* Fotoğraf: Anadolu Ajansı (AA) - Arşiv
Haberin Kürtçesi için tıklayın
Êzidi Adalet Komitesi (YJC), "Türkiye'nin Êzidi soykırımı eylemlerinde suç ortağı olduğu gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanında yargılanması gerektiğini" ortaya koyan bir rapor yayınladı.
İngiltere'nin The Guardian gazetesinin aktardığına göre, konuyla ilgili konuşan ve soruşturmayı destekleyenlerden biri olan insan hakları avukatı Helena Kennedy, "Suriye ve Irak'ın da Êzidilerin öldürülmesine engel olma görevinde başarısız olduğunun" altını çizdi.
Avukatların oluşturduğu YJC'nin raporu, "IŞİD gibi üçüncü bir taraf tarafından gerçekleştirilmiş de olsa devletlerin toprakları üzerinde soykırımı önleme konusundaki bağlayıcı sorumluluğunu göstermeyi" amaçlıyordu.
Avukatlar da Soykırım Sözleşmesine atıfta bulunarak "uluslararası hukuk gereği devletlerin soykırımı önleme konusunda hesap verebilirliği olduğunu" söyledi. YJC Başkanı Geoffrey Nice "Yerinde mekanizmalar, artık geçmişlerinin bir parçası olan şeyden Êzidileri kurtarabilirdi" dedi.
"Türkiye biliyordu ya da görmezden geldi"
Êzidilerin karşı karşıya kaldığı hak ihlallerini detaylandıran gazete, "dini bir azınlık olan Êzidilerin Irak ve Suriye'de 2013'ten sonra bir soykırım teşebbüsü ile karşı karşıya kaldığının yaygın biçimde kabul edildiğini" yazdı.
Bu bağlamda 13 ülkenin yaklaşımını ve eylemlerini üç yıl boyunca inceleyen komitenin hazırladığı rapor, bu ülkelerden üçünün soykırımı engellemek için makul adımlar atma görevinde başarısız olduğu sonucuna vardı.
Türkiye'yi Êzidilerin karşı karşıya kaldığı "katliamlara suç ortaklığı yapmak" ile suçlayan komite, Türkiye'nin "ciddi bir bölümü Türkiye vatandaşı olmak üzere IŞİD savaşçılarının serbest geçişini engellemek için sınırılarını denetlemekte başarısız olduğunu" yazdı:
"Türkiyeli yetkililer, Nisan 2014'ten itibaren Êzidi kadın ve çocukların satılmasına, transfer edilmesine ve köleleştirilmesine göz yumdu; Suriye'deki Kürt düşmanları ile savaşmak için IŞİD ile iltisaklı savaşçıların eğitimine yardım etti ve dolayısıyla da soykırımcıları güçlendirmiş oldu."
Rapor, "Türkiyeli yetkililer, bu kişilerin söz konusu eğitimi Êzidilere karşı yasaklanmış eylemleri gerçekleştirmek için kullanacağına ilişkin kanıtları biliyordu ve/veya bunları isteyerek görmezden geldi" dedi.
Körfez ülkeleri, Irak ve Suriye
278 sayfalık rapor ayrıca benzer suçlamaların aralarında Katar'ın da olduğu Körfez ülkelerine de yapıldığına, fakat bu ülkelere yönelik benzer iddiaları destekleyen yeterince kanıt bulunmadığına dikkat çeki.
Rapor, Irak ve Suriye ile ilgili bölümünde, Irak'ın Haziran 2014'te Birleşmiş Milletler'e (BM) çağrıda bulunarak IŞİD'in gerçekleştirdiği vahşeti tanımasını talep ettiğini hatırlattı. Fakat, komiteye göre, "Irak hükümeti, Kürt yetkililer ile koordineli çalışmamış veya Êzidilerin güvenliğini sağlamak üzere bölgeden tahliye edilmeleri için gerekli önlemleri almamıştı."
