19 Mayıs üzerine kutlama biçimlerinden kutlanıp kutlanmamasına kadar tartışmalar sürerken üç genç öğrenciden "bayram mesajı" aldık. Öğrencilerin isimleri bizde saklı kalarak aynen yayımlıyoruz.
En sondaki bölüm ise 19 Mayıs'ta sesi duyulmayan vicdani retçilerden birine ait. Bugün 30 yaşındaki N. Fazıl Kocaoğlu gençliğinin nasıl yok edildiğini Vicdani Ret Haftası duyurusunda aktarmış.
Öteki olmak
"Evet benim de bir sesim var. O sese hasretim ve çoğu zaman o sesten uzağım. Şimdi o sesi dinleyeceğim. O ses diyor ki: bir yolculuk insana ne katar? Bir yolculuktayım şu an; heybemde birbiriyle çarpışan düşünceler, duygular. Türkiye'de öteki olmak ne demek... Bunu iliklerime kadar hissediyorum, yaşıyorum.
"Bazen düşünüyorum acaba Diyarbakır'da mı yoksa Sivas'da mı daha yabancıyım? İnanın bunu cevaplamak çok zor. Diyarbakır'da zihniyet olarak 'onlara' benzemediğim için Sivas'ta ise ötekilik büyüdü, gözle görülür hale geldi. En büyük somut örneği o soru: "Nerelisin?" Bu sorunun cevabını verdiğinde, karşılığında aldığın o kısacık cevap ötekiliği tüm hücrelerin duymasına neden oluyor. O bakış ki, bir bıçak gibi keskin. Aslında o bakış suçlu, o bakışı öğreten suçlu. Bazen o kadar sinirleniyorum ki, Sivas meydanına ulu ağacın dibinde "Evet ben Diyarbakırlıyım ve terörist değilim" diye bağırmak istiyorum. Yaralı ve öfkeli bir milletin çocuğu olarak sesimi tüm Türkiye duysun istiyorum. Ve insanlarda keşke o soruya cevap verirken "Denizli" deseydimle aynı bakışı görmek istiyorum."
Çocuk
"Çocuk olabilmekti o çocukların hayali. Dertlere, sıkıntılara kafa yormadan çocukluğunu yaşayabilmekti. Misket oynamak, ip atlamak, çelik çomak oynamak; belki pahalı oyuncaklarla oynayamayacaklardı ama çamurdan oyuncaklarla oynamaktı o çocukların hayali. Aslında yaşları küçüktü belki ama çocuk değillerdi ki. Bu sistem ya öldürmüş ya da ''büyütmüştü'' onları, çocuk olarak kalmalarına izin vermemişti. Kimisini katletmişti; Ceylan, Uğur, Enes gibi. Yıkılası sistem çocukluklarını yaşatmamıştı hiçbir şekilde. Bir de geriye kalan diğerleri; bir zaman sonra o insanlık dışı uygulamaların olduğu Pozantı'da bulmuşlardı kendilerini. Burada maruz kaldıkları hakaret, saldırı, işkence, cinsel şiddet (taciz, tecavüz)... Hangi din, hangi kültür, hangi inanç, hangi düşünce, hangi ideoloji yapabilirdi bunları veya göz yumabilirdi?
"Taş atan çocuklar olarak bilinen bu çocuklar için geçen aylarda bazı kurum ve yetkililerce ''topluma kazandırma'' adı altında asimilasyoncu çizgide bazı projeler sunulmuş, medyada tartışılmıştı. Bu noktada samimi olarak düşünelim! Pozantı'da açığa çıkan zihniyet ışığında acaba: Başbakanın, Adalet Bakanlığı'nın, hükümetin, devletin, sistemin mi topluma kazandırılmaya, ıslah edilmeye ihtiyacı var yoksa bu çocukların mı?"
Kutlamak istiyoruz
"Ulusumuzun canıyla, kanıyla kazandığı Cumhuriyetimizin temel yapı taşları olan ulusal bayramlarımız bazı kesimler tarafından unutturulmak isteniyor. Biz Atatürk ve Atatürk ilkelerine bağlı gençler olarak üzerimizdeki bu dayatma ve engelleme politikasının kaldırılmasını istiyoruz. Atatürk'ümüzün bize, yani gençlere armağan ettiği 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı'nı coşku ve şevkle kutlamak istiyoruz.
"Bu isteğimizi de hiçbir yasa, hiçbir genelge baltalayamaz! Bu engellemeleri yapan kesimlerin yapmak istediği şey apaçık ortadadır. Amaç: Ulusal bayramlarımızı (19 Mayıs'tan başlayarak) toplumun belleğinden silip atmaktır. Ancak buna Atatürk'e, tarihine ve vatanına bağlı; Atatürk ve onun gibilerin halkımıza yapmış oldukları hizmetlerin farkında olan kişiler tarafından izin verilmeyecektir! Bu ulus daha nice nice 19 Mayıslar kutlayacaktır. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nın ilk meşalesini yaktığı Samsun'da, 19 Mayıs'ta hiçbir kurum, hiçbir kişi ya da zümre tarafından unutturulamadı, unutturulamıyor ve unutturulamayacak da!"
Sivil ölüm
"Ben 5 defa askeri cezaevine konuldum. 10 yıldır kimliğimi alamadım. 2002'den bu yana asker firarisi diye gözüküyorum. Hiçbir işte çalışamadım, evlenemedim, ailem çok fakir oldu kirayı ödeyemiyoruz, haciz işlemleri var hakkımızda, kredi kartları sebebiyle. Evin tek erkeği benim. 20'li yaşlarımı göremedim. Şu an 30 yaşındayım. 7 defa firar ettim, yapamadım. Eziyet ettiler bana. 8 ay ancak yapabildim. 4 ay 24 gün ceza yattım. 5 seferde 5 senede ve üstüne de 5 senedir evdeyim. 10 yıldır evden üç dört ayda bir çıkıyorum. İyice hastalandım. Hastaneye hiç gidemedim. Hiç eşim, dostum, arkadaşım olmadı. Vicdani ret ettim askerliği, 2007'de Sivas askeri cezaevindeyken; halen de savunuyorum bunu... Bizler karanlık kuyulara atıldık üstümüze kapağı örttüler ve birileri de kapağın üstüne oturdu burası çok pis bir yer yılanlı kuyudan sesleniyoruz açın kapağı!" (YY)