Şırnak'ın Uludere ilçesinden 34 köylünün ölümüyle sonuçlanan bombardımandan sağ kurtulan Davut, Servet ve Hacı Encü, Gülyazı Alay Komutanlığı'ndan aranarak ifadeye çağrıldı.
Taraf gazetesinin haberine göre, ifadeye çağrılanlara "pasaport kanununa muhalefet", "sınırı yasadışı yollarla ihlal etme" ve "ülkeye sınırdan kaçak mal sokma" suçlaması yöneltildi.
Uludere katliamından sağ kurtulan Servet ve Hacı Encü ile kendisinin Gülyazı Alay Komutanlığı'nca arandığını söyleyen Davut Encü, "Bir gün içinde komutanlığa gelmemiz istendi. İfade için belirtilen sürede gitmememiz halinde asker zoru ile götürüleceğimizi de hatırlattılar" dedi.
28 Aralık 2011'de Gülyazı ve Ortasu köylerinden 34 kişi savaş uçaklarının bombardımanıyla öldürüldü. Olayın ardından bu kişilerin öldürülmesine ilişkin sadece ön inceleme yapıldı ve sağ kurtulanlarla ölenlerin yakınlarının ifadesi alındı.
Soruşturmayı yürüten savcılık, Olaydan önce çekilmiş olan dört saatlik Heron görüntüsünü Genelkurmay Başkanlığı'ndan istedi. Görüntüler henüz gönderilmedi.
Taziye için giden Uludere Kaymakamı'na yönelik saldırı hakkındaki soruşturma hızla tamamlanarak aralarında bombardımanda ölen köylülerin yakınlarının da bulunduğu beş kişi tutuklandı.
"Başka geçim kaynakları yok"
Ortasu Köyü Muhtarı Haşim Encü de bianet'e yaptığı açıklamada, köylülerin kaçakçılıkla ilgili ifade vermeye çağrıldıklarını doğruladı. Haşim Encü, köyde neden kaçakçılık yapıldığını şöyle anlatmıştı:
"İnsanların başka bir geçim kaynağı olsaydı zaten 60 lira için hayatlarını tehlikeye atmazlardı. Köyde 140 hane var. 40 aile koruculuk yapıyor. Bir korucunun maaşı 800 lira. Emekli oldukların bu maaş yaklaşık yarıya düşüyor."
"Her ailede en az 10 kişi var, bu parayla geçinemiyorlar. Köyde ticaret yok, memuriyet yok, kaçakçılıktan başka gelir kaynağı yok. Arazi şartları hayvancılığa müsait değil. Mecburiyetten kaçakçılık yapılıyor."
"Kaçakçılık, yoksulluktan mı yapılır?"
Prof. Dr. Neşe Özgen, bianet'e yazdığı "Kaçakçılığın ve Sınırın Öyküsü" başlıklı yazıda, kaçakçılığın bölge için ne anlama geldiğini, tarihsel arka planıyla birlikte anlatmıştı:
"Gerçekten tüm sınır köyleri ve kasabalarında ana ve tek geçim kaynağı kaçakçılık mı? Bütün Kürtler, sınır çizilmeden önce yaptıkları küçük çaplı sırtta mal getirme işini, sınır çizildiğinden itibaren kaçağa mı dönüştürdüler? Gerçekten kaçakçıların tamamı başka bir iş bulamadıklarından ve yoksulluktan mı kaçakçılık yaparlar?"
"Gerçekten, her sınır köyü karşıyla akraba mıdır ve bu aile-aşiret ilişkileri kaçakçılığın temeli midir? Kaçakçı Kürtler terörist ve devlet düşmanı mıdır? Ne kaçırırlar, içki, silah, uyuşturucu, petrol türevleri, insan, elektronik eşya, parfüm?"
"Sınır ve kaçakçılık hakkında konuşmaya başladığınızda, aslında bütün devlet, siyaset, vatan, vatandaşlık ve yurttaşlık üzerinde de konuşabilirsiniz." (AS)