Haberin İngilizcesi için tıklayın
- Türkiye’de her 10 gazeteci kadından 6’sı “İş hayatımda cinsiyetim nedeniyle ayrımcılığa uğradım/uğruyorum” diyor.
- Gazeteci kadınların yüzde 55’i, erkeklere göre eşit işe eşit ücret almadıklarını söylüyor.
- Yüzde 87’si ise çocuk sahibi olmanın meslek hayatını olumsuz etkilediğini ya da etkileyebileceği düşünüyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu’nun, Şubat 2018’de Türkiye’deki gazeteci kadınlarla gerçekleştirdiği sonuçları açıklandı.
Açıklamayı Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ Komisyonu’ndan Gülfem Karataş ile Zeynep Yüncüler okudu.
Açıklamanın sonunda Türkiye hapishanelerindeki mahpus gazeteci kadınların durumu hatırlatılarak “Hiçbir gazetecinin mesleki faaliyetinden ötürü hapsedilmesi kabul edilemez” dendi.
Ankete 220 gazeteci kadın katıldı
Ankete katılan 220 gazeteci kadının yüzde 47’si yazılı basında, geri kalanları ise eşit bir dağılımla televizyon, internet, haber ajansında ya da freelance olarak çalışanlardan oluştu.
Ankette gazetecilere işyerinde ve sahada cinsiyet ayrımcılığı (ekonomik, emek gücü, evlilik, doğum) ve şiddet konusunda sorular soruldu.
Yüzde 55 ücret eşitsizliği yaşadığını söylüyor
Ankete göre, gazeteci kadınların yüzde 63’ü erkek meslektaşlarına göre daha az ciddiye alındığı, emeğinin daha az göründüğünü düşünüyor.
Yüzde 63’ü, bir diğer ifadeyle her 10 kadından 6’sı, “İş hayatımda cinsiyetim nedeniyle ayrımcılığa uğradım/uğruyorum” diyor.
Ayrıca katılımcıların yüzde 55’i “Benimle aynı işi/benzer işi yapan erkek çalışanlardan daha düşük ücret alıyorum” ifadesine az ya da çok katıldıklarını belirtiyor.
İş özel hayat dengesini kurmak zor
“Bu meslek 9-17 arası yapılmıyor sadece. Haber her saat yazılabiliyor, kaynak her saat arayabiliyor. Öyle olunca da özel hayattan çalınıyor, eşten çocuktan.”
Çalışma saatlerinin belirsizliği, iş yoğunluğu, fazla mesailer ve stresli çalışma koşulları nedeniyle, gazeteciler iş ve özel hayat arasındaki dengeyi kurmakta zorlandıklarını ifade ediyorlar.
“Çalışma saatleri ve iş yoğunluğu nedeniyle çocuğa vakit ayıramamak; hastalık gibi durumlarında işyerinden çıkamamak, kimi zaman 20 saati bulan çalışma saatleri nedeniyle özel hayatının olamaması…”
TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu "Gazeteci kadınlar, işyerindeki fazla mesailerin üzerine, işlerini de eve taşıyorlar ama evdeki tek 'işleri' bu değil. Bu yoğun temponun üzerine, ev işleri ve çocuk bakımı da kadınlardan bekleniyor. Ancak bu beklenti, işyerinde onlara karşı bir ayrımcılığa dönüşüyor" diyor.
“İlk olarak iş görüşmelerinde ‘Çocukla zor olmaz mı?’ sorusuyla karşılaşıyorsunuz. Daha da vahimi, evliysen ya da çocuğun varsa iş bulman çok zor.”
“Evlenirken ‘Sen şimdi yavrularsın, işe gelmezsin’ diyerek işten ayrılmam istenmişti.’’
“Yakında zengin koca bulursun’ diyerek, bu mesleğin kadınlara uygun olmadığını, evlenirsem sorunlar yaşayacağımı söyleyerek psikolojik baskı yaptılar.”
Çocuk sahibi olmak
Ankete katılanların yüzde 87’si çocuk sahibi olmanın meslek hayatını olumsuz etkilediğini ya da etkileyebileceği düşünüyor. Birçoğu, çocuk sahibi olduktan sonra meslek hayatına ara vermek durumunda kaldığını ya da mesleği bıraktığını anlatıyor.
Çocuk sahibi olduklarında tüm sorumlulukların kadınlardan beklenmesi, birçok meslek grubunda onlar için bir ayrımcılığa dönüşüyor. Ancak bu evlilik için geçerli değil. Evliliğin meslek hayatını olumsuz etkilemediğini/etkilemeyeceğini düşünenlerin oranı yüzde 42.
