Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) iç güvenlik paketi olarak bilinen ve Meclis İçişleri Komisyonu’nda kabul edilen torba yasayla ilgili açıklama yaptı.
Tasarıyla, “siyasal iktidarın hiçbir hukuksal sınırlama ve yargısal denetim olmaksızın gözaltına alma/hapsetme yetkisi istediğini” ifade eden TİHV, tasarının geri çekilmesini talep etti. Tasarının önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi bekleniyor.
132 maddelik “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”yla ilgili açıklama özetle şöyle:
Anayasa ve uluslararası sözleşmeler
“Adli yetkileri idareye teslim ederek ‘hukukun üstünlüğü’ ve ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkelerini tümüyle yok etme harekâtı olan bu tasarı, Anayasaya, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına, daha da ötesi kamusal akla ve vicdana tümüyle aykırıdır.”
“Tasarının genel gerekçesinde, ‘Son zamanlarda meydana gelen toplumsal olayların, terör örgütlerinin propagandasına dönüşmesi ve göstericilerin, vatandaşların can ve mal güvenliklerini tehdit etmesi sebebi ile özgürlük - güvenlik dengesini bozmadan yeni tedbirler alınmasının zorunlu hale geldiği’ ifade ediliyor.”
Özgürlük-güvenlik |
"Özgürlük - güvenlik dengesi ifadesi, bir ikilem olarak 11 Eylül 2001'de İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra dünya halklarının önüne sürüldü. Bu süreçte devletler, 'terör' tehdidini olağanüstü boyutlarda işleyerek tüm dünyayı etkisi altına alan bir güvenlik paranoyası yarattılar. 'Özgürlük mü, güvenlik mi' ikilemine sokulan toplumlar, militarist ve polisiye önlemlerin artırılması ve otoriter yönetim anlayışlarının güçlendirilmesine razı/mecbur edildiler. Böylelikle istisnai olan kurumsallaştırıldı ve adeta küresel olağanüstü hal rejimi oluşturuldu." "AKP İktidarı da, hep söylediğimiz gibi bir değer olarak demokrasi fikrine sahip olmadığından güvenlik paranoyasıyla mücehhez devlet aklı ile başından beri arasını iyi tuttu ve giderek iktidarına yönelik tehdit algısı güçlendikçe de bu aklı iyice içselleştirdi." |
İşkence yasağını ihlal |
Tasarı, Ceza Muhakemesi Kanununda (CMK) öngördüğü değişiklikle 'toplumsal olaylar sırasında işlenen cebir ve şiddet içeren suçlar', 'Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamındaki tüm suçlar' ile 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda yapılan değişiklikler gereği işlenen suçlar' başta olmak üzere yine katalog hale getirilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirlerine, 24 saate kadar; şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda ise 48 saate kadar önleyici gözaltı yetkisi veriyor. Kişi(ler)nin en geç 48 saat içinde, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde yargıç karşısına çıkarılacağı düzenleniyor." "Bu uygulama ile kişi güvenliğinin ve işkence yasağının ne denli tehdit altında olacağını söylemeye bile gerek yoktur. Kolluk güçlerine verilen yargı denetimi olmaksızın gözaltına alma yetkisinin bu şekilde genişletilmesi mutlak karakterdeki işkence yasağının çiğnenmesine yol açar." |
Yargıdan yürütmeye |
"Tasarıyla, İl İdaresi Kanununda yapılan değişiklikle doğrudan doğruya siyasi otoriteye bağlı valinin 'lüzum görmesi halinde' kolluk amir ve memurlarına 'suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için' gereken acele tedbirlerin alınması hususunda doğrudan emirler verebilecektir." "Böylelikle yakalama, arama, el koyma gibi acele tedbirlerle ilgili Savcı ve Yargıç varlığı/denetimi tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Başka bir deyişle yargı gücü, vali ve kaymakamlar üzerinden hükümete/yürütmeye bağlanmış olacaktır. Bu, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tümüyle ayaklar altına alınmasıdır." |
Polisin silah kullanma yetkisi |
"Tasarı, polisin var olan silah kullanma yetkisini daha da genişletecek. Mevcut PVSK esas itibarıyla bu yetkinin, polisin kendisine ve başkasına yönelik bir saldırı halinde kullanılabileceği belirtilmiş ve meşru savunmanın şartları aranmıştır." "Tasarıya göre ise kendisine veya başkasına yönelik saldırı dışında; işyerleri, konutlar, kamu binaları, ibadethaneler, okullar, yurtlar ve araçlara yapılacak saldırılara karşı da polis silahını kullanabilecek şekilde yetkilendirilmekte, meşru savunma kavramına ise herhangi bir atıf yapılmamakta, sadece 'ölçülülük' ilkesi vurgulanmaktadır." "Bunun gibi saldırıya teşebbüs ihtimalini de silah kullanmak için yasal zemine kavuşturmaktadır. Kayda değer bir başka husus da, polisin silah kullanabilmesi için saldırıda bulunanın elinde ateşli silah olmasının şart koşulmamasıdır. Havai fişek, molotofkokteyli ve benzeri patlayıcı maddeler, delici, kesici aletler, taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, demir bilye ve sapan gibi bereleyici aletler de bu kapsamda sayılmaktadır." |