Müslüman kimliğiyle feminizmi bir arada taşıyan 27 yaşındaki Havle Derneği gönüllüsü Leyla*, “Kuran’da eşit muhatap alındığımı görüyorum. Bu, bana hem güç hem sorumluluk veriyor” diyor. Kadınların örgütlü mücadelesinin yerelleşmesi gerektiğini savunuyor.
Müslüman Feministler yazı dizisinin beşinci yazısında 27 yaşındaki Leyla var. Leyla İstanbul’da yaşıyor ve kendini “Müslüman ve dindar” olarak tanımlıyor. Feminist mücadeleyle de son 6-7 yıldır aktif olarak iç içe.
Leyla, “Muhafazakâr tanımını sevmiyorum” diyor:
“İslam benim hayatı anlamlandırma biçimim. Dindarlık, herkesin kafasında farklı şeyler çağrıştırabiliyor; bunlardan sorumlu hissetmiyorum kendimi.”
“Kadınlar Camilerde Kampanyasıyla başladı”
Leyla, feminist alana yaklaştığı zamanı yaşadığı olayla beraber anlatıyor:
“2017 yılında bir kadının Fatih Camisinde iç alanda durduğu için imamdan azar yemesi üzerine Kadınlar Camilerde Kampanyasının bir dayanışma etkinliği düzenlediğini gördüm ve gittim. Camilerde azar yemek, bağırıp çağrılmak, caminin en kötü alanında ‘hanımlar mahfili’ne kapatılmak benim de sürekli deneyimlediğim bir şeydi.”
“Eşitlik mücadelesi veren bireysel özne”
Leyla, geçmişte kendisine ve kadına yüklenen toplumsal etiketler sebebiyle feminizmi “batı ideolojisi” olarak ve kendisini de “eşitlik mücadelesi veren bireysel bir özne” olarak görmüş. Toplumun dayattığı algılar Leyla’ya zamanla “nesneleştiğini” hissettirmiş.
Leyla, feminist düşüncenin temelinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin yer aldığını ve bu feminist düşünceye yaklaşmasında da “evrensel bir hak mücadelesi” farkındalığının öncü olmuş.
“Ataerki ortak bir baskı biçimi”
Leyla’nın feminist düşünceye yaklaşmasındaki temel kırılma noktası, feminizmin yalnızca Batı merkezli bir teori değil, yerel bağlamlarda da sürdürülen evrensel bir hak mücadelesi olduğunu fark etmesi olmuş. Ataerkinin farklı coğrafyalarda farklı biçimlerde yaşansa da, özünde ortak bir baskı biçimi olduğunu vurguluyor:
“Feminizmin adının ne olduğu değil, neye karşı mücadele ettiği önemli. Tarihsel süreç başka türlü ilerleseydi, belki buna başka bir isim verirdik ama erkek egemenliğine karşı direniş değişmezdi.”
Leyla bu farkındalıkla birlikte kadınların erkeklerden aşağı olmadığını bilmenin ötesine geçip, kolektif mücadelenin parçası olma ihtiyacı hissetmiş. “Madem mücadele veriyoruz, o zaman ben de diğer kadınlarla bir araya gelerek kurumsal değişime katkı sunmalıyım” demiş ve tam bu noktada örgütlenme süreci başlamış.
“Allah’ın beni eşit bir kul olarak muhatap aldığını biliyorum”
Mücadelesine güç veren temel dayanak noktası, Leyla’nın inancında saklı. Kuran’ı okudukça, insan olarak onurlu bir yaşamı hak ettiğini, eşit bir kul olarak muhatap alındığını hissettiğini söylüyor:
“Tüm kulların eşit olduğunu bilmenin dayanılmaz hafifliği… Bu bilinçle mücadele etmek hem bir hak hem de bir sorumluluk benim için.
Bu bana yalnızca cesaret değil, aynı zamanda sorumluluk da yüklüyor. Mücadelemi tam olarak buraya dayandırıyorum.”
Hazreti Meryem, Hatice, Ayşe ve diğer kadınlar
Sömürü düzenlerinde her zaman birilerinin sistemli biçimde aşağılandığını, bunun etrafında normalleştirildiğini vurguluyor. Leyla dinin burada nasıl bir araç haline getirilebildiğini, buna karşı da dikkatli olmak gerektiğini hatırlatıyor. Ancak Leyla, dini bu sömürü dilinden ayırarak kendi eşitlik mücadelesinin kaynağına dönüştürüyor.
İslam tarihindeki kadın figürleri, Leyla için sadece rol model değil, aynı zamanda “yozlaştırılmaya rağmen direncini kaybetmemiş bir hafızanın temsilcileri.”
Havle Derneği gönüllüsü devamında Hazreti Meryem, Hatice, Ayşe ve birçok ismi anıyor ve günümüzde ataerkiyle dini birbirinden ayırarak yorumlayan alim ve akademisyenlerin çabalarını kıymetli bulduğunu söylüyor.
Ama Leyla asıl ilhamı, hayatın içindeki kadınlardan alıyor:
“Beraber mücadele ettiğim kadınlar en büyük güç kaynağım. Örgütlü olması gerekmiyor; günlük hayatta cinsiyet temelli en küçük bir haksızlığa sessiz kalmayan herkes bana ilham veriyor.”
İnançla feminizmin birbiriyle çeliştiğini düşünenler için Leyla’nın yanıtı net:
“Onlara kötü bir haberim var…”