“Çocuğum oldu, doğum iznimin bittiği gün kovuldum.”
“Çocuklarıma bakmak için ara vermek zorunda kaldım, her seferinde daha düşük maaşla ve yeniden başladım. Benden daha düşük seviyedeki erkekler terfi alırken, ben yıllarca bekledim.”
“Kadın gazetecilerin özellikle hamilelik ve hamilelik sonrası işe alınmamasına ilişkin çok büyük bir baskı var. Bunu hamileyken işten atıldıktan sonra fark ettim. Daha sonra yaptığım görüşmelerde hamile gazetecilerin bir çoğunun işe devam etmediğini gördüm. Bu ciddi bir durum.”
“Çoğu zaman fazla mesai yapmak gerekiyor, çocuk varken bu mümkün olmazdı.”
"Kreş imkanı olsaydı"
Devlet ve patronlar tarafından çocuğu olan çalışanlara kreş olanağı sağlanmaması, kadınları mesleğin dışına iten önemli etmenlerden biri.
Kadınların yüzde 93’ü “Bana kreş imkânı sağlansaydı iş hayatım olumsuz etkilenmezdi” diye düşünüyor.
Gazetecilere şiddette ilk sırada yöneticiler geliyor
Ankete katılanların yüzde 60’ı psikolojik şiddete ve mobbinge maruz kaldığını söylüyor. Sözlü, fiziksel, cinsel ve dijital şiddet de gazetecilerin karşılaştıkları sorunlardan.
Şiddet uygulayanlar arasında ilk sırada ise yöneticiler yer alıyor. Ankete katılanların yüzde 53’ü yöneticilerinden, yüzde 45’i çalışma arkadaşlarından şiddet gördüğünü söylüyor.
OHAL’de şiddet arttı
Şiddetin failleri arasında üçüncü sırada ise polis yer alıyor. Gazeteci kadınların yüzde 32’si polisten şiddet gördüğünü ifade ediyor. OHAL’in ilanından sonra bu şiddetin arttığı belirtiliyor.
“Özellikle OHAL ile haber takibi için çıktığımız sokaklarda haber kaynaklarımızın uğradığı polis şiddetine biz de bizzat maruz kalıyoruz.”
“Bir öğrenci eylemi sırasında, polis şiddetine maruz kaldım. Ardından bir polis memuru yanıma gelerek ‘Seni ana akım medyadan değil de alternatif basından zannettik. Özür dileriz’ dedi.”
Gazeteciler yaşadıkları şiddeti duyuramıyor
Ama gazeteci olmalarına rağmen, kadınlar bu şiddeti duyuramadıklarını ifade ediyor. Bu soruyu cevaplayan 153 kadından sadece yüzde 33’ü yaşadığı şiddeti duyurabildiğini belirtiyor.
Bir taraftan yaptıkları haberlerlerle cezasızlığı ifşa etmeye çalışırken, bir taraftan şiddet ve cezasızlığı kendileri de deneyimliyorlar.
“Bir televizyon kanalında, çalışma arkadaşımın sözlü saldırısına uğradım. Sorumlu kişiye bildirdim. Rapor yazmam istendi, yönetim kurulu toplantısında görüşelim, dendi. Raporu yazdım ama asla görüşülmedi. O kişi hala televizyonda çalışıyor ve hiçbir uyarı yapılmadı, özür dilenmedi. Bu kişinin gücüne ihtiyaçları varmış…”
“Mesleğimin farklı dönemlerinde mobbing, şiddet, ayrımcılık kategorilerine girebilecek farklı olaylar yaşadım. Beni en çok etkileyen ise 2015'ten beri devam etmekte olan bir şiddet olayı. Gazetede yazılarımı takip eden bir şahıs (erkek), bir yıldan fazla süredir telefonla taciz etti. Geçen yıl gazete binasına geldi, fakat içeri alınmadıı. Ardından da ev adresimi bularak evime geldi, kapıyı zorlayarak içeri girmeye, bana zarar vermeye çalıştı. Polis tarafından yakalandı, iki kamu davası açıldı. Davalar hala sürüyor. Saldırgan bu süre içinde hiç ceza almadı, tutuksuz yargılanıyor ve serbest. Mahkemeden avukatım aracılığıyla iki sefer uzaklaştırma ve koruma kararı çıkarttım, bu karar hala geçerli. Saldırganların şiddet ve taciz olaylarında hakimler tarafından her olayda ısrarla salıverilmesi, bir başka deyişle cezasızlık Türkiye'nin en büyük sorunudur.” (ÇT)