34. İstanbul Film Festivali kapsamında "Bir Gerilla Belgeseli Bakur/Kuzey" belgeselinin gösteriminin iptaline karşı 22 sinemacının filmlerini festivalden çekmesinin ardından Radikal gazetesi de Radikal Halk Ödülü'nü iptal etti.
Cem Erciyes, kararı “Sansürün olduğu yerde sanat, sanatın olmadığı yerde yaratıcılık ve ifade özgürlüğü olamaz. Kimse böyle bir Türkiye'de yaşamak istemez. O nedenle yıllardır büyük bir gurur duyarak düzenlediğimiz Radikal Halk Ödülü'nü bu yıl iptal ediyoruz” diye duyurdu.
“Radikal Film Festivali’nin 12 yıldır bir parçası. Festivalin içinde, izleyicinin tercihini yansıtan Radikal Halk Ödülü’nü veriyoruz. İzleyiciler ulusal ve uluslararası yarışmada seyrettikleri filmler için oy kullanıyorlar ve her yıl kapanış töreni bu oylamanın sonucuyla açılıyor. Jürinin tercihinden önce, seyircinin tercihi sahneye yansıyor.
“Bu yıl ulusal yarışmadaki filmlerin neredeyse tümü çekilmiş ve ulusal yarışma yapılamaz olmuş durumda. Uluslararası yarışma sürecek olsa, yabancı film gösterimleri gerçekleşse bile artık festivalin özgür ruhuna, coşkusuna sansür gölgesi düştü. Bu şartlarda bizim de elimizden gelen, sinemacılar gibi ‘hayır’ demek. Sansüre hayır, devlet müdahalesine hayır; sinmiş, tadı kaçmış, buruk bir festivale hayır. O nedenle yıllardır büyük bir gurur duyarak düzenlediğimiz Radikal Halk Ödülü’nü bu yıl iptal ediyoruz. Bizim de elimizden gelen bu. Tekrar herkesin özgürce film izlediği bir festivalde yer alabilmek, filmlerin özgürce çekildiği bir ülkede yaşayabilmek için…”
“Sinemacıların sansüre tepkisi haklı”
Filmin ilk gösterimi, Kültür Bakanlığı’nın kayıt-tescil ve eser işletme belgeleri olmayan yerli filmlerin festivalde gösterilemeyeceğini bildirmesi üzerine, festival yönetimi tarafından iptal edilmişti.
Sinemacılar iptal üzerine bir araya gelerek boykot kararı almalarının ardından 22 filmi festivalden çektiler.
Erciyes, Radikal’deki yazısında sinemacıların “sansüre haklı ve doğru bir tepki verdiğini” söyledi.
“Çektiler, çünkü onların kendi emeklerinden, yaratıcılıklarından başka hiçbir silahları yok. Devlet sinemaya keyfi müdahalelerde bulunduğu, baskıcı dönemlerin karanlığında kaldı diye sevindiğimiz sansür mekanizmaları yeniden yeniden hortlatıldığı sürece, sinemacılar da diğer sanatçılarda izleyiciler de ülkenin bütün vatandaşları da bir tepki vermek zorunda. Sansürün olduğu yerde sanat, sanatın olmadığı yerde yaratıcılık ve ifade özgürlüğü olamaz. Kimse böyle bir Türkiye ’de yaşamak istemez, istemiyor.
51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Reyan Tuvi’nin belgeselinin yarışmadan çıkarıldığını hatırlatan Erciyes, bunun arkasında da güncel siyasetin etkisinin olduğunu söyleyerek “Sonuçta o zaman da sinemacılar sessiz kalmadı. Ama bir yandan olan festivale oldu” dedi.
“Devlet kayıt-tescili yasaklamak için kullanıyor”
“Bu kez İstanbul Film Festivali’nde devlet açıkça, doğrudan müdahale etti ve bir filmin gösterimini engelledi” diyen Erciyes, “kayıt tescil belgesi olmaması” gerekçesine şöyle yorum yaptı:
“Oysa belgesel ya da kurgu pek çok film gösterime girmeden bu belgeye başvurmuyor ve festivallerde öylece gösteriliyor. Devlet canı istediğinde bu yasal zorunluluğu sıkı sıkıya uygulamaya karar veriyor, gösterilmesini istemediği filmi yasaklamak için kullanıyor…”
Sansüre karşı çıkmanın aslında festivale sahip çıkmak olduğunu belirten Erciyes, “Çünkü biliyoruz ki festival özgürlüktür. Tarihinde sansüre karşı çıkışlar olan, Türkiye’de filmlerin hiç değilse festivallerde özgürce gösterilmesini sağlayan, unutulmaz eylemlere sahne olan İstanbul Film Festivali’nin bu müdahaleye de sessiz kalmayacağını, sinemadan, ifade özgürlüğünden yana tavır alacağını biliyoruz. Nitekim sinemacıların bu kararlı tavrından sonra herkese onlara destek olmak, elinden geleni yapmak düşer” dedi. (BK)
* Radikal'in konuyla ilgili haberine buradan ulaşabilirsiniz.