Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) hükümetin "Türkiye İnsan Hakları Kurumu" yasa tasarısıyla ilgili analizinde, kurumun özerk olamayacağını, Başbakanlık'a bağlı "İnsan Hakları Başkanlığı"nın yeniden yapılandırılması anlamına geldiğini saptıyor.
TİHV hak örgütlerinin ancak Meclis'e gönderildikten sonra görebildiği tasarının derhal geri çekilmesi gerektiğini söylüyor.
Hükümet tasarıyı Avrupa Birliği ve "demokratik açılım" sürecindeki adımlardan biri olarak sunuyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, kurumu "bireylerin şikayetlerini inceleyecek, sonuçlandıracak" bir mekanizma olarak tanımlamıştı. Tasarıya göre "Başbakanlık'la ilişkili" kurum, 11 üyeli bir kurula bağlı olacak. Bu kurulun başkan, ikinci başkan ve üyeleri Bakanlar Kurulu'nca seçiliyor.
"Yürütmenin oy hakkı olmamalı"
TİHV tasarıdaki haliyle, kurumun bağımsız, özerk olmayacağını, insan haklarının geliştirilmesiyle ilgili işlevleri yerine getiremeyeceğini, bu konuda uluslararası standart olan Paris İlkeleri'ne uymadığını söylüyor.
TİHV Paris İlkeleri'ne uygun bir insan hakları kuruluşunun özelliklerini sıralıyor:
- Finansman ve personel açısından bağımsız olmalı.
- Üyelerin görev güvenceleri olmalı .
- Atanma prosedürlerinin, üyelik kriterlerinin, üye kompozisyonlarının açıkça belirlenmesi.
- Habersiz ve sınırsız ziyaret yetkisi olmalı.
- Raporlar düzenleyerek kamuoyuna hesap verebilir olması.
- Tavsiye yetkisi olmalı.
- İnsan hakları alanında aktif olarak çalışan sivil toplum kuruluşlarının en geniş katılımının sağlanması.
- Kurulda idarenin temsili olacaksa da oy kullanma hakkının olmaması.
Bütün yetkiler başkanda, son söz başbakanda
TİHV'nin saptamalarına göre, tasarıya göre kurulacak kurumun sorunlu yanlarından bazıları şöyle.
Özerk değil: Üyeler Bakanlar Kurulu tarafından atanıyor. "Başbakanlık'la ilişkili" bir kurum özerk olamaz. Kuruma "emir, talimat veren, telkin, tavsiyede bulunan"a uygulanacak yaptırım belli değil.
Sivil toplum esas aktör olmalı: Paris İlkeleri'ne göre sivil toplum bu kurumlarda esas aktör olmalı. Yürütme temsil edilse bile oy hakkı olmamalı. Üyeler insan hakları ve ayrımcılığa karşı mücadelede sorumluluk üstlenen kişiler ve örgütlerden olmalı. Tasarıda bu uzmanlık gözetilmiyor.
Dokunulmazlık yok: "Görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlardan dolayı haklarında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen" üyelerin üyeliği düşüyor. Oysa, görevleri kapsamında yaptıklarıyla ilgili dokunulmazlıkları olmalı.
Habersiz ve sınırsız denetim yok: Kurum kişilerin özgürlüğünden alıkonduğu yerlere "düzenli ziyaret" gerçekleştirebiliyor. Oysa habersiz ve sınırsız denetim yetkisi olmalı.
Bilgi açık değil: Kurum "gerekli gördüğü" bilgileri açıklıyor. "Güvenlik" ve "devletin çıkarları" gerekçeleriyle bilgilendirme gerçekleşmeyebilir.
Aşırı yetkili başkan: Kurumun idari yapısının oluşturulması, işler hale getirilmesinde tek başına başkan yetkili. İnceleme ve ziyaretler ancak başkanın yetkilendirmesiyle mümkün. Heyetlere seçilecek kişileri de başkan seçiyor. (TK)