırklareli’ne götürdü. Sonrası ise bilinmezliğe terk edildi. Sabahattin Ali’nin aylar önce gömülen cansız bedeni, bir çoban tarafından 16 Haziran 1948 tarihinde Sazara Köyü ormanlık alanında bulundu. Olay adli makamlara intikal etti ancak Sabahattin Ali’nin cenazesi ailesine teslim edilmedi. Yeniden defnedildiği yer açıklanmadı. Kendisi gibi mezarı da kaybedildi.
“Olayın kamuoyuna yansımasının 9,5 ay aradan sonra gazetelerde ‘Komünist yazar Sabahattin Ali yurtdışına kaçarken Bulgar sınırında öldürüldü’ haberi çıktı.
“0 yıldır süren bu inkâr ve adaletsizlik artık son bulmalı; zamanaşımı zırhının arkasına gizlenmeden Sabahattin Ali’nin mezar yeri açıklanmalı ve kaybedilme süreci tüm açıklığıyla gözler önüne serilmelidir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde bulunan gizli dosyalardaki Sabahattin Ali ile ilgili bilgiler kamuoyuna açıklanmalıdır. Sabahattin Ali’nin ‘Aldırma Gönül’ şiirini yazdığı tarihi Sinop Cezaevi, ‘Sabahattin Ali Müzesi’ olmalı, kendisi ile ilgili devlet arşivlerindeki tüm ‘sırlar’ gün yüzüne çıkarılıp, burada sergilenmelidir. Ceza yargı sistemini muhaliflere karşı bir silah olarak kullanma geleneği son bulmalıdır.” (ÇT)