Toplumda “Müslüman feminist” olarak var olmanın en zor yanı da bu bakışla sürekli karşılaşmak. Ancak bu baskılar Leyla’yı yolundan döndürmemiş.
“Toplum ve devlet nezdinde ötekileştirilmedikleri bir Türkiye”
Gelecek nesil Müslüman feministler için seçme özgürlüğü isteyen Leyla, kadınların inançlarının sorgulanmadığı, inançlarını istediği gibi yaşayabilecekleri ve bunu sağlayacak gerekli mekanizmaların kurulduğu bir feminist vizyon temenni ediyor:
“Kimseye makul veya tutarlı olma borcu olmadıklarını bilerek özgüvenli olacaklar, artık bu konuda mücadele etmeye gerek kalmayacak. Başörtüsü fobisine uğramamaları veya tekfir edilmemeleri. En önemlisi de kurumsal ve yasal haklarını pratikte elde etmiş olmaları. Ne toplum ne devlet nezdinde ötekileştirilmedikleri bir Türkiye’de yaşayacaklar.”
“Yeşerdiğimiz alanlar kurabiliriz”
Havle Derneği gönüllüsü mücadelesini, örgütlenme özgürlüğü ve yerelleşme üzerine sürdürüyor ve örgütlenmenin hayatın akışı içerisinde yabancı kalmayan bir davranış biçimi olduğunu düşünüyor:
“Bunun bize yabancılaştırılmasını, marjinalleştirilmesini kötü niyetli bir taktik olarak okuyorum. Aynısı mücadelelerimizi ithal edilmiş kötü kopyalar gibi lanse etmeye çalışanlar için de geçerli. Örgütlenmek güçlendirici ve özgürleştirici bir pratik, esnek ve farklı şekillerde var olabilir. Kan bağı veya ekonomik zorunluluklar sebebiyle bağlı olduğumuz ortamların aksine seçeneklerimizin olduğu, hapsolmadığımız ve yeşerdiğimiz alanlar kurma potansiyelimiz bana hayati geliyor.”
“LGBTİ+ hakları insan haklarıdır, ayrıştırılamaz”
Leyla, Müslüman feminist söylemin LGBTİ+’ları dışlamadığını, aksine feminizmin kapsayıcılığı gereği bu mücadelenin parçası olduklarını vurguluyor:
“Müslüman kadınlar hâkim kendine özgürlükçü ve tekelci feminizm anlayışına sığamadıkları için bu kapsamı genişlettiler. İslami literatüre ataerkiden sıyrılmış bir bakış getirmeyi hedefliyor. Bu anlamda LGBTİ+lar hakkında farklı görüşleri var, ancak bunlar daha fıkhi okumalar, insan hakları bağlamında LGBTİ+ hakları insan haklarıdır ve ayrıştırmadan savunulmalıdır.”
“İslami feminizm dinin araçsallaştırılmasını tartışan bir alan”
Havle Derneği gönüllüsü, İslami feminizmin LGBTİ+ Müslümanların hak mücadelesine nasıl bir yorum yaptığıyla ilgili anlatıyor:
“İslami feminizm Kuran ve hadislerdeki ataerkil yorumları reddeden, bunların yeniden okunması gerektiğini savunan bir akım, kullar arası eşitlik, ataerkinin dini nasıl araçsallaştırdığı gibi mevzuları deşifre eden ve tartıştıran bir alan. LGBTİ+ özneler de dahil olmak üzere toplumda herkesin eşit haklara ve seçeneklere sahip olması için gerekli iyileştirilmelerin yapılmasını öngörüyor.”
Dindar, Seküler çevrenin “kimlik korumacılığı”
Müslüman kimliğiyle kendini tanımlayan LGBTİ+ feministlerin hem dini hem seküler topluluklar tarafından çatışma ve dışlanmayla karşılaştığını söyleyen Leyla, buna sebebiyet veren motivasyonun da “inancın ve değerlerin herkesten daha iyi bilindiği düşüncesi” diyor:
“İnsanların dinin toplumda geleneklerle karışık anaakım yorumlarını esas alıp bunun üzerinden yargılarda bulunarak sizi bir kalıba yerleştirme, kabul etmediğinizde sizi tutarsızlıkla suçlama gibi bir kalıbı var. Tabi ki bu kibir çatışmanın tek sebebi değil, toplulukların bir "kimlik korumacılığı" davranışı da var, bazen daha ideolojik motivasyonlarla, bazen de zor elde edilmiş alanları korumak dürtüsüyle tehdit olarak algılanan herkesi toptan dışlamaya sebebiyet veriyor. Bu da Müslüman LGBTİ+ların, feministlerin veya bunun kesişimindeki bireylerin hiçbir alana ait hissedememesi ile sonuçlanıyor.
Dini topluluklar da, seküler feminist çevreler de steril kalma ısrarlarında devam edebilirler. Birleşe birleşe kazanacağız deniyor ya, aslında birleşmenin kendisi de başlı başına bir kazanım.”

HEM MÜSLÜMAN HEM DE FEMİNİSTLER - 4
Şeyma: İnancımla değil, baskıyla mücadele ediyorum

HEM MÜSLÜMAN HEM DE FEMİNİSTLER - 2
Ahsen İpek: Feminizm tam olarak haklarımı tanıma sürecidir

HEM MÜSLÜMAN HEM DE FEMİNİSTLER - 1
Başörtüsünden zindana, Meclis’ten direnişe: Hüda Kaya

HEM MÜSLÜMAN HEM DE FEMİNİSTLER - 3
Nur: Feminizm dine değil, ataerkil yapıya karşı
(SI/EMK)





