Kobanî davasının 14. duruşmasının 8. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - Sancar: Bu davada adil yargılama yok, acil yargılama var
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Bugünkü duruşmaya HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, HDP milletvekilleri, Ankara İl ve ilçe Örgütü yöneticileri, tutuklu siyasetçilerin aileleri ile Deva Partisi Kurucular Kurulu üyesi Tunahan Elmas, Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, Deva Partisi Seçim İşleri Başkan Yardımcısı Yusuf Şahin, CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ve CHP Ankara İl Başkanlığı katıldı.
“Kadınların periyodu duruşmaya periyoduna sığmıyor”
MA’nın haberine göre duruşmada ilk olarak söz alan HDP MYK üyesi Alp Altınörs, HDP ve MYK’sının burada yargılanmaya çalışıldığını ifade ederek, davanın siyasi bir dava olduğunu söyledi, “HDP’nin çok renkliliği burada kriminalize edilmeye çalışıldı. HDP’yi öncelikle bir fikir olarak değerlendiriyorum. Bir özgürlük fikridir” dedi.
Eski Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, konuşmasına salonda bulunanları selamlayarak ve HDP’nin 5’nci Olağan Kongresi’ni tebrik ederek başladı:
“Biz insanız ve cezaevinde de olsak yaşıyoruz. Siz doping mi alıyorsunuz bilmiyorum ama bizim çok olağanüstü koşullarımız yok. 2 hafta periyotla duruşma yapıyorsunuz, yetmiyor gece yarısına kadar duruşma yapıyorsunuz. Biz yorulup duruşmadan ayrıldığımızda da bize haklarımızdan feragat ettiğimizi söylüyorsunuz. Biz kadınların durumu daha da farklı. Kadınların periyodu duruşmaya periyoduna sığmıyor.”
Tuncel bu durumun bir insan hakları ihlali ve işkence olduğunu vurguladı: “Siz bizi haksız bir şekilde yargılıyorsunuz. 6-7 Ekim olaylarının tüm sorumluluğunu bize yüklüyorsunuz ama burada sağlıklı bir yargılama olmuyor. Mevcut koşullar burada dayanma koşulunu ortadan kaldırıyor. Sorgu bitmeden siz müşteki ve tanık dinliyorsunuz. Bunu CMK’nız söylüyor ama siz burada yeni bir CMK kuruyorsunuz.
“Yetmedi savunmaya sınırlama getirmeye çalışıyorsunuz. Savunmayı da siz yapın bu iş bitsin. Bu bir gösteri. Biz sirkteyiz. Öyle bir acele ediyorsunuz ki hafta sonu gizli tanık dinlediniz. Ve sonra da diyorsunuz ki ‘Sorularınızı hazırlayın biz gönderilim’ Niye siz posta mısınız?”
“Çözüm sürecini kim bitirdi?”
“Kürt sorunu mahkeme salonlarında çözülmez” diyen Tuncel sözlerine şöyle devam etti:
“Bırakın biz AKP ile hesaplaşalım. Bakın seçim de geliyor. Bu dosya gerçeğin gizlenmesi davasıdır. Bu ortamı, bu provokasyonu kim yarattı? Çözüm sürecini kim bitirdi? Siz de biliyorsunuz ki HDP’nin attığı bir tweet ile bu mesele başlamadı. Gerçek mağdurların hiçbiri bizden şikayetçi olmadı. Bizden şikayetçi olanlar emniyet görevlileri.
“Keşke bütün ülke bu davayı izleyebilse. Buradaki hukuksuzlukları görebilse. Siz burada TEM’in görevini üstlendiniz. Teşhis yaptırdınız. Kürtlerin yurttaşlık sorunu çözülmeden demokrasi sağlanamaz. Sayın Öcalan’ın toplumla bağı koparılıyor. En temel hakları bile pazarlık konusu oluyor.
“Eğer o dönem bahsedilen Anayasa uygulanmış olsaydı, bugün bu noktada olmayacaktık. Çözüm iradesini devlet mi yoksa Kürtler mi istemedi? Emperyalist hiçbir güç halkların birlikteliğini istemez. Yönetecekleri, istedikleri zaman müdahale edebilecekleri alanlar ister.
“Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne engel olan HDP veya Kürtler değil AKP’dir. Çözüm sürecini bitiren AKP’nin kendisidir. Kürtlerle eşit ve özgür bir yaşamı yok sayıyor, elinin tersiyle itiyor. Temelde Kürt düşmanlığı var. Rojava’da, Ortadoğu’da Kürtler hedef alınıyor. Şiddeti doğuran şey sizin inkar ve imha politikanız.
Kürtlere yönelik artan ırkçılığa değinen Tuncel, “Diyarbakır Newroz’unda 5 yaşındaki iki kız çocuğunun kıyafetlerini çıkarıp parmak izi almanın adı ırkçılıktır. Millet ittifakına da ‘HDP ile yan yana durma. Yan yana durursan terörist olursun’ diyorlar. Dünyanın neresinde bu kadar Cumhurbaşkanlığına hakaret davası var. Bizi Ortaçağ karanlığına sürüklemek istiyorlar. Tutsak olmamıza rağmen halklara sesleniyoruz buradan sesimizi duyurmaya çalışıyoruz” dedi.
“Burası mahkeme, dedikodu yeri mi?”
Eski HDP MYK üyesi Ali Ürküt, gizli tanık beyanlarının çelişkili ve gerçek dışı ifadelerini hatırlattı. Gizli tanıkların somut olay veya olgulara dayanmadan ifade verdiklerini kaydeden Ürküt, “Gizli tanıkların ifadeleri geçersiz sayılmalı. O bunu dedi, şu şunu dedi, o bundan hoşlanmıyormuş, şu bundan hoşlanmıyormuş. Beyanlar bu şekilde. Burası mahkeme salonu, dedikodu yeri mi?” diye sordu.
Duruşma periyotlarını eleştiren Ürküt, bu periyotlardan vazgeçilmesini istedi. Ürküt, “Bu dosya boş bir dosya ve siyasi bir davadır. Bir muhalefet partisinin kriminalize edilmesi, tasfiye edilmesi için açılmış veya açtırılmış bir davadır” diyerek, tahliye talebinde bulundu.
Eski HDP MYK üyesi Ayşe Yağcı, gizli tanık beyanlarına dair konuştu. Gizli tanık beyanlarının soyut ve gerçek dışı olduğunu ifade eden Yağcı, “Bizim dosyamızın esası 6-8 Ekim olaylarıyken dinlenen tanıkların hiçbiri olaylara dair bizim sorumluluğumuzu, olaylar esnasında nerede ne yaptığımızı somut bir şekilde ortaya koyamadı” dedi.
Duruşma öğleden sonra devam edecek. (AS)