Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, bugünkü açıklamasında yine Halkların Demokratik Partisi’nin barajı geçip geçmemesiyle ilgili yorum yaptı.
Daha önce de “Barajı geçmesini demokrasi açısından sorun olarak görüyorum” ve “Baraj altında kalırlarsa süper olur” diyen Akdoğan, bu kez de şöyle konuştu: “Bizim özellikle şunu söylememiz lazım: HDP’ye oy veren insanlar, HDP’nin barajı geçmesi halinde AK Parti iktidarı güç kaybederse, çözüm süreci falan kalmaz. Yani çözüm süreci daha güçlü çıkmaz buradan” diye konuştu.
Akdoğan, A Haber televizyonunda yayınlanan “Ajans Bugün” şu değerlendirmelerde bulundu:
Çözüm süreci
“Tabii bunlar sonra bunu fark ettiler yani toplum bundan rahatsız oluyor. Birisi çözüm sürecine sahip çıktığını söylüyor, devam ettiğini söylüyor, diğer birileri ise sürekli süreç bitsin diye uğraşıyor, bitmesine dönük açıklamalar yapılıyor. Bunu görünce ‘Süreç bitti, silah bırakmayız’ diyenler birden bire u dönüşü yaptılar, sonra çıktılar ‘şöyle şöyle olursa biz hemen kongre toplarız.’”
“Peki dün niye ‘bitti’ diyordun. Dün aklın neredeydi? Peki bugün çözüm sürecinde söyledikleri neyi yaptı bunlar? Eylemsizlik, Türkiye’yi terk etme, silah bırakma... Hangisi oldu bunların? Eylemsizlik sadece bir bölümü ile oldu, yani karakol basmıyor. Onun dışındaki her türlü şiddet olayı var. Yol kesme, adam kaçırma, illegalite, şiddet anlamında her türlü şeyi yapan Türkiye’yi terk etmeyen, silah bırakmayan bir örgüt var. Yani hiçbir sözünü tutmayan bir yapı var karşıda.”
“Peki şunu soruyorum ben; HDP, ‘PKK kongre toplasın, silah bıraksın’ çağrısını yaptı mı? Yaptı. Bu toplum bunu gördü mü? Gördü. Artık bunun çok bir anlamı yok, kime bu çağrının yapılacağının, bu çağrı yapıldı.”
Kongre
“Bu da ortalı vadeli bir şeydir. Peki Öcalan, şubat sonunda, mart başında, nisanda kongre toplanmasını söylerken bilmiyor muydu nisan başında Meclis’in kapanacağını. Bu anayasanın yapılamayacağını, bilmiyor muydu? Buna rağmen ‘nisanda kongre toplayın’ dedi.”
“Peki niye toplamıyorsunuz? Hala hükümete yönelik bir takım şartlar sunuyor. Bu sefer bir takım şeyler de sayıyorlar; Öcalan’ın Nevruz mesajında söylediği bir takım şeyleri sanki biz böyle bir mutabakat var, bunları kabul etmişiz gibi ‘hadi bakalım hükümet yapsın.’ Öcalan’ın nevruz mesajında söylediği şeyler bizim mutabık kaldığımız şeyler değil ki. Bunlar başka başka şeyler söylediler orada. Görüşülmüş, üzerinde anlaşılmış bir şey değil. Bir kere bu ayıp bir şeydir, elinde silah olan bir örgüt var. Yani insanları öldürmek üzerine konumlanmış, siz hala bunu pazarlık konusu yapıyorsunuz, bu vahşice bir şeydir. Böyle bir yöntem bu yüzyılda kabul edilebilir mi?”
Seçim barajı
“Sen demokratik siyasete inanıyorsan, o zaman bu adamın orada ne işi var? Bu yüzden baktığımızda, çözüm süreci şu anda tabii konsantrasyon seçime yoğunlaştığı için ikinci plana düştü ama biz ilgili kurumlarımız, çözüm süreciyle ilgili çalışmaları sürdürüyorlar, seçimden sonra da inşallah bu daha ivme kazanarak devam edecektir. Çözüm sürecinin sahibi biziz, başlatan biziz, bu yüzden bunu biz devam ettireceğiz.”
“Biz devam ettiğini söylüyoruz, siz bittiğini söylüyorsunuz. Çözüm sürecindeki adımları kim attı, reformları kim yaptı? Biz yaptık. Kim olmazsa çözüm süreci olmaz? Ak Parti olmazsa çözüm süreci olmaz. Onun dışında ‘şu parti olmazsa çözüm süreci olmaz’ denilecek birisi var mı? Burada ana aktör AK Parti’dir.”
“HDP burada proje olarak sahaya sürülmüştür. HDP’nin parti olarak seçime girmesi, barajı HDP’ye geçirme çabaları bir projedir ve bu HDP’yi de aşan bir projedir. Burada bir kaos planı işliyor, bir şekilde Türkiye’yi karıştırmak isteyenler, AK Parti’yi devirmek isteyenler bir plan uyguluyorlar. HDP’yi buna mecbur kıldılar, zorla parti olarak seçime girmelerini sağladılar ve HDP de kendi geleceğini, çözüm sürecinin geleceğini düşünmeden bu zokayı yuttu ve projeyi üstlendi. Bir takım çevrelerin bunu zorladıklarını görüyoruz. HDP kendini kullandırıyor, taşeron olarak. Ne yapıyor, ‘gelin beni kullanın, siz AK Parti ile baş edemediniz, ben eğer barajı geçersem, bir şekilde AK Parti’yi devirebilirsiniz’ diye kendini kullandıran bir yaklaşım var.”