Raporda, Suriye hükümetinin de "köleleştirilmiş Êzidilerin toprakları üzerinden transfer edilmesi ve tutulmasına engel olmadığı" ifade edildi.
Türkiye'den suçlamalara yanıt
The Guardian, haberinde Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın'ın suçlamalara yanıtına da yer verdi.
Eleştirilerin "temelsiz ve haksız" olduğunu söyleyen Yalçın, Türkiye'nin "Suriye'deki çatışmanın ilk yıllarından bu yana, bölgedeki Suriyeli sivillerin ve Êzidiler de dahil azınlıkların terör örgütlerinin saldırıları ve ihlallerinden korunmasında kilit rol oynadığını" söyledi:
"Türkiye, sadece kapılarını açıp milyonlarca Suriyeli ve Êzidiye güvenli bir liman olmakla kalmadı, aynı zamanda Suriye'de gerçekleştirdiği üç terörle mücadele operasyonu ile bölge halkına güvenlik sağladı.
"Êzidiler bugün kuzeybatı Suriye'de meşru Suriyeli muhalefetin kontrolü altındaki yerlerde barış içinde yaşıyor.
"Dahası, geçen yıl, kuzeybatı Suriye'ye sığınan pek çok Êzidi aile Suriye'nin kuzeydoğusundaki evlerine dönmeye çalıştı. Fakat, PKK/YPG tarafından engellendiler."
"Bir cezasızlık okyanusu"
İnsan hakları avukatı Kennedy ve komite başkanı Alton, rapora yazdıkları önsözde "Êzidi soykırımı hakkında bir cezasızlık okyanusu var" dedi. Önsözde ayrıca IŞİD'in devlet dışı bir aktör olarak uluslararası hukuk uyarınca yargı önüne çıkarılamayacağı not edildi.
Kennedy ve Alton'a göre, devletler "çeşitli insanlık dışı sebeplerden ötürü soykırımı engelleme sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız" oldu: "Eğer sorumlu tutulmazlarsa, 'Bir daha asla' sözünün için boş kalacak."
TIKLAYIN - Êzidi kadınlar anlatıyor
Êzidi SoykırımıIrak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) Irak'taki Êzidiler'e yönelik 3 Ağustos 2014'te gerçekleştirmiş olduğu katliamlar silsilesi (Êzidilerin deyimiyle 73. Ferman) Birleşmiş Milletlerce soykırım olarak kabul edildi. Soykırımda Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki Êzidi kadınlar ve kız çocukları IŞİD mensupları tarafından cinsel köleliğe zorlandı, erkekler sürgün edildi ve binlercesi topluca infaz edildi.
Birçoğu Sincar'da olmak üzere toplamda yaklaşık 5 bin kişinin öldürüldüğü 10 bine yakın kişinin ise esir düştüğü biliniyor. Êzidi Kürtleri Kurtarma Ofisi verilerine göre, 1500 Êzîdî Kürt kurşuna dizildi. Şu ana kadar örgüt tarafından kaçırılan 3 bin 100 kişi kurtarıldı. Hala yaklaşık 2 bin 700 kişiden hiçbir haber alınamıyor. Soykırım 2014'te Peşmerge'nin IŞİD saldırıları sonucunda geri çekilmesinden sonra başladı. IŞİD'in Êzidilere yönelik katliamı uluslararası toplumda geniş yer buldu ve tepki olarak ABD, IŞİD'e yönelik hava saldırılarına başladı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere ve Avustralya, Sincar Dağları'na kaçan Êzîdîlere uçaklarla acil yardımlar yaptı ve Êzîdîleri savunmaya giden Peşmerge, PKK ve YPG güçlerine silah desteği sağladı. IŞİD'in Êzidi nüfusa yönelik eylemleri yaklaşık 500 bin mülteciye ve binlerce kişinin ölümüne veya kaçırılmasına sebep oldu. Soykırım özellikle Almanya'daki diğer Êzîdî topluluklarını da etkiledi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi 2019'da 3 Ağustos'u "Êzidi Soykırım Günü" ilan etti. |
(SD)