Çoğumuzun Ermenileri pek az tanıdığı bir gerçek. Çünkü artık onlarla dedelerimiz gibi çok şeyi paylaşmıyoruz; paylaşmadığımızı merak edenler tarih sayfalarına müracaat etsin... Ancak Türkiye'de; İstanbul'da Ermeni azınlık olmanın ne demek olduğunu merak edenleriniz varsa Yervant Uzun 'un kaleminden çıkan "Ermeni Olmak" adlı yazıyı okusun... Efendim yazı sizin...
Fasıl dinlerim, üzülürüm, sevinirim
Günlük yaşantımda farklı kökenden biri olduğumu çoğu kez hatırlamam. Aşım, işim, hobilerim, zevklerim bu ülkedeki insanlarla aynıdır. TV'de izlediğim acı haberle üzülür, bir başka programda herkesle gülerim. Fasıl dinler, Türk müziğinden keyif alırım . Tuttuğum takımın galibiyetine de, oy verdiğim partinin seçim kazanmasına da enflasyonun düşmesine de sevinirim;
Ermeniliğimi hiç hatırlamam.
Sivil toplum örgütlerinde Yılmaz, Metin, Fuat gibi isimlerle beraber çalışırken, deprem gecelerinde Türk komşularımla kader birliği yaparken, fatura kuyruğunda beklerken , trafikte takıldığımda, suyum ve elektriğim kesildiğinde;
Ermeniliğimi hiç hatırlamam.
Bir esnaf ve işçi lokantasında kuru fasulye ve yanında bir de turşu varsa bayılırım. Değişik görüşten dostlarla sohbet ederken, bir köşe yazısında ülke sorunlarını okurken, bilgi yarışmalarında doğru yanıtı bulmaya çalışırken;
Ermeniliğimi hiç hatırlamam.
Kimi zaman da Ermeni olduğumu bilirim, hatırlarım. Bu bana doğal gelir,huzur verir .Komşum Kemal Ağabeyin, kapıcımız Mahir Bey'in, bir dostun cenazesinde saftaki cemaatin arkasında dururum. Oradaki insanların üzüntüsünü paylaşırım. Herkes beni camide gördüğü için ben de görevimi yaptığım için memnun oluruz. Müslüman komşularla dostlarla acı tatlı günlerimizde birbirimize gidip geliriz, aynı sofrayı paylaşırız bunlar bana huzur verir;
Ermeniliğimi keyifle hatırlarım.
Cumhuriyet ve 23 Nisan bayramlarında, Ermeni okulu , şeref tribünü önünden geçerken alkışlara katılır gurur duyarım. Davet edildiğim iftar sofralarında bulunmaya özen gösteririm, onlar bana ben onlara ve dualarına saygı duyarım;
Ermeniliğimi keyifle hatırlarım.
Kiliseye giderim, gençlerimizin oyunlarını izler, konserlerini dinlerim; keyif alırım. Dolmabahçe Sarayı'nın önünden geçerken, Ortaköy Camii'nin yanında çay içerken, uzaktan Beyazıt Kulesi'ni gördüğümde Balyan Kalfa ile gurur duyarım. Ara Güler, Agop Arad ,Onno Tunç, Nubar Terziyan ,Tatyos, Nigoğos, Artaki, Bimen, Güllü Agop, Mınakyan vb. isimleri bana kimliğimi hatırlatır;
Ermeniliğimi keyifle hatırlarım.
Kimi zamanda Ermeni olarak yaşamanın üzüntüsünün ne olduğunu duyarak yaşarım. Her kötü olayda Ermeni parmağı , her kötü kişide Ermeni kökeni arandığında, "..bir komşumuz vardı.." diye başlayan nostalji edebiyatı okuyup dinlediğimde, Anadolu'da Ermenilere ait eski mezarlıklar toplu katliam yerleri olarak gösterildiğinde;
Ermeniliğimi üzüntüyle hatırlarım.
İki dudak arasından çıkacak bir kararla veya iki cümlelik bir yasayla çözümlenecek sorunlarımızın yıllardır sonuçlanmayışını, kamu görevlerinden uzak tutulmamızı, bizimde Parlamentomuz olan TBMM de temsil şansı bulamayışımızı düşündüğümde;
Ermeniliğimi üzüntüyle hatırlarım.
Yaşlı ve kimsesizler için, bakıma muhtaç özürlüler için, belki de kendi geleceğim için evimi huzurevimize, yetimhanemize bağışlayamayacağımı. Vaftiz kaydımın bulunduğu, düğünümün yapıldığı, Kiliseye,( işyeri olan çevresinde oturmuyorum diye) yönetici olamayacağımı bilirim;
Ermeniliğimi üzüntüyle hatırlarım.
Ve... Soykırım oldu mu, olmadı mı ? Ermeniler mi Türkleri, Türkler mi Ermenileri diye başlayan soruların bizlere yöneltilmesine . Diyalogun milliyetçi söylemlerle, doğruya ulaşma yolunun siyasetle kesilmesine üzülürüm. Üzülürüm de. Elimden bir şey gelmez;
Ermeniliğimi üzüntüyle hatırlarım.
Ermeniliğim nedeniyle üzülmek istemiyorum. Konusu Ermeni olmayan TV programı izlemek, Ermeni sözcüğünün geçmediği yazılar okumak, Ermenisiz konuşmak istiyorum. Ermeni ve azınlık olarak yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi anlıyorum, düşünüyorum;
Ama anlatamıyorum.(YÖ/YÖ)