“İnancım beni kısıtlamıyor, dönüştürüyor” diyen 21 yaşındaki Şeyma Öztürk, hem kalbiyle inanan hem de aklıyla sorgulayan bir Müslüman feminist.
Toplumsal baskıların dinle meşrulaştırılmasına karşı çıkan Şeyma, inancını kadın mücadelesinin dışında değil, tam merkezinde konumlandırıyor. “Feminist düşünce bana ayna oldu” diyen Şeyma, hem bireysel hem toplumsal farkındalığını kadın dayanışmalarıyla büyütüyor.
Müslüman Feministler yazı dizisinin dördüncü konuğu Şeyma Öztürk ile feminizmle tanışma sürecinden inançla olan bağını nasıl yeniden tanımladığına, medya alanında kadın temsiline kadar birçok başlıkta samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Şeyma’nın feminizmle olan ilişkisi, toplumun din ve kadın bedeni üzerindeki tahakkümünü sorgulamasıyla derinleşiyor.
“Baskıların meşrulaştırılması feminizme yönelten etkendi”
Şeyma’nın feminizme yaklaşmasındaki temel unsur da “iç içe geçmiş farkındalıklar”:
“Özellikle bedenim üzerindeki denetimin ne kadar dışarıdan yapıldığını fark ettiğimde – nasıl giyinmem gerektiği, nasıl oturmam, konuşmam gerektiği gibi – bu baskının sadece bana değil, birçok kadına uygulandığını gördüm. Bu baskının meşrulaştırılmasında hem dinin hem de toplumun nasıl araçsallaştırıldığını fark etmem feminist düşünceye yönelmemde önemli bir etkendi.”
Şeyma, inancının her şeyden önce kendisine huzur ve güç verdiğini ve Allah inancının, mücadelesinde yalnız olmadığını hissettirdiğini ve bir direnç kazandırdığını da söylüyor. Kuran-ı Kerim’i de tarihsel bağlamıyla ele aldığında bir yol gösterici olarak nitelendiriyor:
“O dönemde kadınlara verilen değeri düşündüğümde, aslında özünde hep bir adalet çağrısı duyuyorum. Ben tefsir okumuyorum, akademik bir şekilde değil, kalbimle inanıyorum. Allah’ın beni eksik ya da ikinci planda değil, tam ve değerli yarattığına inanmak, kadın olarak kendimi savunurken dayanağım oluyor. İnançla büyüyen bir kadının da güçlü, sorgulayan, özgür ve sevgi dolu olabileceğini göstermek istiyorum.”
“İnancım, adaleti merkezine alan bir yaşama teşvik ediyor”
Şeyma feminizm ve inancın özünde bir çelişki yaratmadığını, aksine inancın kendisine güç, sabır ve onur, feminizmin de eşitsizlikleri sorgulama ve değiştirme cesareti verdiğini düşünüyor. Şeyma, “İnancım, adaleti merkezine alan bir yaşama teşvik ediyor. Feminist mücadelem de bunun bir parçası” diyor.
“Baskı unsuru ve dinsizlik”
Şeyma Müslüman feministliğin iki ayrı kesim tarafından kabul görmemesinin kendisini zorladığını ve muhafazakâr çevreden “dinsizlik”, seküler çevreden de “baskı unsuru” olarak görüldüğünü söylüyor: “Ben ikisini bir arada yaşıyorum ve bu beni daha bütünlüklü bir insan yapıyor. Ama bu arada kalmışlık zaman zaman yalnız hissettirebiliyor.”
“Kadın temsili medya ve iletişim alanında adil olmalı”
Şeyma feminist mücadelesini çoğunlukla toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitim ve medya alanında gösteriyor.
Şeyma kadın temsilinin medya ve iletişim alanında daha adil olmasını düşünüyor ve “Kadınların kendi bedenlerini sahiplenmeleri, aile içinde eşit roller üstlenebilmeleri ve özellikle genç kadınların eğitim hakkını kullanabilmeleri benim için çok önemli” diye de ekliyor.
Şeyma son olarak da gelecek nesil muhafazakâr feministler için “daha özgür, sorgulayıcı ve dayanışmacı” bir vizyon hayal ediyor:
“İnançlarından taviz vermeden, ama aynı zamanda eleştirel düşünceden de kopmadan kadınların kendilerini ifade edebildikleri, kendi bedenleri ve hayatları hakkında söz sahibi oldukları bir gelecek hayal ediyorum. Kız çocuklarının sesinin kısılmadığı, ibadetle özgürlük arasında tercih yapmak zorunda kalmadığı bir gelecek.”

HEM MÜSLÜMAN HEM DE FEMİNİSTLER - 3
Nur: Feminizm dine değil, ataerkil yapıya karşı

HEM MÜSLÜMAN HEM DE FEMİNİSTLER - 1
Başörtüsünden zindana, Meclis’ten direnişe: Hüda Kaya

HEM MÜSLÜMAN HEM DE FEMİNİSTLER - 2
Ahsen İpek: Feminizm tam olarak haklarımı tanıma sürecidir
(SI/EMK)