“Bizim özellikle şunu söylememiz lazım: HDP’ye oy veren insanlar, HDP’nin barajı geçmesi halinde AK Parti iktidarı güç kaybederse, çözüm süreci falan kalmaz. Yani çözüm süreci daha güçlü çıkmaz buradan" dedi.
“Hem darbeci, vesayetçi anlayış hem çözüm sürecine karşı olan anlayış. Bu ikisi de senin varlığına karşıdır. Ama sen şu anda kendini buna kullandırıyorsun. Böyle baktığımda ben HDP’nin parti olarak seçime girmesi, barajı geçirmeye çalışmalarını bir proje olarak görüyorum. Anketler çok farklı sonuçlar veriyor, bunu anketlerin çok sağlıklı ölçmesi kolay değil ama bütün hesaplar bunun üzerine kurulmuş görülüyor, ben bunun sıkıntı doğuracağını söyledim. Yani HDP’nin barajı geçmesinin sıkıntı olacağını. Geçmemesinin değil.”
“Geçmemesinden şöyle bir tehdit var; ‘geçmezse ortalık karışacak.’ Bu ülkede iktidar olmuş partiler barajın altında kaldı, toplumsal isyanlar mı çıkardılar, dağa mı çıktılar? Bu siyasete bir kere inanmamaktır. Millet isterse geçersin, istemezse geçmezsin. Burada asıl geçmesi halinde, düşünün gidiyorlar batıda ‘bütün güneydoğu bizim rengimize büründü, halk bizim arkamızda, biz özerklik ilan ediyoruz.’ Yanında da bir silahlı örgüt var, bununla kim baş edecek?”
“Selahattin Demirtaş, yüzde 9’u geçti, daha mı demokrat oldu? 45 gün sonra insanları sokağa döktü. İsyan çağrısı, şiddet çağrısı yaptı. Batıda bu şekilde şiddet çağrısı yapan, faşist, kafatasçı partiler bir yere kadar tolere edilebilirler ama şiddete bulaştıkları anda en ufak bir müsamaha yoktur.”
“Terör örgütünün vesayeti altında olan milletvekili listeleri dahi onun tarafından belirlenen bir yapı var ortada. Bu yapının güçlenmesini ben demokrasinin güçlenmesi olarak görmüyorum.
Dolmabahçe görüşmesi
“Bu görüşmeyi yapan kişiyim ben. Yasamadan sorumlu Başbakan Yardımcısıyım. Bütün siyasi partilerle görüşürüm. Çözüm sürecinde siyasi partiler ile görüşen de benim. O gün Dolmabahçe’de bu görüşmenin yapılmasına ayrı bir anlam yüklendi. Oysa ben HDP heyetini Başbakanlık’taki odamda kabul ediyorum. Zaman zaman da bu tür açıklamalar içeride veya dışarıda yapılıyordu. O gün ben yurt dışına çıkacaktım, onlar İmralı’dan geldi, Ankara’ya dönemediğimiz için Başbakanlık ofisinde yaptık. Bu çok farklı bir şey gibi algılandı. Bir takım tepkiler de ondan dolayı... Ayrı bir şey yapıyormuşuz gibi algılandı.”
“Gerginliği Selahattin Demirtaş başlattı. Önce Öcalan’ın çağrısına karşı ayak diredi. Daha 4 Şubat’ta Öcalan çağrı yaptı, 28 Şubat’a kadar bu çağrıyı yapamadı HDP. İmralı Heyeti, İmralı’dan dönmeden çıktı açıklama yaptı, bu rutin bir açıklama diye. Verdiği mesajı aşağı çekmek için çaba gösterdi. Ondan sonra çıktı sürecin aktörü olan ‘Recep Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptırmayacağız’ dedi.”
“Nefret dilini biz kullanıyoruz, öyle mi? Ben, ‘Baraj altında kalırlarsa süper olur’ dedim, bu nefret dili oluyor. Arkadaş, ben sen daha az oy al diye uğraşıyorum, ben daha fazla oy alayım diye uğraşıyorum. ‘Süper olur’ demek nefret dili mi?”
“Senin ağa babaların, Kandil her gün tehdit ediyor. Benimle ilgili her gün tehdit yapıyorlar. AK Parti adayları saldırı altında kalıyor, her gün hakaretlere maruz kalıyoruz. Vatandaşlar tehdit altında. Utanmadan çıkıp, ‘Bunların zehirli dili var’ diyorlar. Bu nasıl bir yaklaşımdır? Bunlar çiçek çocuk muamelesi görmeye alışmışlar. En ufak bir eleştiriye tahammülleri yok. Kimse bunlara laf söylemeyecek. Sen ne biçim demokratsın?” (AS)